Название: Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-35-7
isbn:
“Kuzen Xue öyle bir şey yapmaz!” dedi çabucak. “Böyle korkunç iddialarda bulunmak ahmaklık!”
Baochai, kendi duygularını incitmekten korktuğu için Xiren’i susturduğunu anladı ve bu kadar düşünceli olmasına şaşırdı.
“Ne incelik!” diye düşündü. “Bu korkunç dayaktan sonra bütün acılarına rağmen başka birisinin kırılabileceğinden endişeleniyor! Bu hassasiyetinin hiç olmazsa bir kısmını hayattaki daha önemli şeyler için göstersen keşke, dostum, o zaman eniştem ne kadar mutlu olurdu! Hem o zaman belki de böyle korkunç şeyler yaşanmazdı. Tüm bu olanlardan sonra benim için bu hassasiyetin boşuna. Onun ne kadar kontrolsüz ve vahşi bir mizacı olduğunu bilmediğimi mi düşünüyorsun gerçekten? Pan’in isteklerinin önünde hiçbir şey duramaz! Qin Zhong için başına açtığı o korkunç belayı düşünsene! Üzerinden çok zaman geçti, eminim ki o zamandan beri daha da beter oldu!”
Böyle düşünüyordu ama sadece, “Etrafta suçlayacak birini aramaya gerek yok! Bana sorarsan, Kuzen Bao’nın böyle arkadaşlar edinmesi bile kendi başına eniştemi kızdırmaya yetiyor. Ağabeyim çok düşüncesiz olabilir ve sohbet esnasında ağzından Kuzen Bao ile ilgili bir şeyler kaçırmıştır ama bilerek sorun çıkarmadığından eminim. Öncelikle, Kuzen Bao’nın o aktörle dolaştığı konusunda söyledikleri doğru. İkincisi, ağabeyim ağzı sıkı biri değildir. Sen hayatın boyunca Kuzen Bao gibi hassas ve düşünceli biriyle yaşadın, Xiren. Ağabeyim gibi, sonuçlarına aldırmadan aklına geleni söyleyiveren, nezaketsiz ve patavatsız biriyle muhatap olmadın hiç.” dedi.
Baoyu, Xue Pan hakkındaki sözlerini kestiğinde, Xiren düşüncesizliğini hemen fark etti ve Baochai gücenmediği için şükretti. Baochai’in bu sözleri ise onu utandırdı, hiçbir şey diyemedi. Öte yandan Baochai’in dile getirdiklerini dinleyen Baoyu’nün, kısmen bu sözler çok yüce gönüllü ve asil olduğu, kısmen de yanlış düşünceleri kafasından attığı için, ruhu ve yüreği her zamankinden daha büyük bir heyecanla titredi. Tam bir şeyler söylemek üzereyken, Baochai gitmek üzere ayağa kalktı.
“Yarın yine seni görmeye gelirim. Şimdi dinlen ve iyileşmek için kendine fırsat ver. Xiren’e losyon yapması için bir şey verdim. Akşam yaralarına sürsün. İyileşmeni hızlandıracağına eminim.” dedi, kapıya doğru ilerlerken.
O çıkınca, Xiren yolcu etmek üzere arkasından koştu ve zahmet edip geldiği için teşekkür etti.
“Baoyu iyileşir iyileşmez, bizzat gelip teşekkür eder, küçük hanım.” dedi.
“Teşekkürlük bir şey yok.” dedi Baochai ve gülümseyip arkasını döndü. “İyice dinlenmesini ve hiçbir şey düşünmemesini söyle. İstediği bir şey olursa, bana gelebilirsin. Büyük Hanımefendi Jia, Wang Hanım ya da başka birine gitme, eniştem duyabilir. Şimdi bir sorun olmasa da başka bir zaman olabilir.”
Böyle deyip gitti ve Xiren, Baochai’in zarifliği karşısında yüreği minnetle dolu bir şekilde geri döndü. Baoyu’nün odasına girince, onun sessizce uzanıp düşüncelere daldığını gördü. Görünüşe bakılırsa, neredeyse uyumak üzereydi. Parmak uçlarına basarak, saçını yıkamak için çıktı.
