Hatemü'l Enbiya. Celal Nuri İleri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Hatemü'l Enbiya - Celal Nuri İleri страница 4

Название: Hatemü'l Enbiya

Автор: Celal Nuri İleri

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-75-4

isbn:

СКАЧАТЬ işlediğini, vahiy alan bir peygamber vasfının neredeyse ortadan kalktığı vurgulanmaktadır.

      “Peygamber her ne söylerse onun şahsiyetine hâkim olan Zat-ı Hakk’tan telakki etmelidir… Hatemü’l Enbiya nam-ı ilahîye mütekellim olur ve levh-i ruhuna münakis olan kelâmı hak lisaniyle ifade ederdi.”

      Ayrıca yazarın bu ifadelerini, zamanın peygamber anlayışına ve mucize edebiyatı yapan siyer kitaplarına tepkiden doğan aşırı bir yaklaşım olarak da kabul edebiliriz.

      Hatemü’l Enbiya adlı eserin tanıtım bahsine son vermeden önce tenkitlerde söz konusu olan birtakım fikirlerin üzerinde durmak istiyoruz. Tenkitlerde, eserin türünün ilk örneği olduğu, bu eserden sonra benzer muhtevada kitap yazacakların örnek alması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Eserin İslam dünyasında ilk örnek olması fikri, incelenmesi gereken ayrı ve önemli bir konu olarak görünmektedir. Ancak şu da bir gerçektir ki, bilhassa ülkemizde, II. Meşrutiyet’ten sonra ilim hayatımızda, Hz. Muhammed’in beşeri özelliklerini öne çıkararak yazılan eserlerin görüldüğünü söylemek pek mümkün görülmemektedir. Bu tür eserlerin daha ziyade 1980’li yıllardan sonra yayın hayatımıza girdiğini görmekteyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan ilmî derginin özel sayısı âdeta Celal Nuri’nin eserini tamamlar mahiyettedir.

Prof. Dr. Zekeriya Akman

      ÖN SÖZ

      Kusursuz Hoca Mahmud Esad Efendi Hazretlerine1

      Yedi Bilge’nin adlarını çoktan unutmuştuk.2 Akropolis’in üzerine bir taç gibi kondurulan Parthenon, Bakire Tapınağı, Nasranilerin hükümdarı Roma istilasıyla, maalesef kiliseye dönüştürülmüştü. Hristiyanlar, İktinos gibi mükemmele ulaşmaya çalışan bir mimar ve Fidias gibi bir heykeltıraşın bu büyük sanat eserini tarumar etmişlerdi.

      İsevi üçüncü asırda, Lakaros, Minerva-Athena’nın, bu iffetli kadının bulunduğu tapınakta zevk ve sefa âlemlerine dalmak, sarhoş olmak için toplanılacak eğlence yerine çevirmekten çekinmemişti. Fidias’ın dünya harikaları arasına girmiş olan meşhur Minerva heykeli o hengâmede, her nasılsa nankörlerin satırları, baltaları ile yıkılmıştı. Altı yüz otuz tarihine doğru kültür abidelerinin tapınağı yeni saldırılara uğradı. Ondan sonra Türkler bu genç kız ve çevresini idareleri altına aldılar. Tabii ki Bizans’ın kilisesi Müslüman mescidine dönüştürüldü. İnşa edilen Minerva’nın üzerinden “Muhammed” mübarek sözü, belki de yaralı ve hâlsiz düşmüş Athena’nın, o akıl perisini ve bilgeliğin bile işitme kabiliyetini neşelendiriyordu. 1687’de Venedik Amirali Sebastiano Mocenigo, Atina’yı denizden kuşatma altına aldı. Şanı büyük bakire mabedi, bir hayli süre, Venedik kâfirinin güllelerini yedi. Türklerin orada sakladıkları barutun ateş almasıyla zavallı Parthenon bir kül bahçesine dönüştü. Morosini, bununla da yetinmeyerek kutsal eşyaların da yağmalanmasını ferman buyurdu! Nihayet, yüz sene önce, Lort Elgin, milletinin zorla ele geçirme hırsının örneği olarak bilgeliğin tapınağını, savaş yıkıntıları arasında her ne bulduysa çalıp, “British Museum”a naklettirdi…

      Antik Yunan artık ölmüştü. Ölmez de yalnız, o asırların kendisine mal ettikleri olmak üzere, o mirasın korku veren, güzel, bağışlanmış, zarif, korkunç ve garip, iki farklı çizginin yan yana gelmeyeceği, dünyaya nam salmış destanları gibi güzel ve sanatsal eserleri bulunuyordu.

      Bundan dört sene önce, son defa Atina’dan geçtiğimde, akıl meleği ve hikmetin kutsal mekânını ziyaret ettim. Müzelere taşınamayan enkaz ve sütunlar ile Parthenon, imkânlar dâhilinde olabildiğince yeniden canlanmıştı. Tarihçi ve bilim insanları, konumları mümkün olduğu kadar belirleyebilmişler. Mevcut olmayan taşlar, sütun başları, süslemeler yeniden yapılmış. Hatta bir iki heykeltıraş bizim ziyaretimiz esnasında “şapito” (sütun başlığı) ve devrik üslubunda bir taş yontuyorlardı. Karşıdan, tarih uyanmış, antik çağlar canlanmış, Perikles çağı hâlâ devam ediyor zannedilirdi. Doğrusu, Akropolis zirvesi, karyatidlerin3 güzellik saçan sütunları cidden Ernest Renan’a4 ilham kaynağı olacak bir durumdaydı. Parthenon’dan ayrılıyordum, fakat düşüncelerim ve hayal gücüm asla Athena’nın kutsal tapınağını bırakmıyordu.

