Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar. Hasan Yılmaz
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar - Hasan Yılmaz страница 1

СКАЧАТЬ anı. Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar

      OSMANLILAR

      Osmanlı Devleti’nin kurucu ailesinin kökleri, Oğuz Han nesline dayanmaktadır. Bu aile Kayı Boyu’ndan gelmektedir. Devleti kuran Osman Bey, 1302’de bir Bizans ordusunu yenmesi ve uç bölgesinde tekfur denilen yerel Bizans derebeyine karşı başlattığı mücadeleden başarı ile çıkmasından sonra bey unvanını almıştır.

      Osman Bey’in babası Ertuğrul, onun da babası Gündüz Alp’tir. Osman Bey’den sonra yerine geçen oğlu Orhan Bey döneminde devletin sınırları genişlemeye başlamıştır. Bu dönemde ilk defa Rumeli topraklarına geçilmiş ve beylikten devlete dönüşümün temelleri atılmıştır.

      Osmanlı Devleti’nin siyasi yapısını, Osman Bey ve silah arkadaşlarının arasındaki bağlar şekillendirmiştir. I. Murat döneminde Rumeli’de ilerlemeye başlayan ve özellikle Yıldırım Bayezid döneminde Balkan devleti kimliğine bürünen Osmanlı Devleti, bu dönemde askerî ve siyasi sistemini güçlendirerek yerleşik devlet düzenini kurmuştur.

      Fatih Sultan Mehmet döneminde ise klasik tek hanedana dayalı güçlü merkezî idare oluşturulmuştur. Böylece Osmanlı Devleti, “imparatorluk” sürecine geçmiş, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde devletin imparatorluk vasfı pekiştirilmiştir.

      Osmanlı padişahları, devlet yönetiminde mutlak yetkili idi. Padişah, hem örfi hem şeri açıdan mutlak otoriteydi. En önemli görevi ise tebaa diye adlandırılan halkın korunması idi.

      Osmanlı Devleti’nde halifelik; Allah yolunda gaza ve cihat etmek, Mekke ve Medine gibi kutsal yerleri korumak, dünya üzerinde adaleti yaymak olarak değerlendiriliyordu. Halifeliği yeniden canlandırmak ve hilafete ilişkin klasik yorumlar 18. yüzyılda ortaya çıktı. 19. yüzyılda ise devletin bekası için siyasi bir kaldıraca dönüştürülmüştür.

      Osmanlı padişahları Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra sefere çıkmayı ve gaza yapmayı bıraktılar. Sefere çıkmayıp İstanbul’da hayatını kaybeden ilk padişah II. Selim’dir. 17. yüzyılın ortalarından itibaren klasik padişah profili tarihe karıştı.

      I. Ahmet döneminden sonra ailenin büyük oğlunun hükümdar koltuğuna oturması uygulaması başlatıldı. O döneme kadar eski Türk saltanat sistemi takip edilmiştir. Fatih Kanunnamesi’nde yer alan “kardeş katli” uygulamasına I. Ahmet’le birlikte son verilmiştir. I. Ahmet’ten sonra büyük kardeş anlamında “ekberiyet” usulü uygulanırken tahtın diğer vârislerinin de sıkı bir şekilde gözaltında tutulması eğilimi ağırlık kazandı. Bu sistemle birlikte valide sultanlar, damatlar, vezirler ve merkezî bürokrasiden oluşan bir iktidar paylaşımı ortaya çıktı.

      Osmanlı Devleti’nde ilk ciddi aile krizi IV. Murat’ın vefatının ardından ortaya çıkmıştır. IV. Murat’tan sonra Osmanlı soyundan gelen tek kişi Sultan İbrahim idi. Aile bireylerinin azlığı veya teke inişi, o dönemde bazı alternatif hanedanları gündeme getirdi. Osmanlı Devleti’nde padişah, mutlak otoritesini devletin yıkıldığı tarihe kadar korudu.

      Uç Beyliğinden İmparatorluğa

      13. yüzyılın sonlarında Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra Anadolu’da beylikler dönemi başladı. Anadolu’nun merkezinde Karamanoğulları olmak üzere, Bizans sınırında Germiyanoğulları, Karesi, Aydın, Saruhan, Menteşe, Candaroğulları ve Osmanlı beylikleri ortaya çıktı.

      Osman Bey’in liderliğindeki Söğüt merkezli küçük beylik, önceleri Kastamonu uç bölgesinde idi. Zamanla Eskişehir, Bursa ve İznik’e kadar uzanan bölgeye yayıldı. Osman Bey, 1302 yılında Bizans kuvvetleriyle girdiği bir çarpışmadan galip çıkarak yakın çevredeki Türkmen beylikleri arasında ön plana çıktı. Zenginliğin Bizans topraklarında olması, zorunlu olarak Osmanlı Beyliği’nin yayılma alanının yönünü çizdi. Osmanlılar Söğüt ve Bilecik çevresinde yerleşimlerini tahkim ettikten sonra 1326 yılında Bursa’yı alarak devlet olma yolunda önemli bir adım attılar. 1331’de İznik, 1337’de Kocaeli ve çevresinin alınmasından sonra İstanbul ile komşu oldular.

