Bahçıvanın Bir Yılı. Karel Čapek
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bahçıvanın Bir Yılı - Karel Čapek страница 4

Название: Bahçıvanın Bir Yılı

Автор: Karel Čapek

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-17-4

isbn:

СКАЧАТЬ unu, nitrat, geyik boynuzu, fosfat, hayvan pisliği, kül, turba, kompost, su, bira, pipodan kalanlar, yanmış kibritler, ölü kediler ve birçok diğer madde konur. Bütün bunlar sürekli karıştırılır. Kazılır ve çeşni katılır. Denildiği gibi bahçıvan gül koklayan bir insan değil, o aslında “Bu toprağa biraz daha kalsiyum lazım.” diyen veya toprağın ağır olduğunu hissedip daha fazla kuma ihtiyacı olduğu düşüncesi tarafından kovalanan birisidir.

      Bahçıvanlık bu durumda bilimsel bir işe dönüşmekte. Bugün kızların artık öylesine, “Penceremin altında güller açıyor.” diye şarkı söylememesi gerekir. Daha ziyade, “Penceremin altına saman çöpüyle iyice karıştırılmış kayın ağacı külü ve nitratin serpilmesi gerek.” şeklinde söylemesi lazım. Gül ancak meraklısı içindir, bahçıvanın sevinci daha derinlerde, ta humusun bağrında yatar. Bahçıvan öldükten sonra çiçeklerin kokusu ile sarhoş bir kelebeğe dönüşmüyor; toprağın tüm karanlık, nitrojenli ve köklü zevklerinin tadına bakan bir solucana dönüşüyor.

      Şimdi, baharda bahçıvanlar bahçeleri tarafından çağrılıyorlar; daha yemek kaşığını masaya bırakır bırakmaz, popolarını muhteşem gök mavisine doğru dikip soluğu çiçek tarhlarında alırlar. Şurada, parmaklarının arasında topak topak olmuş toprağı ezerler. Köklere doğru, geçen seneden kalma bayat ve değerli gübreyi koyarlar, yabani otları koparırlar, taşları ayıklarlar. Şimdi çileklerin etrafındaki toprağı kabartıyorlar, biraz sonra da burunları toprağın dibinde, narin kök yumağını aşkla gıdıklayarak salata fidelerinin önünde eğilecekler. Bu pozisyonda bahardan yararlanıyorlar ki bu arada güneş de onların sırtları üzerinden meşhur döngüsünü devam ettirir, bulutlar süzülür ve cennet kuşları çiftleşir. Kiraz goncaları açılıyor, olgunlaşmamış yapraklar sevimli bir incelikle gelişmekteler, karatavuklar deliler gibi ötüyorlar. Bahçıvan birden doğrulur, gerinir ve düşünceli bir hâlde konuşur, “Sonbaharda bunları bolca gübrelerim ve biraz da kum eklerim.” Fakat bir an vardır ki bahçıvan boyunu göstererek ayağa kalkar; bu, öğle saatinde bahçesine, sulamanın kutsallığını bahşediyor.

      İşte ayakta, düz ve neredeyse asilce durarak su vanasının ağızlığından gelen suyu yönetiyor; su gümüşidir ve şırıldar, topraktan nemin güzel kokulu nefesi gelir; her yaprak vahşice yeşildir ve neşeyle parıldar, insanın neredeyse yiyesi gelir. “İşte şimdi oldu!” Büyük bir zevkle fısıldar bahçıvan, bu sözleriyle tomurcukların köpüğü altında kalan vişne ağacını veya Frenk üzümünü değil, kahverengi toprağı kastetmektedir. Ve güneş batınca zirvedeki memnuniyetle şöyle der: “Bugün amma da ağır çalıştım.”

      BAHÇIVANIN MART AYI

      Eğer gerçeğe ve çok eski tecrübelere dayanarak bahçıvanın mart ayını anlatmamız gerekirse ilk önce iki şeyi ayırt etmemiz gerekiyor:

      A) Bahçıvanın yapması gerekenler ve yapmak istedikleri.

      B) Daha fazlasını yapamayıp gerçekten yaptıkları.

      A) Şunları tutkuyla istiyor: Kol bitkisini kaldırmak, çiçeklerin üstünü açmak, toprağı çapalamak, gübrelemek, sürmek, kazmak, yeniden çapalamak, tırmıklamak, düzleştirmek, sulamak, çoğaltmak, budamak, kesmek, ekmek, saksıdan alıp toprağa dikmek, bağlamak, su serpmek, gübre eklemek, yaban otlarını temizlemek, eklemek, temizlemek, karatavuk kuşlarını ve serçeleri kovalamak, toprağı koklamak, parmakla filizleri çıkarmak, çiçek açan kardelene sevinmek, terini silmek, belini doğrulamak; kurt gibi yemek ve çok su içmek, yatağa çapa ile girmek, tarla kuşu ile birlikte kalkmak, güneşi ve gök nemini kutlamak, sert tomurcukları avuçlamak, baharın ilk nasırlarına ve kabarcıklara sahip olmak, genelde genişçe, baharca, havadarca ve bahçıvanca yaşamak.