      Mabedi yeniden canlandıranlar çok doğru bir iş yapmışlar. Bu tarihsel “restorasyon” sayesinde, aşağıya doğru inerken, Minerva rahip ve rahibelerinin seslerini duydum. O ruhani terennümler, kavrayış perisine ithaf olunan sıralı sözleri hep ruhumda işittim. O Yunan güzel sanatlar mezhebinin ileri gelenlerini, Fidios’un heykeli civarında, gözlerimle gördüm. Biraz ileriye gitseydim herhâlde Solon’un5 sütunuyla görüşecek ve ısrarla baktığımda görebildiğim mavi gözler karşısında bir sanat heykeline dönüşecektim. Akropolis yoluyla her yere gidebilirdim: Biraz gayret etsem “Salamis”e hâkim bir noktaya çıkar ve oradan İran’ın askerlerini, donanmalarını, Asya halkının Yunanistan’a akınını bile görebilirdim.

      Ey Parthenon’u yeniden uyandıran ve canlandıranlar! Size samimi kalbimden selam ve ihtiram ederim. Sizin sayenizdedir ki ben Yunan halkının hicviyelerini kulağımla duyuyorum ve geçmişe giderek o zarif asırlarda yaşayabiliyorum.

***

      Zannederim ki Avrupalı tarih yazıcıları, kıskançlık veya yaradılışlarındaki, atalarından aktarılagelen, kayıtsızlık karakterinden dolayı, asrısaadette, Müslüman siyer yazıcılarının kaba abartılarıyla, Venedik gemilerinin bombardımanı sonunda Parthenon’un küller altında kalması gibi, üstlerindeki bilinmezlik örtüsünün bugün kaldırılmasına muhtaçtır. Akropolis ve Pompei çağları, devirleri boyunca üzerlerine yığılan toprakların altından gün yüzüne çıkarıldıkları gibi, nebiler çağının da hurafelere dayandırılan tarihsel yöntemlerle hikâyeler veya hakaretlerle gizlendikleri karanlık diplerden açığa çıkartılması elzemdir.

      Hazreti Peygamber’in tarihini yazmak çoktan beri, benim için son bir arzu derecesindeydi. Bilimsel koşullar çerçevesinde fahr-i kâinatı6 karşılaştırmalı olarak inceleme arzusu bende ortaya çıkınca âdeta aklım, bir fikir ve his çığı altında kaldı. Zannetmem ki bu konuda düşündüklerimi ve hissettiklerimi yazmaya ömrüm yetsin.

      Seyyid-i beşer,7 tarihsel görüş nedeniyle mağdur konumdadır. Müslüman olmayan tarih yazarları, en özgür düşünceliler dahi olsa, taşıdıkları mirasın getirdiği büyük bir kıskançlığın zayıflığındadırlar. Onun için Avrupa’da hiçbir üstün zekâlı tarih yazarı, hiçbir Renan, hiçbir Mommsen (Theodor), hiçbir Macaulay, Peygamber’in üstün vasıflarını içeren bir siyer yazmamıştır. Elimizde bulunan eserler ya alelade ve günlük olayların yazıldığı eserler ya da Muhammed’in şeref ve haysiyetini eksiltmek amacıyla kaleme alınmış taraf tutan kitaplardandır.

      Üstün zekâsıyla tarihte ayrı bir yer tutan ve önemli bir iz bırakan Voltaire bile Ahmedî çağının önemini kavrayamamıştır. Döneminin papasını gücendirmiş, memnun etmek için “Mohammet” isminde pek kaba ve ruhsal açıdan oldukça etkisiz olan bir tiyatro oyunu ile kendi yüksek derecesini düşürmüştür.

      Gariptir ki bu bilgin, Carlyle’in dediği gibi Katolik Kilisesi’ni zayıflatmak СКАЧАТЬ



<p>1</p>

Hocaların hocası ismiyle de bilinen, Profesör Mahmud Esad Efendi. Konya Seydişehir’de doğdu. Adı Mahmud Esad’dır. Birçok hukukçu yetiştiren Çopur Kadıoğulları ailesinden olan babası Güzelzade Emin Efendi’ye nispetle İbnülemin Mahmud Esad diye tanınmıştır.

<p>2</p>

Yedi Bilge ya da diğer adıyla Yunanistan’ın Yedi Bilgesi, Antik Yunan uygarlığının altın çağı olan MÖ 7. ve 6. yüzyıllara damgasını vurmuş yedi filozof, devlet adamı ve kanun koyucuya verilen isimdir. Lindoslu Cleobulos, Atinalı Solon, Spartalı Chilon, Prieneli Bias, Korinthli Periander, Midillili Pittacus, Miletli Thales.

<p>3</p>

Karyatid/Caryatid: Mimari bir unsuru insan vücudu ile birleştirme hâlidir. Bir karyatid, başındaki bir plakayı destekleyen bir sütunun veya bir sütunun yerini alan mimari bir destek görevi gören heykeltıraş bir kadın figürüdür. Yunanca karyatides terimi tam anlamıyla antik bir Mora Yarımadası kasabası olan “Karyai kızları” anlamına gelir.

<p>4</p>

Ernest Renan: Fransız filozof, tarihçi ve filolog. Erken Hristiyanlık tarihi ve siyasi teoriler üzerine etkili, tarih araştırmaları ile tanınmıştır.

<p>5</p>

Atinalı Solon: Yedi Bilge’den biri. MÖ 640-560’ta yaşadığı tahmin edilen, Atinalı devlet adamı ve şair. Yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini attığı kabul edilir.

<p>6</p>

Kâinatın övgüsü, şerefi; Hazreti Peygamber. (e.n.)

<p>7</p>

İnsanların efendisi.