Название: Bir nefeste büyük bilim insanları
Автор: Okakura Kakuzo
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-89-4
isbn:
İber yarımadasındaki köklü Yahudi topluluklar, Arap kültürüyle olan irtibatlarından yararlanarak birçok önemli bilgin yetiştirdi. Geniş kapsamlı ilgi alanlarına sahip, birçok konuda bilgili biri olan Zacuto onlardan biriydi. Arkadaşı kâşif Kristof Kolomb’u Asya’ya yolculuk etme hayali konusunda cesaretlendirdi. 1492’de hükümdarlar Ferdinand ve Isabella, Yahudilerden Hıristiyan olmalarını, aksi takdirde İspanya’dan ayrılmalarını emredince Zacuto Portekiz’e gitti ve Lizbon’a yerleşti. Kısa süre içinde kraliyet gökbilimcisi ve tarihçisi oldu. Kral Manuel ve denizci Vasco de Gama’nın danıştığı Zacuto, Doğu’ya yapılacak bir keşif seferinin akla yatkınlığı konusunda hemfikir olduğunu belirtti. Aynı yıl Kral Manuel, Portekizli Yahudilere dinlerini değiştirmeleri, değiştirmezlerse ülkeyi terk etmeleri konusunda kesin bir emir verdi. Zacuto ve oğlu Samuel, zamanında kaçan az sayıda insandan ikisiydi; ancak sığınma amacıyla Kuzey Afrika’ya yaptıkları yolculuk sırasında korsanlar tarafından iki kez yakalanıp haraç vermeleri istendi. Sonunda Zacuto Tunus’a vardı; ancak daimi İspanyol istilası korkusu onu oradan ayrılmaya zorladı ve Kuzey Afrika’da gezindikten sonra Osmanlı topraklarına yerleşti.
Boylam Sorununu Çözmek: John Harrison
Denizcilerin beklediği gelişme 1770’lerde gerçekleşti; kendi kendini yetiştirmiş İngiliz bir saatçi olan John Harrison (1693-1776) “boylam sorunu”nu açık deniz kronometresini icat ettiğinde çözdü.
O zamana kadar denizciler bulundukları konumun boylamını (doğu-batı koordinatı) saptamakta zorlanıyordu. İtalyan kâşif Amerigo Vespucci (1454-1512) bu durumdan şöyle yakınıyordu:
Boylamı saptamak o kadar zor ki, katettiğim doğu-batı mesafesini belirlemek için çok uğraşmak zorunda kaldım. Çabalarımın sonunda geceleri bir gezegenin başka bir gezegene, özellikle de Ay’ın diğer gezegenlere kavuşmasını (izlediği yolda Ay daha seri hareket ediyordu) gözlemlemekten başka çarem kalmadı. Gözlemlerimi bir takvimle karşılaştırdım.
Vespucci’nin yöntemi boylama dair yaklaşık bir fikir verdi; ancak bu yöntem, sadece öngörülen göksel bir olay olduğunda ve kesin zaman bilinirken kullanılabilirdi ki, bu evlerinden çok uzaktaki denizciler için oldukça zordu.
Başka bir uygulama ise, geminin denizdeki konumunun yerel saatiyle (Güneş’in konumuna bakarak belirlenebiliyordu) bilinen bir yerdeki saatin karşılaştırılmasını içeriyordu. Örneğin geminin ne kadar doğuya ya da batıya gittiğini tahmin edebilmek için, yola çıkılan nokta gemideki bir saate kaydedilerek bu uygulama kullanılabilirdi. Boylam çizgilerinin nasıl çizildiği düşünüldüğünde bu hesap rahatça anlaşılabilir; on beş derecelik boylam farkı (doğuya ya da batıya yolculuk edilirken) yerel saate göre bir saat ileride ya da geride olunduğunu ifade eder. Sorun, doğru zamanı bilmektir.
Harrison’ın deniz kronometresi ya da taşınabilir “deniz saati” bir çözüm sunuyordu. Diğerlerinden daha doğru sonuçlar veren bu saat, denizdeki hava değişimlerine ve sallanan bir geminin devinimlerine direnebiliyordu. İngiliz kâşif Kaptan James Cook, 1772-1775 yılları arasında gemiyle dünyayı dolaşırken kullandığı bu saati çok beğenmişti. Kullandığı model günümüzde Londra’daki Ulusal Denizcilik Müzesi’nde sergileniyor.
