Huzursuz Adam. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Huzursuz Adam - Хеннинг Манкелль страница 21

Название: Huzursuz Adam

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-625-99813-1-4

isbn:

СКАЧАТЬ ve gelirken de mutlaka bir şeyler getirirler, bunun aksi düşünülemez bile. Çalıntı tabak çanak veya bir battaniye, hatta kontrol malzemeleri bile. Tabii en bereketli dönem, denizaltıların emekli edilip hurdaya çıkarıldıkları zamanlardı. Pek çok emekli denizci hatırat toplamaya başlamıştı. Matilda’nın koleksiyonuna katkıda bulunmak isteyen birileri mutlaka olurdu. Parası önemli değildi, önemli olan hurda denizaltıdan bir şeyler kurtarabilmekti.”

      Açılır kapanır mutfak kapısından yirmilerinde genç bir kız çıktı.

      “Matilda ile Claes’in torunu, Marie,” dedi Nordlander. “Matilda da hâlâ ara sıra gelip yüzünü gösterir ama artık doksan yaşını geçti. Annesinin yüz bir, büyükannesinin de yüz üç yaşına kadar yaşadığını söyler hep.”

      “Bu doğru,” dedi genç kız. “Annem elli yaşında. Ömrünün sadece yarısını yaşadığını söyler durur.”

      Kendilerine tepsiyle kahve ve pasta ikram edildi. Nordlander kendisine ayrıca bir dilim de cheesecake koydu. Diğer masalarda başka müşteriler de vardı, çoğu yaşlıydı.

      Caddeden uzak, boş olan dipteki bölüme geçerlerken Wallander içeridekileri kastederek, “Eski denizaltı mürettebatı mı?” diye sordu.

      “Hepsi değil,” dedi Nordlander. “Ama bazılarını tanıyorum.”

      Kafenin orta kısımdaki duvarlarda eski üniformalar ve işaret flamaları asılıydı. Wallander kendini savaş filmleri için malzemelerin saklandığı bir sahne deposundaymış gibi hissetti. Köşedeki bir masaya geçip oturdular. Yanlarındaki duvarda çerçeveli siyah beyaz bir fotoğraf vardı. Sten Nordlander onu gösterdi.

      “İşte bizim Deniz Yılanları’ndan bir tanesi. İkinci sırada, baştan ikincisi benim. Dördüncü de Håkan. Claes Hornvig o seferde bizimle değildi.”

      Wallander daha iyi görebilmek için öne eğildi. Bir sürü insanın içinde yüzlerini seçmek kolay değildi. Nordlander ona resmin, uzun bir sefere çıkmadan önce Karlskrona’da çekildiğini söyledi.

      “Ne yazık ki çıktığımız en güzel seferlerden biri değildi,” dedi. “Karlskrona’dan Kvarken Boğazı’na gitmek, oradan Kalix’e uğrayıp sonra eve dönmeliydik. Kasım ayıydı, hava buz gibiydi. Sürekli fırtına estiğini hatırlıyorum. Gemi sallanıyor, savruluyordu. Baltık Denizi çok sığ olduğundan yeterince derine dalamıyorduk. Baltık Denizi tıpkı bir havuz gibidir.”

      Nordlander büyük işhatla pastalara girişmişti. Tatlarının nasıl olduğu önemli değil gibiydi ama sonra birden çatalını bıraktı.

      “Neler oldu?” diye sordu Wallander.

      “Ben de sizden ve Louise’den daha fazlasını bilmiyorum.”

      Nordlander kahve fincanını sertçe kenara itti. Wallander onun da tıpkı Louise gibi çok yorgun olduğunu görebiliyordu. Uyuyamayan biri daha, diye düşündü.

      “Siz onu tanıyorsunuz,” dedi Wallander, “çoğu kişiden daha iyi. Louise bana sizin Håkan’la çok yakın olduğunuzu söyledi. Eğer bu doğruysa o zaman sizin görüşleriniz herkesten daha önemli.”

      “Siz de Bergs Caddesi’ndeki polis gibi konuşuyorsunuz.”

      “Ben zaten bir polisim!

