Piramit ve Diğer Wallander Maceraları. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Piramit ve Diğer Wallander Maceraları - Хеннинг Манкелль страница 7

Название: Piramit ve Diğer Wallander Maceraları

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-625-99813-2-1

isbn:

СКАЧАТЬ eve geldiğinde mutfak masasına oturdu ve yan dairede olup bitenlerin sistematik bir kaydını tutmak için konsantre olmaya çalıştı. Ama bir yere vardığını hissetmiyordu. Üstüne üstlük kendinden de emin değildi. Bir suç mahallinin incelenmesi ve analizi nasıl yapılırdı ki? Polis akademisini bitirmesine rağmen temel beceriden yoksun olduğunu fark etti. Yarım saat sonra öfkeyle kalemi bıraktı. Hepsi onun hayal ürünüydü. Hålén kendini vurmuştu. Bahis kuponu ve satıcı hiçbir şeyi değiştirmezdi. Hålén’i gerçekten tanımıyordu. Belki de sonunda dayanılmaz hâle gelen adamın yalnızlığıydı?

      Wallander dairesinde bir o yana bir bu yana huzursuz ve endişeyle yürüyordu. Mona onu hayal kırıklığına uğratmıştı ama bunun kendi hatası olduğunu biliyordu.

      Sokaktan bir arabanın geçtiğini duydu. Açık araba penceresinden çalan müzik duyuluyordu: “The House of the Rising Sun”. Şarkı birkaç yıl önce oldukça popülerdi. Ama grubun adı neydi? The Kinks? Wallander hatırlayamadı. Sonra, bu sıralarda normalde duvardan Hålén’in televizyonunun zayıf sesinin duyulduğunu düşündü. Şimdi her şey sessizdi.

      Wallander kanepeye oturdu ve ayaklarını sehpaya koydu. Babasını düşündü. Kışlık montunu ve şapkasını, çorapsız giydiği ayakkabılarını. O kadar geç olmasaydı, onunla kâğıt oynamaya gidebilirdi. Ama daha on bir bile olmamasına rağmen yorgun hissediyordu. Televizyonu açtı. Her zamanki gibi ulusal kanalda bir talk-show programı vardı. Katılımcıların yaklaşan yeni çağın artı ve eksilerini tartıştıklarını anlaması biraz zaman aldı. Bilgisayar çağı. Televizyonu kapattı. Üstünü değiştirip yatmadan önce bir süre esneyerek öylece kaldı.

      Çok geçmeden uykuya daldı.

      Daha sonra onu neyin uyandırdığını anlayamadı. Ama birdenbire tamamen uyanmış, loş yaz gecesini dikkatle dinliyordu. Bir şey onu uyandırmıştı, bundan emindi. Belki de yakından geçen, egzozu bozuk bir araba? Pencere açıktı, perde yavaşça hareket etti.

      Gözlerini tekrar kapattı.

      Sonra sesi duydu, başının hemen yanındaydı.

      Hålén’in dairesinde biri vardı. Nefesini tuttu ve dinlemeye devam etti. Sanki biri bir nesneyi hareket ettirmiş gibi tıngırtı sesi geldi. Kısa süre sonra yerde sürüklenen şeyin sesini duydu. Birisi bir mobilyayı hareket ettiriyordu. Wallander komodinin üzerindeki saate baktı. Üçe çeyrek vardı. Kulağını duvara dayadı. Bunun kendi hayal gücü olduğunu düşünmeye başlamıştı ki başka bir ses daha duydu. İçeride birinin olduğuna hiç şüphe yoktu.

      Yatakta doğrulup ne yapması gerektiğini düşündü. Meslektaşlarını mı aramalıydı? Eğer Hålén’in akrabası değilse, başka birinin orada olması için bir açıklama yoktu. Ama aile durumundan emin değillerdi ve bilmedikleri birine yedek anahtar vermiş olabilirdi.

      Wallander yataktan kalkıp pantolonunu ve gömleğini giydi. Sonra çıplak ayakla merdiven sahanlığına çıktı. Hålén’in dairesinin kapısı kapalıydı. Anahtar elindeydi. Birden ne yapması gerektiğinden emin olamadı. En mantıklısı kapı zilini çalmaktı. Ne de olsa Hemberg ona anahtarları vererek belli bir sorumluluk yüklemişti. Zile basıp bekledi. Şimdi daire tamamen sessizdi. Tekrar çaldı. Hâlâ tepki yoktu. O an dairedeki kişinin pencereden çok kolay kaçabileceğini düşündü. Yerden ancak iki metre yüksekti. Küfrederek sokağa fırladı. Hålén’in dairesi köşede kalıyordu, Wallander aceleyle diğer tarafa koştu. Sokak boştu. Ama Hålén’in pencerelerinden biri ardına kadar açıktı.

