100 büyük düşünür. Sabri Kaliç
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу 100 büyük düşünür - Sabri Kaliç страница 8

Название: 100 büyük düşünür

Автор: Sabri Kaliç

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-42-9

isbn:

СКАЧАТЬ geliştirmiş, çokluk ve değişimin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşlerin tezlerine karşı mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlarla değişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmış, ileri sürdüğü örneklemeleriyle felsefe tarihinde ün kazanmıştır. MÖ 490 – MÖ 430 yılları arasında yaşadığı rivâyet edilse de doğum ve ölüm tarihi kesin değildir.

      Zenon bir mantık ustası ve diyalektik düşüncenin en önemli geliştiricilerinden biridir. İleri sürdüğü önermeler felsefe tarihinin en önemli paradoksları arasında yer almaktadır. Bunlardan en ünlüleri “Aşil paradoksu” ve “ok paradoksu” olarak belirtilebilir. Zenon bu örneklemelerden hareketle değişimi bir yanılsama olarak formüle eden felsefesini temellendirir.

      İlk paradoksta, ünlü bir Yunanlı olan Aşil bir kaplumbağayla yarışacaktır. Kaplumbağa koşuya başlarken biraz daha önde olacaktır. Zenon bu koşuda hızlı Aşil’in kaplumbağayı hiç bir zaman geçemeyeceğini, bunun mantıksal olarak mümkün olmadığını öne sürer. Çünkü Aşil ne zaman önden giden kaplumbağa yetişse, kaplumbağa bu arada bir milimetre bile olsa ilerlemiş olacak ve Aşil’in önünde aşması gereken yeni bir yol doğmuş olacaktır.

      “Ok paradoksu” da benzer bir dikotomi içerir: attığınız bir okun on metre ötedeki hedefe saplanması için önce ilk beş metreyi geçmesi gerekir, oysa o ilk beş metreyi geçmesi için de önce iki buçuk metrelik ilk yolu (ondan da önce 1,25 metrelik daha önceki yolu vs.) geçmesi gereklidir. Bu nedenle de on metre uzaktaki bir hedefe atılan ok mantıksal olarak asla yerine ulaşamaz, çünkü önünde aşması gereken sonsuz nokta, ama bu noktaları aşmak için sınırlı bir zaman vardır.

      Buradaki temel argüman şöyledir: Mesafe sonsuz noktalardan oluşmaktadır ve bunlar sonlu bir süre içinde geçilemez. Böylece Zenon mantıksal ve diyalektik olarak bilinen diyalektikcilerin tam karşıt yönünde hareketin ve değişmenin olanaksız olduğunu, bunların bir yanılsama olduğunu ve temelde varlık’ın değişmez bir halde bulunduğunu öne sürer.

      15

      DEMOKRİTOS

M.Ö. 460 – M.Ö. 370

      Leukippos’un öğrencisi Democritos M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış ve Sokrates’den sonra ölmüş olmasına rağmen, “Sokrates öncesi doğa filozofları“ndan sayılır. Hocasının ortaya koyduğu teoriyi büyük ölçüde geliştirerek ünlenmiştir.

      Demokritos Parmenides’in temsil ettiği bircilik (monism) ile Empedokles’in çokçuluğu (pluralism) karşısındaki aracılık girişimleri sonucu, “atom veya bölünmeyen öz” teorisi ile ünlenmiştir.

      Demokritos’un doğduğu yerin İonia’da, Teos’ta (Urla’nın güneyinde) olduğu tahmin edilir. Kendisine “Abderalı filozof” deniyorsa da, belki de sonradan buraya gelip yerleşmiştir. Uzun yolculuklara çıkmış, bütün Yunanistan’dan başka, Mısır’ı, Anadolu’yu, İran’ı dolaşmıştır. İlkçağın en büyük doğa araştırıcısı sayılır. “Varolan” ona göre, meydana gelmemiştir, yok olmayacaktır, değişmezdir, hep kendi kendisiyle aynı kalır. Ama “varolan”ın dışında bir de “varolmayan”; yani “boşluk”, uzay da vardır. Uzay yüzünden “varolan”, kendileri artık bölünmeyen, görülemeyen kılıklara (ideai) ayrılır. Bunlara da Demokritos “atom” (bölünemeyen) adını verir. Atomlarda olabilen biricik değişiklik harekettir, yani yer değiştirmedir. Atomların birbirlerinden ayrılmaları, sadece nitelik bakımındandır, sadece büyüklük, küçüklük, yer, düzence vb. ayrılıklarıdır. Onun için Demokritos atomlarda (bu gerçek varlıklarda) renk, ses, sıcaklık, soğukluk vb. niteliklerin bulunmadığını söyler. Renkleri görmemiz, sesleri işitmemiz, sıcaklığı hissetmemiz, tatlıyı, acıyı tatmamız, ancak, bir duygu yanılmasıdır, bir “karanlık” bilgidir. Duyular asıl gerçeği, yani nesnelerin artık bölünemeyen son parçalarını (atomları) bilebilecek kadar keskin değildirler.

