Название: Güvenlik Duvarı
Автор: Хеннинг Манкелль
Издательство: Ayrıksı Kitap
Серия: Kurt Wallander
isbn: 978-625-99813-0-7
isbn:
Wallander zihnini taradı ancak bir sima canlandıramadı. “Onu başka birisine yolla.”
“Denedim ama ille de seninle konuşmak için ısrar ediyor. Acil olduğunu da söylüyor.”
Wallander iç geçirdi. “Birazdan oradayım,” dedi ve telefonu kapattı.
Danışmada bekleyen adam orta yaşlı ve kısa saçlıydı, eşofman giymişti. Sıkı sıkı tokalaşması Wallander’in dikkatini çekti. Adam isminin David Enander olduğunu söyledi.
“Çok meşgulüm,” dedi Wallander. “Dün geceki elektrik kesintisi büyük keşmekeşe yol açtı. Sadece iki dakikam var. Benimle hangi konuda görüşmek istemiştiniz?”
“Bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum.”
Wallander adamın devam etmesini beklediyse de adam devam etmedi. Birlikte odasına yürüdüler. Enander’in oturduğu koltuktaki kolçak yerinden çıktı.
“Ziyanı yok,” dedi Wallander. “Zaten kırıktı.”
Enander hemen sadede geldi. “Buraya Tynnes Falk’la alakalı geldim.”
“Bildiğimiz kadarıyla o dosya kapandı. Adam doğal sebeplerden öldü.”
“Benim de konuşmak istediğim yanlış anlaşılma buydu,” dedi Enander, bir eliyle kısacık saçlarını kaşıyarak.
Wallander adamın endişeli olduğunu fark etti. “Dinliyorum.”
Enander acele etmedi. Kelimelerini düşünerek seçti. “Uzun yıllardır Falk’ın hekimiyim. İlk kez 1981 yılında hasta olarak geldi, yani 15 yıldan uzun zaman geçmiş. Bana ilk defa ellerindeki alerjik bir kızarıklık için gelmişti. O yıllarda hastanede dermatoloji bölümünde çalışıyordum ama sonra 1986 yılında kendi muayenehanemi açtım, Falk oraya da geldi. Nadiren hastalanırdı. Alerjik sorunları ortadan kalkmıştı ama düzenli kontrollerini yaptırdım. Falk sağlık durumunu düzenli olarak kontrol eden biriydi. Kendine çok iyi bakardı. Sağlıklı beslenirdi, egzersiz yapardı ve çok düzenli alışkanlıkları vardı.”
Wallander, Enander’in lafı nereye getirmeye çalıştığını merak ettiği için sabırsızlanmaya başladı.
“O öldüğünde ben şehir dışındaydım,” dedi Enander. “Olayı dün gece öğrendim.”
“Nereden duydunuz?”
“Eski karısı beni aradı.”
Wallander devam etmesi için adama doğru başını salladı.
“Ölüm sebebinin büyük bir koroner kalp yetmezliği olduğunu söyledi.”
“Bize öyle dediler.”
“Durum şu ki bu imkânsız.”
Wallander kaşlarını kaldırdı. “Nedenmiş?”
“Daha on gün gibi kısa bir süre önce, Falk’a kapsamlı bir sağlık muayenesi yaptım. Kalbi çok iyi durumdaydı. 20 yaşındaki bir insan kadar sağlamdı.”
Wallander bunu enine boyuna düşündü. “Yani ne söylemek istiyorsunuz? Patologlar bir hata mı yaptı?”
“Son derece sağlıklı bir insanın kalp krizi geçirip ölebildiğinin oldukça nadir de olsa farkındayım. Fakat Falk’ın durumunda, bunun olmasını kabul edemiyorum.”
“Başka hangi sebeple ölmüş olabilir?”
“Orasını bilmiyorum. Ama onu öldüren her neyse, kalbi olmadığını netleştirmek istedim.”
“Bana söylediklerinizi gerekli yerlere ileteceğim,” dedi Wallander. “Başka bir şey var mıydı?”
“Bir şey oldu, kesin,” dedi Enander. “Haklı mıyım bilmiyorum ama anladığım kadarıyla, başında bir yara varmış. Bence saldırıya uğradı. Öldürüldü.”
“Bu sonuca giden hiçbir işaret yok. Cüzdanını almamışlar.”
“Ben patolog ya da adli tıp doktoru değilim, onu neyin öldürdüğünü söyleyemem,” dedi Enander. “Ama kalpten değildi. Eminim.”
Wallander, Enander’in telefon numarası ve adresini not etti. Sonra ayağa kalktı. Konuşma tamamlanmıştı. Daha fazla vakti yoktu.
Wallander, Enander’i danışmaya kadar geçirip odasına döndü. Falk hakkındaki notları bir çekmeceye koydu, devamındaki bir saati de dün geceki olayları yazıya dökmekle geçirdi.
Bilgisayarda yazarken bir zamanlar bilgisayardan ne kadar iğrendiğini hatırladı. Ancak bir gün bilgisayarın aslında çalışmayı kolaylaştırdığını fark etmişti. Çalışma masası artık eline geçen kâğıtlara not edilmiş gelişigüzel notlara boğulmuş vaziyette değildi. Wallander hâlâ iki parmakla yazıyor ve sık sık hata yapıyordu ama artık raporlarını yazdığı zaman hatalarını düzeltmek için Tipp-Ex kullanmıyordu.
Martinson trafo anahtarlarına sahip insanların listesiyle içeri girdi. Toplam 5 kişiydiler. Wallander isimlere göz gezdirdi.
“Hiçbirisinin anahtarı kayıp değil,” dedi Martinson. “Başka birine de vermemişler. Moberg haricinde, son birkaç gündür hiç kimse trafo binasına gitmemiş. Hökberg’in kayıplara karıştığı saatlerde ne yaptıklarını araştırayım mı?”
“Bunu askıya alalım,” dedi Wallander. “Adli tıp raporları gelene kadar beklemekten başka çaremiz yok.”
“Eva Persson’u ne yapalım?”
“Tekrar sorguya çekilmeli, hem de daha ayrıntılı.”
“Sen mi yapacaksın?”
“Hayır, teşekkürler. Bunu Höglund’a bırakırız diye düşündüm. Ben bahsederim ona.”
Öğlen olduğunda Wallander, kadına Lundberg davasındaki son gelişmeleri aktarmıştı. Boğazı daha iyiydi ama hâlâ çok yorgundu. Arabasını çalıştırmayı denemişti ama çaresizlik içinde bir oto servisini arayıp arabayı almalarını istemek zorunda kalmıştı. Anahtarlarını Irene’e bırakıp öğle yemeği yemek üzere şehir merkezine doğru yürüdü. Yemekten sonra eczaneye gidip sabun ve ağrı kesici aldı. Emniyete döndüğünde arabası yerinde yoktu. Wallander tamirciyi aradı ama henüz sorunu tespit etmeye fırsat bulamamışlardı. Tamiratın ne kadar tutacağını sorduğundaysa muğlak bir cevap aldı. Wallander telefonu kapattı, canına tak etmişti. Kendine yeni bir araba almaya karar verdi.
Sonra düşüncelere daldı. Üstünde kafa yordukça Hökberg’in, kazara trafoya gitmiş olamayacağına kanaat getirdi. Ayrıca buranın Skåne’nin elektrik dağıtım sisteminde en hassas nokta olması da tesadüf değildi.
Wallander, Martinson’un listesine uzandı. Beş insan, beş çift anahtar:
Olle Andersson, elektrik hattı СКАЧАТЬ