Название: Benim Güzel Hatalarim
Автор: Mehmet Ali Kilinç
Издательство: Hayy Kitap
isbn: 978-625-8222-57-9
isbn:
Seni annem gibi sevdim
Gittiğinden beri herkes bir şeyler söylüyor. Bu ilişkinin günahkârının ben olduğumu, sana hak ettiğin değeri vermediğimi her fırsatta dile getiriyorlar. Sevgim yetersizmiş. Gülüşlerindeki geceye son veren ışığı göremeyecek kadar gözlerim karanlığa bulanmış. Sana acıdan başka verebileceğim hiçbir şey yokmuş. Daha fazla acı çekmeyi, gözyaşı dökmeyi hak ediyormuşum.
İnsanlar seninle ilgili hep bir konuşma derdinde. Konuşmaktan başka bir meziyetleri yok sanki. Sen de nerede görsen tanırsın bu insanları. Ne de çok severler, ne de çok mutlu olmamızı isterler değil mi?
Olsun! İstediklerini söylesinler. Ben susmaya devam edeceğim. Gerçi istesem de konuşmak çok zor geliyor artık. Çünkü yokluğundaki sessizliklerin mesafesi kolay kolay kapanmaz içimde.
Acaba diyorum, acaba haklılık payı olabilir mi bu insanların? Seni sevmeyi gerçekten de becerememiş ya da daha kötüsü olan, seni hiç sevmemiş olabilir miyim? Bunu aklımdan geçirmek bile ruhumda bir titremeye neden oluyor. Düşüncelerimden tiksiniyorum. Ama illa ki bunun cevabını merak ediyorsan anlatayım:
Seni ilkokuldaki yerli malı haftasına giren çocuğun heyecanıyla sevdim…
Çetin geçen kışın ardından baharı müjdeleyen nisan yağmurları gibi sevdim…
Beni sana kavuşturan duaların altını çizer gibi sevdim…
Seni ben annem gibi sevdim…
“
Aşk denilen kumar masasında tüm sevgimi sana oynadım. Artık meteliksizim…
Dertlinin hekimi yine dertli değil mi?
Acı çektiğim için karşımdakine sitem etmekten artık vazgeçtim. Bu vazgeçişimin sebebi üşengeçlikten değil. Şunun farkına varmış olmamdan:
“Bana ne olduysa bunun tek sorumlusu yine benim.”
Ben de çoğunuz gibi sevdiği insana sorgusuz, sualsiz, delicesine kendini verenlerden oldum hep. Daha ilişkinin en başından mabedimin tüm kapılarını ardına dek açtım ve buyur ettim içeri. Onlar da kendilerine yakışanı layıkıyla yerine getirdiler. Beni yağmaladılar…
İnsan sitem etmeyi ne zaman bırakıyor biliyor musun? Ne zaman oluruna bırakacak gücü kendinde hissediyor? Sabahı uzayan gecelerde, elleri üşüdüğünde, tek bir ses kırıntısı dilenir olduğunda elini telefona uzatacak cesareti kendinde bulamadığında, pencereden köşe başlarına gözleri dalıp “belki döner” diye iç geçirdiğinde bırakıyor.
İnsan en çok umudu kalmadığında kendini boş verin hafifletici kollarına teslim ediyor.
Mutluluğun birlikte, ayrılığın ise tek taraflı yaşandığını çalan şarkılarda anlamak ne kadar acı. Keşke daha önceden bilebilseydik bunu. Lakin ne mümkün… Gözümüz o derece hiçbir şeyi görmez hale geliyor ki, karşımızdakiler bunu saflık ilan edip iliklerimize kadar bizi sömürüyorlar. Ben de zamanla tecrübelerime dayanarak onları özel bir kategoride isimlendirdim. Canım her yandığında avazım çıktığı kadar defalarca bu ismi haykırmak hoşuma gidiyor.
“Sömürgenler!”
Doktor değilim ama sana bir reçete yazacağım. Zaten doktor olmaya ne gerek var, dertlinin hekimi yine dertli değil midir? Bu yazdığım ilacı sabah, öğlen, akşam acı çektikten sonra tok karnına alacaksın. Fakat belirttiğim dozajın fazlasını alırsan kibir gibi bir yan etkiye sebep olabilir bünyende.
Boş ver…
“
Zararsız olmak iyi olmaya yetiyor.
Fakat iyi olmak hiçbir zaman mutlu olmaya yetmiyor. Zararsız yanını, saflık olarak gören gözlerden gizle. Çünkü orası senin kalenin tek zayıf yeri. Ve çevren seni fethedip yağmalamak isteyen haramilerle dolu…
Kötülük Ateş Pahası
“Yalan söyleyebilen tek canlı insandır.
Zaten bu sayede canlı kalabilmektedir.”
Biliyorum hepiniz iyi insanlarsanız. Hesaplar kitaplar, oyunlar, düzenler barındırmıyorsunuz. İçiniz dışınız bir.
Aferin size! İşte bu yüzden hep kötüler kazanıyor zaten!
Bir an için durun ve etrafınıza bir bakın. Çevrenizdeki insanları mutlu ve mutsuz olarak ikiye ayırın. Bu ayrımı yaparken zorlanmayacağınıza eminim. Çünkü mutlu insan her zaman kahkahalarıyla başkalarına caka satma, görünme çabası içindedir. Oysa derdi olanlar ya sigaradan sararmış dört duvar arasında sabahı getirmeye çalışıyordur, ya da ucuz bir meyhanede zihnini uyuşturuyordur.
Mutsuzlar hep gizlenirler. Onların kalabalığı işlek caddelerin arka sokaklarıdır.
Şimdi de mutlu insanları iki gruba ayırın, iyiler ve kötüler olarak. Olmuyor değil mi? Denemeler hep tek şeritli sokağa çıkıyor. Kötüler sokağı…
Mutluların konuşacak çok şeyi vardır. Zincirleme cümleler kurarlar hep. Oysa mutsuzların hiçbir zaman söyleyecek fazla sözü yoktur. Kelime darağacı mutlular tarafından yağmalanmıştır. Verecek meyveleri kalmamıştır.
Biliyorum sen de benim gibi insanlara her defasında güvendin. Makul hareket etmek sana göre olmadı hiç. Yağmurları getiren bulutlar dolsa da üzerinde, hep penceren açıktı senin. Yağdılar, yine de kapatmadın.
Yediğin kazıklardan dolayı artık akıllanman gerektiğini, yaşanılanlardan bir ders çıkarmanı defalarca başına kaktılar. Fakat ders kelimesine olan sevgini ilkokuldaki matematik derslerinde yitirdin. Zaten kötü çarpı kötünün sonucu hep insanlara çıkıyordu, biliyordun.
Bazen diyorum ki, acaba hata mı yapıyoruz? Bizim yüzümüzden kötülerin soyu her geçen gün artıyor. Çaldıkları gülüşlerimizle kahkahalar eşliğinde yaşıyorlar. Mutlu insanlar olarak saygı görüyorlar. Bu döngü biteviye sürüp gidiyor.
Kötüler hep olacak…
Kötüler hep bizi bulacak…
Kötüler hep gülüşlerimize göz koyacak…
Kötüler hep bizi yağmalayacak…
Ama olsun…
Sana kim kötülük yaparsa yapsın onlara verebileceğin en iyi karşılık bağışlamak olsun. Asıl onların işi zor.
Çünkü bu hayatta iyilik hep mevsim sonu ucuzluktadır, kötülük ise ateş pahası…
“
Hayatını mahvetti diye ona değil kendine kızmalısın. Çünkü sen müsaade СКАЧАТЬ