1884’te İngiltere’deki Greenwich’te Başlangıç Meridyeni (0 derece boylamı) belirlendi; bu tarihten itibaren dünya üzerinde her yer, o noktadan doğu ya da batı yönünde uzaklığı temel alınarak ölçüldü. Modern gemiler kesin konumlarını kaydetmek için yön bulma sistemlerini kullanıyor; ancak acil durumlar için gemide bir kronometre de bulunduruyor.
Modern Gökbilimin Başlangıcı: Nikolas Kopernik
Kopernik’in Güneş merkezli kuramının 1543’te yayımlanması, yer merkezli kozmolojik sistemin ilk kez ciddi olarak sorgulanmasını sağladı. Johann Wolfgang von Goethe daha sonra “Tüm keşifler ve fikirler arasında insan ruhunun üzerinde en çok Kopernik’in öğretisinin etkisi olmuştur. Dünya yuvarlak ve kendi içinde eksiksiz olarak güç bela bilinir haldeyken, evrenin merkezi olma ayrıcalığından vazgeçmesi istendi,” demiştir.
Batlamyus’un Dünya merkezli modeli (Kutsal Kitap’ta bu modelin inandırıcılığını artıracak bölümler bulunuyordu) Avrupa’da son 1500 yıl boyunca üstün durumdaydı. Model, gökyüzünün rastgele bir izleyici için görünümüyle bağdaşıyordu ve her şeyin merkezine insanın koyulması insan tabiatına cazip geliyordu. Ancak Kopernik Güneş merkezlilikteki mantığı görmüştü: “Merkezde Güneş bulunuyor. Çünkü bu güzel mabedin ışığını, aynı anda her şeyi aydınlatabildiği bu yerden başka bir yere kim koyardı ki?”
Kopernik’in gökbilimsel sistemi basitlik gibi büyük bir avantaja sahipti. Çünkü Batlamyus’un anlayışının en temel özelliği olan ve gezegenlerin hareketini açıklarken kullandığı karmaşık geometrik yöntemleri gerektirmiyordu. Bu sistem gezegenlerin geriye doğru gerçekleştirdiği hareketlerin gerçek olmadığını, sadece öyle algılandığını ve bunun Dünya’nın hareketi nedeniyle gerçekleştiğini kabul ediyordu. Güneş’i her şeyin merkezinde kabul edip etrafında sırasıyla Merkür, Venüs, Dünya ve Ay, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün döndüğünü ve bunların ötesinde sabit yıldızların bulunduğunu söylüyordu. Dünya her gün kendi ekseninde dönüyordu. Ay, Dünya’nın etrafındaki dönüşünü bir ayda ve Dünya, ekseninde eğik bir şekilde Güneş’in etrafındaki dönüşünü bir yılda tamamlıyordu.
Güneş merkezli kuram halkın reddiyle karşılaşacak, Kilise’yi sinirlendirecek, Bilimsel Devrim’in başlangıcının sinyalini verecekti.
Zengin bir Polonyalı ailenin oğlu olan Kopernik, gökbilim eğitimi aldığı Krakow Üniversitesi’nde Batlamyus’un kuramını öğrenebilirdi. 1501’de Frauenberg Katedrali’ne papaz olarak atandı, bu sayede “tıbbi astroloji” (Ortaçağ Avrupa’sında doktorlar, yıldızların insan ilişkilerinin gidişatını etkileyebildiğine inanarak astrolojiden yararlanıyordu) öğrenmeye fırsat buldu.
Kopernik çalkantılı dinsel devrim yıllarından etkilenmedi, saatlerini kasabanın surlarındaki küçük bir kuleden gökyüzü gözlemleri yaparak geçiriyordu. Teleskop yüz yıl sonra icat edileceği için o dönemde kullanabileceği bir aygıt yoktu.
1514’te Kopernik, Güneş merkezli kuramın gelişiminin başlarında bunu birkaç arkadaşıyla paylaştı. Kuramının ayrıntılı bir gösterimi Kopernik’in ölüm döşeğine konmuştu. Bunu gören Lüterci papaz, kuramı Dünya’yla ilgili bir gerçek değil, gezegenlerin hareketlerini çizime döken pratik, matematiksel bir aygıt olarak gösteren anonim bir önsöz ekledi. Kilise ancak on yedinci yüzyılın başlarında Güneş merkezliliğe karşı çıkmaya başladı.
Güneş Merkezli Kurama Destek: Johannes Kepler
Kopernik’ten sonra Güneş merkezli kuramı açık СКАЧАТЬ