Ama Baoyu için uzun süre sakin sakin yatmak çok zordu. Kalçaları sanki şişler ya da iğneler batıyor veya bıçak sokuluyor gibi sızlıyor; ateşte közleniyormuş gibi yanıyor; en küçük bir hareket acıyla bağırmasına yol açıyordu. Akşam oluyordu. Xiren gitmişti ama iki üç hizmetçi hâlâ kendisine refakat ediyordu. Onun için yapabilecekleri bir şey olmadığından, gidip gece hazırlıklarını yapabileceklerini söyleyip gönderdi onları. İstediği bir şey olursa seslenecekti. Bunun üzerine kızlar çıkıp onu yalnız bıraktılar.
Sonra uyuyakaldı. Rüyasında puslar içindeki Qiguan, Zhong-shun Prensi’nin başkâhyasının gelip kendisini yakaladığını söyledi, hemen ardından Jinchuan gözyaşları içinde nasıl boğulduğunu anlattı. Bu yarı uykulu, yarı uyanık hâl içinde, ne söylediklerine tam olarak dikkatini veremiyordu; o sırada birden birisinin kendisini ittiğini hissetti ve kulağının dibinde belli belirsiz bir ağlama sesi fark etti. İrkildi. Uyanıp gözlerini açtı. Lin Daiyu’ydü. Rüya olup olmadığından emin olmak için başını kaldırıp baktı. Şeftali gibi şişmiş bir çift göz ve yaşla ıslanmış bir yüzle karşı karşıya geldi. Daiyu olduğuna hiç şüphe yoktu. Biraz daha bakabilirdi ama doğrulma baskısı öyle şiddetli bir acıya neden oldu ki iniltiler içinde geriye doğru düştü.
“Gelmemeliydin.” dedi. “Güneş daha yeni battı, yerler hâlâ sıcaktır. Günün bu saatinde sıcak seni çarpabilir. Yediğim dayağa rağmen çok ağrım yok. Herkesi kandırmak için numaradan yaygara yapıyorum. Babam duysun diye ne kadar kötü olduğum konusunda dışarıya haber yaymalarını umuyorum. Gerçekten numara. Benim için endişelenme.”
Daiyu’nün hıçkırıkları artık duyulmaz olmuştu ama gözyaşlarını sessizce içine atmaktan boğulacak hâle gelmişti. Baoyu’ye söylemek istediği binlerce şey vardı ama bir süre mücadele ettikten sonra hıçkırıkların arasından sadece, “Artık değişirsin sanırım.” diyebildi.
“Merak etme, değişmem.” dedi Baoyu derin bir iç çekerek. “Böyle insanların uğruna can verilir. Beni öldürseler bile değişmem!”
Bu sözler ağzından çıktığı anda avluda birisinin sesini duydular.
“Bayan Lian geldi.”
Daiyu, Xifeng’ı görmek istemedi ve hemen ayağa fırladı.
Baoyu onu elinden yakaladı.
“Bu çok tuhaf! Şimdi durduk yere ondan niye çekiniyorsun?”
Kız sabırsızlıkla ayaklarını yere vurdu.
“Gözlerimin hâline baksana!” dedi. “Yine benimle dalga geçmelerini istemiyorum.”
Baoyu hemen elini bıraktı; Daiyu yatağın etrafından dolanıp arka avluya çıkarken, Xifeng ön kapıdan girdi.
“Biraz daha iyi misin?” diye sordu. “Yemek istediğin bir şey var mı? Varsa gelip benden almalarını söyle.”
Xifeng gider gitmez Xue teyze geldi, onun arkasından büyükannesi nasıl olduğunu öğrenmek için birisini gönderdi. Işıkların yakılma zamanı gelince, Baoyu birkaç kaşık çorba içtikten sonra bölük pörçük bir uykuya daldı.
Tam o sırada, Zhou Rui’in karısı, Wu Xindeng’in karısı, Zheng Haoshi’nin karısı ve geçmişte Baoyu ile çok ilgilenen konağın diğer kadın personeli, dayak yediğini duyup nasıl olduğunu görmeye geldiler. Xiren gülerek verandaya çıkıp onları karşıladı.
“Biraz geç kaldınız, hanımlar.” dedi onlara alçak sesle. “Yeni uykuya daldı.”
Onları dış odaya alıp çay ikram etti. Birkaç dakika orada sessizce oturduktan sonra, Xiren’den Baoyu uyanınca onu merak edip geldiklerini söylemesini rica edip kalktılar. Xiren ileteceğine söz verdi ve onları geçirdi. Tekrar içeri girmek üzereyken, Wang Hanım’ın gönderdiği bir СКАЧАТЬ