Название: Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-34-0
isbn:
O anda çevredeki her evden flüt ve lavta sesleri geliyor; her yerde şarkılar söyleniyordu. Başlarının üzerinde parlak ay her yeri kuşatan bir görkemle ışıldıyordu. Keyifleri iyice artan iki arkadaş kadeh üstüne kadeh deviriyordu.
Zilzurna sarhoş olan Yucun coşkusuna hâkim olamıyordu. Aya bakarken düşündüklerinden ilham alarak, görünüşte ay için ama aslında o ana kadar saklamaya çalıştığı tutkularına ilişkin bir dörtlük dile getirdi:
Dolunaydır ay, on beşinde,
Saf ışığıyla yıkar parmaklıkları!
Parlak küre süzülürken gökte,
Onu izler insanlar yeryüzünde.
“Şahane!” diye bağırdı, bu dizeleri duyan Shiyin. “Hep senin daha büyük bir şeyler için biçilmiş kaftan olduğunu söyleyip duruyorum. İşte bu dizeler hızlı bir gelişmenin habercisidir. Çok geçmeden bulutların üstüne çıkacağın gayet aşikâr! Seni tebrik etmem lazım! Sana kendi ellerimle şarap doldurayım.”
Yucun kadehi kafasına dikip bitirdi.
“Söyleyeceklerim, şarabın etkisindeki bir adamın sarhoş saçmalamaları değil.” diye açıklama yaptı, birden iç geçirerek. “Eğer şu anda mesele bazı niteliklere sahip olmak olsaydı, eminim ki ben de muhtemelen listeye girip Başkent İmtihanı için başvururdum ama kalacak yer ve seyahat masraflarını karşılayacak durumum yok. Başkent de çok uzak. Oraya gitmek için arzuhâlcilikten kazandığım paraya bel bağlayamam…”
Shiyin lafını tamamlamasını bekleyemedi.
“Neden bunu daha önce söylemedin?” diye araya girdi aceleyle. “Uzun zamandır şüpheleniyordum zaten ama sen bana hiçbir şey demediğinden ben de konuyu açmadım, işgüzarlık etmek istemedim. Eğer durum buysa, edebî niteliklerim olmasa da arkadaşlık ve para meselelerinde tecrübeliyim. Şansa bak ki üç yılda bir olan Başkent İmtihanı önümüzdeki yıl yapılacak. Bir an önce başkente doğru yola koyulup bahardaki imtihanda bilgini kanıtlamalısın. Ödülü alınca övünebileceğin yeteneğinin hakkını verirsin. Seyahat masrafları ve diğer meselelere gelince, onları karşılamak benimle olan arkadaşlığının değeri yanında önemsiz kalır.”
Hemen elli tael7 gümüş ve iki kışlık takım getirmesi için hizmetkârını gönderdi.
“On dokuzuncu gün seyahat için en hayırlısı.” diye devam etti. “Hiç zaman kaybetmeden bir tekne tutup batıya doğru yola çıkarsın. Gelecek kış, üstün yeteneklerinle baş döndürücü yüksekliklere çıktığında, tekrar buluşmamız ne büyük mutluluk olacak!”
Yucun parayı ve kıyafeti formalite icabı bir teşekkürle kabul etti, sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, bu konuda başka bir söz söylemeden şarabını içip, sohbete devam etti.
Gecenin üçüne kadar beraberdiler. Shiyin, Yucun’ı geçirdikten sonra odasına çekilip, güneş tepeye tırmanana kadar deliksiz bir uyku çekti. Sonra, önceki gece olanları hatırlayınca, bazı yetkililerin Yucun’a kalacak yer bulmaları için, başkente giderken yanında götürsün diye iki tavsiye mektubu yazmaya karar verdi. Bunun üzerine Yucun’ı çağırması için bir hizmetkâr gönderdi.
“Rahip, Bay Jia’nın bu sabah saat beşte başkente gitmek üzere yola çıktığını söyledi. Rahipten, edebiyat adamlarının hayırlı ya da hayırsız günler konusunda batıl inançları olmadığını, mantık çerçevesinde hareket etmeyi sevdiklerini ve vedalaşmak için bizzat gelmeye vakti olmadığını size iletmesini istemiş.” dedi geri gelen adam.
Bu mesajı duyan Shiyin’in konuyu unutmaktan başka seçeneği yoktu.
