Bir nefeste cinsellik tarihi. Karen Dolby
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir nefeste cinsellik tarihi - Karen Dolby страница 9

Название: Bir nefeste cinsellik tarihi

Автор: Karen Dolby

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-64-1

isbn:

СКАЧАТЬ son iyi papa olduğunu söylemiştir.

      Gregorius’a atfedilen Gregoryen ilahisini bestelediği iddiası pek olasılıklı değildir; ancak Gregorius müzisyenlerin, şarkıcıların, öğrenci ve öğretmenlerin koruyucu azizidir.

      Kıldan Gömlek

      Ortaçağ’ın ermişleri, ruhla iletişime geçmek için bedenin acı çekmesi fikrini pek benimsemişlerdi. Yapağıdan gömlekler -ya da esas adıyla ‘cilice’ler- keçi kılı yahut başka hayvanların işlenmemiş tüylerinden yapılır ve zarar vermesi için çıplak tenin üzerine giyilirdi. Bu sürekli rahatsızlığın gömleği giyeni ahlaki bir farkındalık içinde tuttuğu düşünülürdü. Bu kıldan gömlekleri daha da rahatsız edici hale getirmek için bazen ince telden kancalar ya da şeritler de eklenirdi.

      İrlandalı Aziz Patrick’in her gün bu gömleklerden giydiği söylenirdi ve Thomas Becket, ya da sonraki ismiyle Aziz Thomas, 29 Aralık 1170’de Canterbury Katedrali’nde öldürüldüğü zaman üzerinde bu gömlekten vardı. O zamandan günümüze kalan kayıtlara göre gömülmeye hazırlanırken soğuk kış havasına maruz kalması yapağıdan gömleğindeki pireleri canlandırmış, öyle ki ‘içten içe kaynayan bir kazandaki suyun fokurdaması gibi pireler bütün gömleğin yüzeyini sarmıştır’.

      Yapağıdan gömlekler sadece bir aziz kıyafeti olmamıştır. Vakanüvisler birçok prensin ve hatta imparatorun da bu gömleklerden giydiğini yazmıştır. Şüphesiz ki hikayeleri tarihe geçmemiş genel halktan da birçok kişi sırtında yapağıdan gömlek taşımıştır.

      İmaparator Şarlman 9. Yüzyıl’ın başlarında bu gömleklerden biriyle gömülmüş ve 1077’de Kutsal Roma İmparatoru IV. Heinrich de, yetkisini sorguladığı Papa VII. Gregorius’tan özür dilemek amacıyla Canossa’ya kadar süren 725 kilometrelik yürüyüşü boyunca bu gömleği sırtında taşımıştır. Gaunt’lu John’un torunu Portekiz Prensi Gemici Henrique 1460’ta öldüğünde bu gömleklerden giyiyordu ve vakanüvis Malmesbury’li William da İmparatoriçe Matilda’nın annesi, İngiltere Kralı II. Henry’nin anneannesi olan Matilda’nın kraliyet elbiselerinin altına genelde yapağıdan bir gömlek giydiğinden bahseder. Ayrıca Matilda’nın Büyük Perhiz döneminde kilisede yalınayak yürüdüğünü ve hastalıklı insanların ayaklarını yıkadığını da yazar.

      Ortaçağ Kırbaççıları

      Kendilerini kırbaçlayan dindarlar

      Yapağıdan gömleklerin verdiği rahatsızlık kırbaççılara yeterli gelmiyordu. Tövbeler ve dualar da. O yüzden bu sofular vücudu rahatsız etme işini bir adım ileriye taşımışlardı. Şevke gelen pek çok kırbaççı kendilerini sokağa atmış, isterik bir kriz içinde kendilerini kırbaçlayıp çamurda secdeye yatmıştır. Bu olaya, ilk defa 1259’da hasat kıtlığı ve açlık döneminin ardından İtalya’nın Umbria bölgesinin Perugia şehrinde tanık olunmuştur.

      Bu, özellikle veba salgını ve diğer doğal felaketlerden sonra gelen anlaşılamayan çılgınlık dönemlerinin kıvılcımını yakmıştır. Kırbaççılar beyaz elbiseler giyer, ağır haçlar taşır, kırsallarda dolaşırlar; bazen de etlerini daha iyi kamçılayabilmek için kırbaçlarına çivi takarlardı. Arada sırada kendilerini kırbaçlarken bir yandan da bir şarkı mırıldanırlardı.

      13. ve 14. yüzyıllarda Avrupa’da popüler olan kırbaçlama hareketi İngiltere’de pek yayılmamıştır; halbuki Sir Robert Avesbury, 1349’da Büyük Veba Salgını patlamak üzereyken 600 civarı kırbaççının Londra’ya geçit töreni yapmaya geldiğinden söz eder.

