Beşinci Kadın. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Beşinci Kadın - Хеннинг Манкелль страница 9

Название: Beşinci Kadın

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-8-1

isbn:

СКАЧАТЬ Emniyet Genel Müdürü daha az somut, daha farklı bir görünürlükten söz ediyor olmalıydı. “Yerel polis” sözcüğü kuş tüyü yastık gibi rahatlatıcı bir şeyi çağrıştırmalıydı ama her geçen gün İsveç’te işlenen vahşi cinayetlerin sayıları artarken bu kavramın gerçekle nasıl bağdaştırılabileceğini kestirmek zordu. Bu yeni uygulamadan ötürü, kendi işleriyle ilgilenirken “Balta Dostları” adını kullanmak isteyen derneklere de zaman ayırmak zorundaydılar.

      Bir fincan kahve alarak odasına gidip kapıyı arkasından kapattı. Bir kez daha masada biriken dosyaları incelemeye koyuldu. Önceleri kendini işe vermekte zorlanıyordu. Baiba’yla konuştuklarını anımsıyordu. Gerçek bir polis gibi davranmak için kendini zorladı ve bir süre sonra hiç tatil yapmamışçasına, eskisi gibi yoğun bir çalışma temposuna girdi. Bazı konuları konuşmak için Göteborg’da iş birliği yaptığı polisi aradı. Telefonu kapattığında öğle vakti olmuştu, acıktığını fark etti. Yağmur hâlâ yağıyordu. Arabasına binerek kent merkezine gidip yemek yedi. Bir saat sonra da emniyete döndü. Tam masasına oturmaya hazırlanırken telefon çaldı. Arayan danışma görevlisi Ebba’ydı.

      “Bir ziyaretçin var,” dedi.

      “Kim?”

      “Tyrén adında biri. Seninle konuşmak istiyormuş.”

      “Ne hakkında?”

      “Kayıp biri hakkında.”

      “Onu başkasına gönderemez misin?”

      “Mutlaka seninle konuşması gerektiğini söylüyor.”

      Wallander masadaki açık dosyalara baktı. Hiçbiri, kaybolan biri hakkında rapor tutamayacağı denli önemli ve acil değildi.

      “Yolla,” diyerek telefonu kapattı.

      Odasının kapısını açtıktan sonra dosyaları kaldırmaya başladı. Başını kaldırıp baktığında bir adamın kapının eşiğinde durduğunu gördü. Wallander onu daha önce hiç görmemişti. Adamın üstünde OK petrol şirketinin amblemi olan bir tulum vardı. Adam petrol ve yağ kokuyordu.

      Adamın elini sıkarak oturmasını söyledi. Elli yaşlarında, tıraşsız ve kır saçlı biriydi. Adının Sven Tyrén olduğunu söyledi.

      “Benimle konuşmak istemişsiniz?” dedi Wallander.

      “İyi bir polis olduğunuzu duydum,” dedi Tyrén. Aksanından Wallander’in hemşehrisi olduğu anlaşılıyordu.

      “Çoğumuz iyiyiz,” diye karşılık verdi Wallander.

      Tyrén’in yanıtı onu çok şaşırttı.

      “Bunun doğru olmadığını siz de biliyorsunuz. Bir iki kez gözaltına alındım. Orada baş belası olan birçok polisle karşılaştım.”

      Wallander karşısındaki adamın sözlerini hayretle dinliyordu.

      “Buraya bunları söylemek için geldiğinizi sanmıyorum,” dedi konuyu değiştirerek. “Biri mi kaybolmuş?”

      Tyrén üstünde OK amblemi olan kepli başını evet dercesine salladı.

      “Aslında oldukça garip,” dedi.

      Wallander çekmeceden bir not defteri çıkarıp boş bir sayfayı açtı.

      “Hadi şimdi bana her şeyi en başından anlatın,” dedi. “Kaybolan kim? Ve garip olan ne?”

      “Holger Eriksson.”

      “O da kim?”

      “Müşterilerimden biri.”

      “Benzin istasyonunuz mu var?”

      Tyrén başını hayır dercesine salladı.

      “Kalorifer yakıtı dağıtıyorum,” dedi. “Ystad’ın kuzey bölgesine. Eriksson, Högestad ile Lödinge arasında bir yerde oturuyor. Büroya telefon edip yakıtının bittiğini söyledi. Perşembe sabahı getireceğimi söyledim ama oraya gittiğimde evde kimse yoktu.”

      Wallander bu söylenilenleri yazdı.

      “Geçen perşembeden söz ediyorsunuz, değil mi?”

      “Evet.”

      “Peki sizi ne zaman aramıştı?”

      “Geçen pazartesi.”

      Wallander bir an için düşündü.

      “Zaman konusunda yanlış bir anlaşılma olmuş olamaz mı?”

      “On yıldan fazla bir süreden beri Eriksson’a yakıt veriyorum. Daha önce hiç böyle bir anlaşmazlık olmamıştı.”

      “Onun evde olmadığını anladığınızda ne yaptınız?”

      “Yakıt deposu da kilitli olduğundan bir not yazıp posta kutusuna attım.”

      “Sonra?”

      “Oradan ayrıldım.”

      Wallander kalemini masaya bıraktı.

      “İnsan uzun süre yakıt dağıtımı yaptığında müşterilerinin alışkanlıklarını da öğreniyor,” diye sürdürdü konuşmasını Tyrén. “Holger Eriksson’u düşünmekten kendimi alamıyorum. Evde olmaması bana hiç mantıklı gelmiyor. Bu yüzden işten sonra dün akşamüstü oraya yeniden gittim. Notum hâlâ posta kutusunda duruyordu, geçen perşembeden bu yana gelen diğer mektuplarla birlikte. Zili çaldım. Açan olmadı. Arabası da garajdaydı.”

      “Yalnız mı yaşıyordu?”

      “Evli değildi. Araba ticaretinden çok para kazanmıştı. Ayrıca şiir de yazardı. Bir keresinde bana şiir kitaplarından birini vermişti.”

      Svedberg’in kırkıncı doğum günü için kitap almak amacıyla Ystad kitapçısına gittiğinde yerel yazarların bulunduğu rafta Eriksson’un adını gördüğünü anımsamıştı.

      “Garip olan başka bir şey daha var,” dedi Tyrén. “Kapı kilitli değildi. Hastalanmış olabileceğini düşündüm. Neredeyse seksen yaşında. Onun için de içeri girdim. Evde kimse yoktu ama mutfaktaki kahve makinesi fişe takılı çalışıyordu. Kötü bir koku vardı. Kahve yanmış ve çok kötü kokuyordu. İşte o anda buraya gelip sizi görmeye karar verdim.”

      Wallander, Tyrén’in endişesinin boş olmadığının farkındaydı. Yine de deneyimlerine dayanarak kayıp olaylarının çoğunun kendiliğinden çözüldüğünü biliyordu. Nadiren çok ciddi bir şey yaşanırdı.

      “Komşuları yok mu?” diye sordu Wallander.

      “Çiftlik evinin dış dünyayla pek fazla bir ilgisi yok. Tümüyle soyutlanmış gibi.”

      “Sizce ne olmuş olabilir?”

      Tyrén bu soruyu СКАЧАТЬ