      Wallander binaya döndü ve Hålén’in kapısının kilidini açtı. İçeri girmeden kimse var mı diye sordu ama cevap alamadı. Koridorun ışığını açıp oturma odasına girdi. Şifonyerin çekmeceleri açıktı. Wallander etrafına bakındı. Birisi dairede bir şey aramıştı. Pencerelerden birine doğru yürüdü, zorla açılıp açılmadığını kontrol etmeye çalıştı. Ama üzerinde iz bulamadı. Bu, iki sonuca varabileceği anlamına geliyordu. Dairede bulunan her kimse anahtarı vardı ve kadın ya da erkek, görülmek istememişti.

      Wallander odadaki ışığı açtı ve günün erken saatlerinde orada olan bir şeyin kaybolup kaybolmadığını görmek için etrafına bakınmaya başladı. Ama hafızasından emin değildi. En dikkat çekici şeyler hâlâ oradaydı. Brezilya’dan gelen böcek, seyir defterleri ve eski fotoğraf. Ama fotoğraf zarftan çıkarılmış, yerdeydi. Wallander çömelip zarfı inceledi. Biri fotoğrafı çıkarmıştı. Aklına gelen tek açıklama, birinin bir zarfta bulunabilecek bir şey aradığıydı.

      Ayağa kalktı, etrafı incelemeye devam etti. Yatak örtüleri yataktan yırtılarak çıkarılmıştı, dolabın kapısı da açıktı. Hålén’in iki takım elbisesinden biri yere düşmüştü.

      Birisi bir şeyler arıyor, diye düşündü Wallander. Acaba ne arıyordu? Ve ben zili çalmadan önce buldu mu?

      Mutfağa doğru yürüdü. Dolaplar açıktı. Yere bir demlik düşmüştü. Belki de onu uyandıran şey buydu? Kesinlikle, diye düşündü, her şey ortada. Burada bulunan kişi aradığını bulsaydı giderdi. Pencereden kaçmak zorunda kalmazdı. Bu nedenle, bu kişi her ne arıyorsa aradığı şey hâlâ burada. Eğer öyle bir şey varsa.

      Wallander odaya döndü, yerdeki kurumuş kana baktı.

      Ne oldu, diye düşündü. Gerçekten intihar mıydı?

      Daireyi aramaya devam etti. Ama dördü on geçe pes etti, dairesine gitti ve yatağına yattı. Alarmını yediye kurdu. Sabah ilk iş Hemberg’le konuşacaktı.

* * *

      Birkaç saat sonra Wallander sağanak altında otobüs durağına koşmak zorunda kaldı. Huzursuz uyumuş ve alarm çalmadan çok önce kalkmıştı. Bir gün diğerlerinden daha iyi bir cinayet büro komiseri olacağının hayalini kurdu ve ne kadar dikkatli olduğunu Hemberg’e göstererek onu etkileyebileceğini düşündü. Bu düşünce aynı zamanda Mona’nın haklı olduğunu da gösteriyordu. Bir polisin dakik olması beklenemezdi.

      Emniyete vardığında yediye dört dakika vardı. Hemberg’in genellikle işe çok erken geldiğini duymuştu ve danışmaya uğrayıp sorunca bunun doğru olduğunu anladı. Hemberg saat altıdan beri oradaydı. Wallander cinayet büronun bulunduğu bölüme doğru yürüdü. Odaların çoğu hâlâ boştu. Doğruca Hemberg’in kapısına gidip çaldı. Hemberg’in sesini duyunca açıp içeri girdi. Hemberg ziyaretçi koltuğunda oturmuş tırnaklarını kesiyordu. Wallander olduğunu görünce kaşlarını çattı.

      “Randevumuz mu var? Böyle bir şey gördüğümü hatırlamıyorum.”

      “Yok. Ama rapor etmem gereken bir şey var.”

      Hemberg tırnak makasını kalemlerinin yanına koydu ve masasına oturdu.

      “Eğer beş dakikadan fazla sürecekse oturabilirsin,” dedi.

      Wallander ayakta kaldı. Sonra ona olanları anlattı. Satıcıyla başladı ve gece olanlarla devam etti. Hemberg’in ilgiyle dinleyip dinlemediğini anlayamadı. Bakışlarından hiçbir şey anlaşılmıyordu.

      “Olan bu,” diye tamamladı Wallander. “Bunu mümkün olan en kısa sürede bildirmem gerektiğini düşündüm.”

      Hemberg, Wallander’e oturmasını işaret etti. Sonra kâğıt destesinden bir tane çekti, bir kalem seçti ve ansiklopedi СКАЧАТЬ