Sakin günler hızla geçer. Fener Festivali çabucak geldi ve Shiyin hizmetkârı Huo Qi’ye, yakılan ateşleri ve fenerleri görmesi için Yinglian’i dışarı çıkarmasını söyledi. Gece yarısına doğru Huo Qi sıkıştı ve küçük kızı bir evin eşiğine bırakıp tuvaletini yapmaya gitti. İşini bitirip geri geldiğinde Yinglian yoktu. Bütün gece boyunca deli gibi arayıp durdu ama şafak sökerken bile kızdan en ufak bir iz bulamadı. Efendisinin yüzüne bakacak cesareti bulamayan Huo Qi köyüne kaçtı.
Kızlarının bütün gece eve gelmediğini gören Shiyin ve karısı, hâliyle başına kötü bir şey geldiği sonucuna vardılar. Hemen onu aramaları için birkaç hizmetkâr gönderdiler ama hepsi geri dönünce kızdan hiçbir iz ya da haber olmadığını bildirdi. Yinglian, orta yaşlı çiftin tek çocuğuydu, onun aniden ortadan kaybolması onları öylesine üzdü ki gece gündüz kendi canlarını hiçe sayacak derecede yas tuttular. Bir ay çarçabuk geçip gitti. Önce Shiyin hasta düştü, sonra da karısı kızının acısıyla yıkıldı kaldı. Her gün doktorlar çağrıldı ve kâhinlere başvuruldu.
Üçüncü ayın on beşinci gününde, Su Kabağı Tapınağı’nda adak sunumu hazırlıkları yapılırken, rahibin dikkatsizliği sonucunda yağ tavası tutuştu ve kısa süre içinde pencerelerdeki kâğıtlar alev aldı.
Civardaki çoğu evin bambu çitleri ve ahşap bölmeleri olduğundan bunlar kaderin emrettiği felakete kaynak teşkil ediyorlardı. Alevler hızla evden eve sıçradı, ta ki bütün sokak bir ateş topuna dönene kadar. Askerler ve sivil halk derhâl yardıma koşsalar da ciddi bir boyuta ulaşan yangının söndürülmesi onların gücünü aşmıştı. Bütün gece gazabını sürdürüp, sönmeden önce kim bilir kaç evi yakıp kavurdu. Tapınağın hemen bitişiğinde olan Zhenlerin evi daha akşamın erken saatlerinde bir moloz yığınına dönmüştü. Karı-koca ve birkaç hizmetkârı ancak canlarını kurtaracak kadar şanslıydılar. Çaresizlik içindeki zavallı Shiyin ayaklarını yere vurup, derin derin iç çekmekten başka bir şey yapamadı.
Karısıyla konuşmalarının ardından gidip çiftliklerinde yaşamaya karar verdiler. Ama son yıllarda mahsul kâh selden kâh kuraklıktan mahvolmuş, eşkıya ve hırsızlar arılar gibi türeyip insanların huzurunu kaçırmışlardı. Yönetim güçleri onları yakalamak için kararlılık gösterse de çiftlikte sükûnet içinde oturmak güçleşmişti. Shiyin’in, bütün mülkünü zararına da olsa paraya çevirip, karısını ve iki hizmetçisini de yanına alarak kayınpederi Feng Su’nun yanına sığınmaktan başka bir çaresi yoktu.
Feng Su, bir Daruzhou yerlisiydi. Yalnızca bir çiftçi olsa da hâli vakti yerindeydi. Kızının ve damadının böyle bir durumda onun evine sığınmalarından pek hoşlanmadı. Neyse ki Shiyin’in mülkünün satışından elde ettiği parası vardı ve bunu kayınpederine verip gelecek günlerde yaşamlarını idame ettirmek üzere, bir fırsatı çıktığında kendi adına bir ev ve araziye yatırım yapmasını istedi. Kayınpederi onu oyuna getirerek paranın yarısıyla verimsiz bir arazi ve harap bir ev alıp diğer yarısını cebine attı.
Okumuş bir adam olan ve bu tür tarım işlerinde hiç tecrübesi olmayan Shiyin, elinden geleni yapıp ancak bir-iki yıl kadar ayakta kalmayı başardıktan sonra iyice fakirleşti. Feng Su onun yüzüne karşı aldatıcı sözler söylerken, arkasından başkalarına, savurgan yaşam tarzı, beceriksizliği ve tembelliğinden dem vurarak sızlanıyordu.
Kayınpederiyle anlaşamadığının farkında olan Shiyin, içten içe pişmanlık ve acı СКАЧАТЬ
7
Yaklaşık 37,51 grama denk gelen Çin ağırlık ölçüsü ve bu ağırlıktaki gümüş para. (ç.n.)