Üç Kalp. Джек Лондон
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Kalp - Джек Лондон страница 11

Название: Üç Kalp

Автор: Джек Лондон

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-72611-5-1

isbn:

СКАЧАТЬ çabuk oradan ayrılmak zorunda kaldım.

      Sonra, Bocas del Toro’da, Leoncia’dan bir haberci nişan yüzüğünü geri verdi. Ve işte buradasın. Gerçekten de içimde büyük bir tiksinti gelişti. Tüm Solanolar ve hayatımın geri kalanı boyunca oradaki halkın yanına geri dönmeye cesaret edemediğim için burada bir keşiş yaşamı sürmeye ve Morgan’ın hazinesini aramaya başladım… Aynı zamanda, o bıçağı Alfaro’ya kimin sapladığını da çok merak ediyorum. Eğer onu bulacak olursam, Leoncia ve diğer Solanolar huzurunda kendimi temize çıkarmış olacağım, böylece bir düğün gerçekleşeceğine dair bu dünyada kimsenin şüphesi kalmayacak. Ve şimdi her şey bittiğine göre, Alfaro’nun iyi bir izci olduğunu inkâr edemem, öfkesi hayatını yarıda bırakmış olsa bile.”

      “Durum parmak izi kadar netleşti.” diye mırıldandı Francis. “Babasının ve erkek kardeşlerinin beni delik deşik etmek istemelerine şaşmamalı. Şimdi sana baktıkça bıyığım dışında birbirimize tıpkı iki bezelye tanesi kadar benzediğimizi görüyorum…”

      “Ve bunun için…” Henry kolunu sıvadı ve sol kolunun üzerinde uzun ince bir beyaz yara izini ortaya çıkardı. “Bu yara çocukken oldu. Bir yel değirmeninden, seranın cam çatısına düştüğümde.”

      “Şimdi beni dinle.” dedi Francis, zihninde tasarladıklarıyla yüzü aydınlanmaya başlamıştı. “Birinin seni bu karışıklıktan kurtarması gerekiyor ve bu dostun adı Morgan ve Morgan şirketinin ortağı olan Francis olacak. Ben geri dönüp Leoncia ve onun diğer akrabalarına bir şeyleri açıklamaya çalışırken sen burada takılmaya devam edersin ya da Bull üzerine araştırma yapmaya başlarsın…”

      “Ben olmadığımı anlayana kadar seni vurmazlarsa.” diye acı acı mırıldandı Henry. “Bu Solanoların sorunu bu. Önce ateş ederler, sonra konuşurlar. Ölüm gerçekleşmediği sürece mantık aramazlar.”

      “Sanırım bir şans yaratabilirim, yaşlı dostum.” diye güvence verdi Francis, kendisi Henry ile kız arasındaki sıkıntılı durumu temizleme planıyla bir hamlede bulunacaktı.

      Ancak onu düşünmesi bile aklını karıştırıyordu. Sevimli yaratığın kendisine çok benzeyen diğer adama ait olduğunu bilmesi, içinde pişmanlıktan çok daha fazlasını yaşamasına neden oluyordu. Kızla karşılaştığı anları aklına getirdiğinde, kızın da adamı sevdiğini ancak bu durumlardan dolayı onu küçümsediğini ve hor gördüğünü anladı. İstemsizce iç çekti.

      “Ne oldu?” diye sordu merakla Henry.

      “Leoncia son derece güzel bir kız.” diye cevap verdi Francis saf bir samimiyetle. “Aynı zamanda sana ait ve benim amacım senin onu elde ettiğini görmek olacak. Sana geri gönderdiği yüzük nerede? Senin için onu kızın parmağına takamaz ve bir hafta sonra iyi bir haberle buraya gelemezsem, kulaklarımla birlikte bıyıklarımı da kesebilirsin.”

      Bir saat sonra Kaptan, Trefethen sinyale yanıt olarak Angeliue’den sahile bir sandal gönderdikten sonra, iki genç adam birbirleriyle vedalaştı.

      “Sadece iki şey daha var, Francis. Birincisi, sana söylemeyi unuttum, Leoncia öyle olduğunu düşünse de o bir Solano değil. Bunu bana bizzat Alfaro söylemişti. O evlat edinilmiş bir çocuk ve yaşlı Enrico ona resmen tapıyor ancak ne kanı ne de ırkı damarlarında dolaşıyor. Alfaro, İspanyol olmadığını söylemesine rağmen bana hiçbir zaman bunun tüm ayrıntılarını anlatmadı. İngiliz mi, yoksa bir Amerikalı mı onu bile bilmiyorum. Manastırda gibi bir yaşam sürmesine rağmen yeterince iyi İngilizce konuşuyor. Anlayacağın, küçükken evlat edinilmiş ve Enrico’nun babası olduğundan başka bir şey bilmiyor.”