      B) Toprağın donmasına lanet eder, bahçesini kar kapladığında, evinin içinde kafese kapatılmış aslan gibi çılgına döner, nezle olup sobanın başında oturur, dişçiye gitmek zorundadır, mahkemede duruşması olur, teyzesi, torununun torunu veya şeytanın ninesi ziyaretine gelir ve çeşitli sıkıntılar, kaderin yaraları büyümeye devam eder. Mart ayında biriken tüm güçlükler onu kovalamakta ve günbegün kaybetmektedir. Bilmelisiniz ki baharın gelişiyle birlikte bahçenin hazırlanması konusunda en çalışkan ay mart ayıdır.

      Evet, insan o ana kadar eskimiş olarak gördüğü deyimlere ancak bahçıvanken değer verir. Mesela “amansız kış”, “hiddetli kuzey rüzgârı” ve diğer şiirsel şeyler, ama bahçıvan daha da şiirsel deyimleri kullanmakta: “Kış bu sene canavarca lanetli, uğursuz, edepsiz, kör olasıca!” Şairlerin tersine sadece kuzey rüzgârlarına değil, doğu rüzgârlarına da homurdanır. Kar yığınına, sessiz ve sinsi ayaza nazaran daha az lanet okur. Mesela “baharın darbelerine karşı kış mevsiminin kendini savunduğu” yönündeki özdeyişlere daha yakındır ve bu zalim kış mevsiminin öldürücülüğüyle açığa çıkan savaşta galip gelemediğinden dolayı kendini küçük düşmüş hisseder.

      Eğer kışa karşı kazma, çapa, silah veya teber ile hücum edebilseydi zafer çığlıkları atarak savaşa girerdi fakat onun yerine ancak akşamları radyo başında meteoroloji enstitüsünün hava durumunu bildiren haberlerini bekliyor. Biz bahçıvanlar için halk deyimleri de çok geçerli. Biz, “Aziz Matta’nın buzları kırdığına” inanırız ve eğer öyle yapmazsa “Kutsal Cellat Aziz Yusuf’un kırmasını” bekleriz. Biliyoruz ki “Marttır, sobanın arkasına gir.”4 Aynı zamanda “üç buz adam”a, “bahar ekinoksu”na, “Medardin damlası kırk gün damlar.” iddiasına ve buna benzer şeylere inanırız. Bütün bunlardan, insanların ta eski zamanlardan beri hava durumu ile ilgili kötü tecrübelere sahip olduklarını açıkça anlarız. Hiç şaşırmamak gerekirdi eğer şöyle denseydi: “İşçi bayramında kar erir damlarda.” veya “Aziz Nepomuk Günü’nde buz tutar elini ve burnunu.” veya “Aziz Petr ve Pavel Günü’nde şallara sarınalım.” yahut “Cyril ve Metodej Günü’nde su buzlanır kuyuda.” veya “Aziz Vaclav Günü’nde bir kış biter, bir kış başlar.” Yani kısacası bu halk deyimleri çoğunlukla bize kötü ve kasvetli şeyleri haber verir. Yine de bilin ki bunlara rağmen her sene baharı karşılayan bahçıvanların iflah olmaz ve mucizevi iyimserliği hakkında bize tanıklık ediyorlar. Bahçıvan olmuş insan keyifle yaşlı ustaları arar. Bunlar biraz yaşlıca ve azıcık dalgın insanlardır, her baharda böyle bir baharı görmediklerini söylerler. Eğer hava soğuksa bu kadar soğuk bir baharı hatırlamadıklarını söylerler. Bazı zamanlarda ise “Bir gün, tam altmış yıl önce Hazreti Meryem Yortusu’nda öyle bir sıcak vardı ki menekşeler çiçek açtı.” derler. Bunun aksine eğer hava biraz sıcaksa “Bir gün, tam altmış yıl önce Aziz Yusuf Günü’nde kızakla kayardık.” derler. Yani kısacası bu yaşlıların tanıklığına göre de hava durumu keyfe bağlı ve buna karşı bir şey yapamayız.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту СКАЧАТЬ



<p>4</p>

Türkçede bulunan “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” benzeri bir atasözü (ç.n.).