      Kırbaççılar 14. Yüzyıl’ın sonunda Katolik Kilisesi tarafından kafir olarak tanımlanmıştır ve 15. Yüzyıl’da hareket tekrar canlanır gibi olunca Engizisyon Mahkemesi tarafından çabucak bastırılmıştır.

      Her Şey Aşk İçin

      Günümüz okurları için Abélard ve Héloïse’nin 900 yıllık hikayesi hem ermişlerden hem de günahkarlardan bir parça taşımaktadır. Onların hikayesi, tutku… Tutku, ihanet ve mahvolmuş âşıkların; ilişkileri yüzünden büyük bir bedel ödeyen âşıkların hikayesidir.

      Héloïse, 12. Yüzyıl’ın başında Paris’te yaşayan muhteşem ve güzel bir âlim, aynı zamanda da Notre-Dame Katedrali’nin rahibi Fulbert’in el üstünde tuttuğu yeğenidir. Kendisine emanet edilen bu akıllı genç kadının başarılarını desteklemek isteyen Fulbert, zamanın en parlak ve gözde filozof ve ilahiyatçısı Pierre Abélard’ı onun hocası olarak tutar.

      Öğretmenle öğrenci birbirine fazlasıyla alışır. Çok geçmeden Abélard, evinin bakım masrafları ve maddi endişelerinin çalışmalarını sekteye uğrattığı bahanesiyle Fulbert ve Héloïse’nin evine yerleşir. Kaçınılmaz olan gerçekleşir ve birbirlerine âşık olurlar. Abélard’ın yazdığı gibi: ‘Biz önce bir evi, sonra bir bakışı paylaştık.’ Âşıklar, baş başa kaldıkları vakti, sıkı çalışmak yerine gönüllerine göre geçirirler.

      Abélard, muhtemelen genç sevgilisinden yirmi yaş daha büyüktü. Buna rağmen, Héloïse’nin onunla aynı derecede akıllı ve tutkulu olduğuna şüphe yok. Zira 1980 yılında gün ışığına çıkan mektuplaşmaları, kendi hayranlığının karşısındakinin ilan-ı aşkından üstün olduğunu kanıtlamaya çalışan iki âşık portresi çizer.

      Fulbert bu yasadışı ilişkiyi keşfettiğinde Héloïse çoktan hamiledir. Âşıklar Abélard’ın kız kardeşinin Breton bölgesindeki evine kaçar ve burada oğulları Astrolabe doğar. Abélard Fulbert’e gidip ondan af diler, Héloïse ile evlenmek için de rızasını almaya çalışır.

      Hâlâ kızgın olmasına rağmen Fulbert kabul eder; ancak Héloïse, Abélard’ın şanı ve kariyerinin mahvolacağını düşünerek gönülsüz davranır. Zira bir din adamı olarak Abélard’ın evlenmesi kesinlikle yasaktır.

      Uzun süre dil döküldükten sonra Héloïse sonunda gizlice evlenmeyi kabul eder. Astrolabe, Abélard’ın kız kardeşine bırakılır ve Héloïse Argenteuil Manastırı’ndaki rahibelerle kalmaya gider ve buradan yazdığı bir mektupta şöyle bir kehanette bulunur: ‘Her şey buraya kadarmış, kör bahtımız kara talihimizin getireceği hüznün, şu ana dek tattığımız aşktan aşağı kalır yanı olmayacak.’

      Abélard’ın Héloïse’yi terk ettiğini düşündüğünden olsa gerek, Fulbert bu evlilik hakkında dedikodular yayar; Héloïse ise bu dedikoduları şiddetle inkar eder. Bunun üzerine hikaye olmadık bir yere sapar: Abélard’ın hizmetçisine rüşvet yediren Fulbert ve diğer akrabaları Abélard’ın üzerine onu hadım etmek için görevlendirilmiş kabadayılar salarlar. Aldığı yaralar dayanıksız bir adamı ânında öldürebilecek cinstendir. Ancak Abélard ısrarcıdır ve sevgililer birkaç hafta sonra bekarlık yemini edip dünyadan el ayak çekerler. Abélard St Denis Manastırı’na, Héloïse ise Argenteuil Manastırı’na yerleşir.

      Héloïse rahibe olur ve senelerce Abélard’dan uzakta yaşar. Ancak 1120’lerde, Abélard’ın Paris’in hemen dışında kurduğu Paraclete Tapınağı’nda başrahibe olur. İşi sebebiyle başka bir yerde olan Abélard’ın geçmişteki ilişkilerine yaptığı atıflarla düzenli bir yazışma içine girerler. Héloïse ona sıklıkla yazar, СКАЧАТЬ