      Sten Nordlander başını salladı. Çok gergindi. Sabit bakan gözlerinden ve sımsıkı kapadığı dudaklarından endişesi okunabiliyordu.

      “Yetmiş beşinci doğum günü partisinde siz neden yoktunuz?” diye sordu Wallander.

      “Bergen’de oturan bir kız kardeşim var. Kocası beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrıldı. Yardımıma ihtiyacı vardı. Ayrıca ben büyük partileri sevmem. Håkan ile ben doğum gününü aramızda kutlamıştık. Bir hafta öncesinde.”

      “Nerede?”

      “Burada. Kahve ve kurabiyelerle.”

      Nordlander duvarda asılı bir denizci şapkasını gösterdi.

      “Bu Håkan’ın. Küçük kutlamamızı yaptığı gün buraya hediye etti.”

      “Neler konuştunuz?”

      “Her zaman nelerden konuşuyorsak onu. Ekim 1982’de olanları. Ben o sıralar Halland destroyerinde görevdeydim. Destroyer emekli edilmek üzereydi. Şimdi Göteborg müzesinin bir parçası.”

      “O hâlde sadece denizaltılarında baş mühendislik yapmadınız?”

      “Hizmet hayatıma bir mayın gemisinde başladım, sonra korvette6 görev yaptım, ardından denizaltılara geçtim ve en son yine muhrip gemisine (destroyere) döndüm. Baltık Denizi’nde denizaltılar görünmeye başlayınca, biz batı kıyısında konuşlandırıldık. 2 Ekim günü öğle saatlerinde, Komutan Nyman bizim tam hız Stockholm Adalar Denizi’ne gitmemizi istedi; orada destek olarak yardımımıza ihtiyaç vardı.”

      “Durumların karışık olduğu o günlerde Håkan ile bağlantınız var mıydı?”

      “Beni aradı.”

      “Evden mi, gemiden mi?”

      “Muhripteyken. O sıralar hiç evde değildim. Bütün izinler iptal edilmişti. Kırmızı alarmdaydık denebilir. Cep telefonlarının bu kadar sık kullanılmadığı o güzel günler olduğunu unutmayın. Muhripin telefon görüşmelerine bakan denizciler aşağı gelip bize haber geldiğini bildirirlerdi. Håkan genellikle geceleri arardı. Kendisinden gelen telefonlara kamaramdan cevap vermemi isterdi.”

      “Neden?”

      “Sanırım konuştuğumuz şeyleri kimsenin duymasını istemezdi.”

      Sten Nordlander soruları yanıtlarken kaba ve isteksiz bir tavrı vardı. Konuşurken bir yandan pastasından kalanları çatalıyla eziyordu.

      “Ekim ayının biri ile on beşi arasında hemen hemen her gece görüştük. Bana anlattığı şeyleri bir başkasıyla paylaşabileceğini sanmıyorum ama biz birbirimize güvenirdik. Omuzlarındaki sorumluluk çok ağırdı. Attığı su altı bombası rotasını şaşırırsa denizaltıyı su yüzüne çıkarmak yerine batmasına sebep olabilirdi.”

      Nordlander’in pasta artıkları iştah kaçırıcı bir görünüm almıştı. Çatalını bıraktı ve kâğıt peçeteyi buruşturup tabağının içine attı.

      “O son gece beni tam üç kez aradı. Çok geç bir saatti ya da çok erken demeli. Aradığında tanyeri yeni ağırıyordu.”

      “Siz hâlâ muhripte miydiniz?”

      “Hårsfjjärden’nin güneydoğusunda bir milden daha az bir uzaklıktaydık. Hava rüzgârlıydı ama çok kötü değildi. Tam teyakkuz hâlindeydik. Subaylar elbette olup bitenler hakkında uyarılmışlardı ama mürettebatın geri kalanı sadece eyleme geçmeye hazır olduğumuzu biliyor, sebebini ise bilmiyorlardı.”

      “Gerçekten de size СКАЧАТЬ



<p>6</p>

Ç. N. Korvet. Denizaltılara karşı silahlandırılmış hafif savaş gemisi.