Название: Ölüler Yaşıyor mu?
Автор: Hüseyin Rahmi Gürpınar
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-20-1
isbn:
13 Kasım Cumartesi:
Geceki rahatsızlığımız yetişmiyormuş gibi gündüzleri de bizi rahatsız etmeye başladılar. Saat 3’te yemek salonunda güpegündüz vuruşlar. Döndük dolaştık, bir şey keşfetmek imkânı yok. Saat 3.15’te de yeşil odada gürültüler… Oraya koştuk, kapı açılmıyor. Açılmasına engel olmak için koltuğu kapının önüne koymuşlar. Gene yerine götürdük.
Saat 3.40’ta madamın odasında ayak sesleri… Kendi kendine gezinen bir koltuklu… Gene yeşil odaya gittik. Gene kapı açılmıyor. Gene koltuğu kapı önüne koymuşlar. Madam ve Amelina rahiple birlikte odasına giderler. Kabinenin kapalı penceresi birden bire açılır. Rüzgâr kuzeyden esiyor. Bu pencere ise güneye bakıyor. Madamın odasında bir koltuk yerini değiştirmiş. Rahibin odasında kapatılan pencere yeniden açılıyor. Bu hareketler gündüz oluyor.
13 Kasım Cumartesi gecesi:
Önceki gibi dörtnala koşuşmalar… Merdiven sahanlığına on üç ve yeşil odanın kapısına sekiz şiddetli vuruş… Kapı hızla açılıp kapanıyor.
Gece yarısını 15 geçe, sahanlıkta kuvvetli bağrışmalar ama bu kez ağlayan bir kadının iniltileri değil. Sanki cehennemden haykıran melunların, iblislerin umutsuz avazları… Vurulan kuvvetli vuruşlar iki saat kadar sürdü.
Bu sırada minderi üzerinde uyuyan Atak, birdenbire dört ayak üzerine dinelerek kapıdan yana iki üç kez ulur gibi havladı.
Turhan gözlerini kitaptan ayırdı. İki kardeş odanın dört duvarına bakındılar.
Orhan: “Bu köpeğe ne oluyor böyle? Gözlerine bir şey görünüyor gibi havlıyor.”
Turhan: “Ürkmüş gibi şikâyetli bir ses çıkarıyor.”
“Neden ürküyor?”
“Herhâlde bir hissettiği var.”
Köpek iki ayak üzerine minderine oturdu. Bir düziye başını kapıya doğru çevirerek gözleri ve burnuyla gizlice gözetleme hâlinde bulunuyor gibiydi.
Orhan: “Devam et kardeşim…”
Turhan:
20 Aralık Pazartesi:
Gündüz saat 4’te Madam odasına girince iki sandalyenin baş aşağı edilerek koltukların üzerine çıkarılmış olduğunu görür.
Kardeşlerin odasında, bu sırada kapı yanındaki duvarın üzerine tık, tık, tık üç kez muntazam vurulur. Bu tıkırtılara Atak hemen hırlama ile karşılık verir. Köpeği azarlayarak sustururlar. Hayvan kuyruğunu iki bacağının arasına sıkıştırarak karyolanın altına kaçar.
Orhan: “Bu ne?”
Turhan: “Bilmem. Atak korkuyor.”
“Vuruşlardan önce hayvan olacağı hissetti.”
“Bu tık tıkları onun tanıdığı bir el yapsaydı köpek hiç aldırmazdı.”
“Bu vuruşlar geçen akşam da oldu.”
“Bu, bize bir işaret ama biz anlamıyoruz.”
Turhan tıkırtının geldiği yana dönerek birisiyle konuşur gibi şöyle seslendi:
“Bir daha vur. Kimsin? Anlat!”
Ama bu sorusu karşılıksız kaldı. On dakika kadar beklediler, hiçbir şey duyulmadı.
Yeniden Perili Evler kitabının sayfalarını okumaya başladılar. Çok sürmedi. Oda kapısına, ama bu sefer muntazam olmayan tık tıklar indi. Bu kez köpek hiç ses çıkarmadı.
Orhan biraz titrek sesle:
“Kimdir o?”
Dışarıdan:
“Benim, dayınız.”
“A, dayı bey, bizim odamıza siz de mi izin alarak gireceksiniz?”
Talat Bey kapıyı açarak geniş bir gülümsemeyle: “Elbette… siz tekin insanlar değilsiniz. Belki ruhlarla konuşuyorsunuzdur. Belki peri kızlarıyla gizlice görüşüyorsunuz… Niçin izinsiz içeri girip de bu gizli konuşmaları bozayım?”
Orhan: “Dayı bey, bizimle her zaman böyle alay edersiniz.”
Talat Bey: “Alay değil doğruyu söylüyorum. Sizin bir çeşit mezhebe benzeyen bu düşkünlüğünüze aklım ermiyor. Birdenbire içeriye girmek belki hoşunuza gitmeyecek bir hareket olur.”
Orhan: “Bizim de çok şeylere akıllarımız ermiyor da erdirmeye uğraşıyoruz. Gerçeği söylesek gülersiniz. Şimdi şu duvara üç kez muntazam vuruldu.”
Talat Bey: “Evet, evin içinde tek tük tıkırtılar, pıtırtılar olmaya başladığı söyleniyor. Geçen akşamki apparition’a beni inandırabilmenin ihtimali yoktur. Ve bu garip olayın sırrı da bence yarı anlaşılmış gibidir. Bu tıkırtıların da elbette bir gün foyaları meydana çıkar. Ne yapıyorsunuz şimdi?”
Turhan elindeki cildi göstererek: Les maisons hantées’yi okuyorduk.
“Böyle cin masallarını tam bir inanışla okurken bu garipliklerden duygulanmamak mümkün müdür? Belki duyduğunuz vuruşlar bu etki ile sizde olan birsamlık bir olaydır. Benim dinleyici olarak aranızda bulunmama bir engel yoksa okuyunuz, dinleyeyim.”
Orhan: “Ne engel olacak, efendim? Tam tersine, bulunuşunuz bize kuvvet ve şeref verir.”
“Aklımın almadığı noktalarda açıklama istememe ve biraz daha yüz bulursam kritiklerime de elbette izin verirsiniz.”
“Hayhay efendim, bizi aydınlatmış olursunuz.”
XIII
RUHLAR ÜSTÜNE DÜZENLENEN BELGELER
24 Aralık Cuma:
Öğle vakti bütün hizmetçiler sofrada iken rahibin odasında karyolanın yan üstü devrilmiş, ortadaki masanın onun altına sürülmüş olduğunu gördük. Akşam saat altıda odanın kilitli bulunan kapısını açtık. Bu kez de başka bir görünümle karşılaştık. Masa yatağın altından çekilip üzerine çıkarılmıştı.
25 Aralık:
Öğleyin gene hizmetçiler yemekteyken rahibin kilitli odasından vuruşlar duyuldu. İçeri girdik, gene araştırmaya başladık. Koltuğun biri oğlumun yazıhanesi üzerine çıkarılmıştı. Ve sonra rahibin duadan dönüşünde kanepenin devrilmiş; çalar saatin, duvar saatinin globe’u 20 üzerine ve bir sandalyenin de masa üstüne konulmuş olduğunu gördük. Akşam dokuzda ikinci katın koridorunda süpürgenin pısır pısır gezindiğini duyduk. Koştuk, baktık. Gerçekten süpürge yerini değiştirmişti.
СКАЧАТЬ
20
Globe: Yuvarlak, küre. (e.n.)