      “O zaman, senin yüzünden benden nefret etmesine şaşmamalı.” diye güldü Francis. “İnandığı durum açısından bakıldığında, sen onunla tam kan bağı olan amcasını sırtından bıçaklamış oldun.”

      Henry onaylarcasına başını salladı ve anlatmaya devam etti.

      “İkinci durum ise oldukça önemli. Ve kanun bu. Ya da yokluğu daha doğrusu. Onlar bu çukurda ne istiyorlarsa onu yapıyorlar. Panama’ya kadar çok uzun bir yol var ve bu eyalet, bölge ya da buraya her ne diyorlarsa o şey, miskin yaşlı bir Silenus. San Antonio’daki Vali, dikkat edilmesi gereken bir adam. O ormanın, o körfezin küçük çarıdır ve huysuz bir heriftir, kendinden pay biçebilirsin. Rüşvetçi, bazı anlaşmalarına sadık kalmayacak kadar zayıf, tek kelime ile sansar kadar acımasız ve kana susamış bir adamdır. Ve bu adamın en büyük zevki infaz etmektir. Asmaya bayılır. Ne yaparsan yap, gözlerini ondan sakın ayırma… Eh, işte hepsi bu kadar. Ve Bull’da bulacağım her şeyin yarısı senindir… O yüzüğü Leoncia’nın parmağına yeniden tak.”

      İki gün sonra, melez Kaptan karaya çıktıktan ve Leoncia’nın ailesindeki tüm erkeklerin uzakta olduğu haberini geri getirdikten sonra, Francis onunla ilk karşılaştığı sahile inmişti. Bu sefer sahilde gümüş tabancalı bir bakire ve ellerinde tüfekleri olan adamlar yoktu. Her şey fazlasıyla sakindi. Sahildeki tek kişi, bozuk parayı görünce büyük çiftliğin genç senyoritasına küçük bir not ulaştırmaya hemen razı olan, yırtık pırtık kıyafetli, küçük Kızılderili bir çocuktu. Francis not defterinin sayfasına bir şeyler karaladı. “Ben Henry Morgan sandığınız adamım ve size ondan bir mesaj getirdim.” Bu notu yazarken, istenmeyen olayların ilk ziyaretinde olduğu gibi aynı hız ve sıklıkta gerçekleşeceğine pek ihtimal vermiyordu.

      Eğer, Leoncia’ya notu yazarken sırtını dayadığı kayanın çıkıntılarının üzerinden etrafına şöyle bir bakmış olsaydı, yüzmekten henüz dönen deniz tanrıçası gibi bir genç kadının, arkasından onu gözetlediğini görerek irkilebilirdi. Fakat yazmaya sakince devam etti, Kızılderili çocuk verilen göreve ondan daha fazla kendini adamıştı, bu yüzden de ikisi de fark etmedikleri bir anda, Leoncia’nın bir kayanın arkasından ortaya çıkmasıyla onu gören ilk kişi oldu. Boğuk bir çığlığın ardından, körü körüne ormanın yeşilliklerinin arasına dalarak kaçtı.

      Francis ona yaklaşan genç kadının varlığını, ilk olarak ürkütücü bir biçimde atmış olduğu çığlığın ardından fark etmişti. Çığlığın geldiği yöne doğru fırladığı sırada elindeki not defteri ve kalemini kuma düşürmüş, çığlık atmasına neden olan şeyi anlamamış, ıslak ve üzerinde bir parça kıyafetle kaçmaya çalışan genç kadınla çarpışmıştı. Bu beklenmedik çarpışmanın bir saldırı değil, aksine onu korumak için yapılan bir hamle olduğunu anlayana kadar, genç kadın, ikinci bir korkunç çığlık daha koparmıştı. Yüzü korkudan kireç gibi beyaza dönmüş hâlde onun yanından geçmiş, Kızılderili oğlanın üzerine doğru tökezlemiş, ancak açık kuma varana kadar durmadan ilerlemişti.

      “Bu da nedir?” diye bir cevap istedi Francis. “Yaralandın mı? Ne oldu?”

      Genç kadın çıplak dizini işaret ederek güçlükle fark edilebilen iki küçük yaradan yan yana damlayan, iki küçük kan damlasını gösterdi. “Bir engerek yılanıydı.” dedi. “Ölümcül bir engerek yılanı. Beş dakika içerisinde ölü bir kadın olacağım ve bundan mutluyum, mutluyum çünkü o zaman kalbim artık senin tarafından kırılmayacak.”

      Suçlayıcı parmağını ona doğru doğrultarak, söyleyemediği bazı sözlerin sıkıntısıyla ilk başta nefesini tutmuş, sonrasında baygın bir hâlde yere yığılmıştı.

      Francis, СКАЧАТЬ