      Demokritos Anaxagoras’ın anlayışı ile savaşarak, onun teleolojik açıklama denemesi karşısına çok kesin bir mekanist görüşü koyar: Evren yalnızca atomların çarpışmaları ve birbirleri üzerindeki basınçları ile oluşmuştur; evrendeki oluşa kesin bir zorunluluk egemendir; bütün olup bitenler, nedenlerden zorunlu olarak meydana gelmişlerdir. Böylece Demokritos, Anaxagoras’ın öğretisinde belirir gibi olan erek (telos) kavramını kabul etmediği gibi, rastlantı kavramını da açık olarak reddeder: Rastlantının sözünü etmemiz yalnız bilgisizliğimizden ileri gelir; bir olayın nedenini bilmedik mi, bunu rastlantıyla açıklamaya kalkışırız. Bu görüşüyle de Demokritos mekanist bir doğa biliminin temellerinin atmış oluyordu. Demokritos “gerçek, atomlar ve atomların hareketleridir” öğretisini ruhu açıklamada da kullanır. Örneğin, algı ile düşünme; bu iki ruh olayı ona göre vücudumuzdaki atomların en incesi, en hafif ve en düzü olan ateş atomlarının (bunlar vücudu sıcak tutarlar, hareketli, dolayısıyla canlı kılarlar) bir hareketidir. Bu da açıkça materyalist bir anlayıştır. Gerçi Demokritos’tan önceki filozoflar da “var olanı”, bu arada ruhu da, cisimsel saymakla materyalisttirler, ama Demokritos’unki çok bilinçli bir materializmdir.

      Demokritos’a göre duygular ile istekler bile ateş atomlarının hareketleridir. Bu hareketler durgun, ölçülü iseler insanı mutlu yaparlar, çok kızışmış iseler mutsuzluk yaratırlar. Onun için mutluluk, ruhun dinginliğidir. Mutluluğa erişmek isteyen, yararına olanla olmayanı ayırt etmeyi bilmelidir. Bunun ölçüsünü de insan haz ve acı duygularında bulabilir; ama göreceli olarak iyi olanla, mutlak olarak iyi olanı ayırmayı da bilmelidir. Göreceli olarak iyi olanlar: maddi-duyusal sevinçler, güzellik, şeref ve zenginlik gibi şeylerdir. Mutlak iyi ise, ruhun iyi bir durumda bulunmasıdır. Ruh böyle bir durumda olunca, insan yalnız iyi olandan sevinç duyar, kötüyü yapmak şöyle dursun, duymak bile istemez. İnsanın ahlakça değerinin ölçüsü düşünüşüdür. İnsan dışarıdan bağımsız olarak, sevinçlerini kendisinden devşirebilecek durumda olmalıdır. Mutlu olmak için yapılacak şey ruh dinginliğine erişmek, bunun için de her türlü sarsıcı tutkulardan, duygulanımlardan kaçınmaktır. Demokritos bu duruma en iyi bilgelikte varılacağı kanısındadır.

      16

      SOKRATES

M.Ö. 470 – M.Ö. 399

      Felsefe dünyasının en tanınmış adlarından biri olan Sokrates doğru bilip söylediği sözleri geri almaktansa zehir içip kendini öldürecek derecede değerlerine bağlı biriydi. Kendini anlattığı “Sokrates’in Savunması” günümüzde bile en çok okunan felsefi metinlerden biridir.

      Sokrates (doğumu: MÖ 470 Alopeke, Attika – ölümü: MÖ 399 Atina) Antik Yunan felsefesinin kurucularındandır. Heykelci Sofroniskos ile ebe Fenarete’nin oğlu olan Sokrates’in kimliği de başlı başına bir felsefi sorundur. Sokrates üzerine pek çok eski öykü anlatılmıştır. (Platon, Ksenofon, Aristofanes, Aristoteles, Aristoksenos vd.) Sokrates edebi verimin yüksek olduğu bir dönemde hiçbir şey yazmadığı gibi, profesyonel “bilgi hocaları”nın ortaya çıktığı bir dönemde de öğretmenliği resmi bir meslek olarak seçmedi. Hayatı boyunca ancak üç kez Atina’dan ayrıldığı söylenir.

      Sokrates genellikle ahlak felsefesinin, yani değer öğretisinin kurucusu olarak bilinirse de, ondan geriye kalan şey, bir öğretiden çok, СКАЧАТЬ