      Osmanlılar’ın ilhak ettiği ilk beylik 1334-1345 yılları arasında Karesioğulları Beyliği oldu. Ardından Marmara Denizi sahillerine ulaşıp Gelibolu’ya ulaştılar. Bizans içindeki taht kavgasından yararlanarak Bizans tahtında hak iddia eden Kantakuzenos’un müttefiki sıfatıyla 1354’te Gelibolu’yu ele geçirdiler. Böylece Avrupa kıtasına yayılacakları ilk üs bölgesine yerleştiler.

      Osmanlı Devleti’nde, beylikten devlet olmaya dönük en önemli adımlar I. Murat döneminde atıldı. Bu dönemde, devlet bürokrasisinin ilk nüveleri ortaya çıkarken devletin yeni teşkilatları kuruldu ve düzenli ordunun temeli atıldı. Devlet, özellikle Balkanlar’a doğru hızla genişledi.

      Balkan topraklarında ele geçirilen ilk şehir Edirne oldu. 1371’de yapılan Çirmen Savaşı’ndan sonra Osmanlı egemenliği Balkanlar’da hızla yayılmaya başladı. Balkanlar’da Osmanlı Devleti’ne karşı ilk büyük direniş 1389 yılında oldu. Bu tarihte Balkan devletleri Osmanlıları Rumeli’den atmak için büyük bir kuvvet topladılar. 1389’da kazanılan Kosova Savaşı, hem Osmanlı Devleti’nin istikbalinde hem de Balkanlar’ın istikbalinde bir dönüm noktası oldu.

      Anadolu’dan Önce Balkanlar Ele Geçirildi

      1389’daki Birinci Kosova zaferinden sonra Sırp Despotluğu, Osmanlı Devleti’ne bağlı hâle getirilirken Balkanlar’ın tamamındaki egemenliğin tesisinde de önemli bir adım atıldı. Devletin daha ileri hedeflere ulaşması için, ele geçirilen topraklara Türk nüfus göç ettirildi. Anadolu’dan gelen konargöçer Türkmenler ve onların peşinden de zanaat ehli, şehirli ve köylü gruplar öncelikle Trakya, Makedonya ve Bulgaristan’ın kuzeydoğu kesimine yerleştirildi.

      Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki yayılmasında, takip ettiği iktisadi ve sosyal politikaların da etkisi oldu. “İstimalet” denilen yöntemle Balkanlar’ın yerli halkı Osmanlı sistemine eklemlendi. Çeşitli ve ağır vergiler halkın ödeyebileceği düzeye çekilerek Osmanlı yayılmasında yerli halkın direnci kırıldı. Köylülerin feodal beylere sosyoekonomik bağımlılığı kaldırılarak özgür köylü hâline getirilmesi Osmanlı Devleti’nin Balkan coğrafyasında kalıcı olmasında etkili oldu. Zimmi hukuk ilkelerini uygulama, Katolik-Ortodoks gibi mezhep çatışmalarını önleme ve kilise baskısını ortadan kaldırmak da halkın Osmanlılar’ı benimsemesini kolaylaştırdı. Böylece Balkan toprakları Osmanlı Devleti’nin ana dayanak hattını oluşturdu. Bu sayede Osmanlılar, Anadolu’dan önce Balkanlar’da yerleşti.

      I. Murat’ın Kosova Savaşı’nda şehit olmasından sonra yerine geçen oğlu Yıldırım Bayezid’in padişahlığında Osmanlı Devleti güçlü ve etkili bir merkezî yapılanmaya gitti. Anadolu’daki beylikler Osmanlı sancağı oldu, geride kalan iki güç odağı Karamanoğulları ve Kadı Burhanettin Devleti 1398’de etkisiz hâle getirildi. Orta ve Doğu Karadeniz beylikleri hâkimiyet altına alındı. Devletin sınırları, Memlûk Devleti yönetimindeki Malatya’ya kadar ulaştı.

      Anadolu’da Osmanlı bayrağı altında yürütülen yayılma siyaseti, Batı’da da devam ettirildi. Bulgar Krallığı, Dobruca Despotluğu ortadan kaldırıldı. Son haçlılar 1396 yılında bugün Bulgaristan sınırlarında kalan Niğbolu önlerinde ağır bir yenilgiye uğratıldı. Böylece İstanbul, iki taraftan da kuşatma altına alınmış oldu.

      Timur, Bütün Planları Altüst Etti

      Osmanlı Devleti’nin İstanbul’a dönük planlarını Timur İmparatorluğu altüst etti. Orta Asya’da hızla büyüyen Timur’un Anadolu’da, İlhanlılar dönemindeki statüyü korumak ve küçük beylikler üzerinde hamilik yapmak iddiası, Osmanlı Devleti’nin güvenliğini tehdit etti. 1402’de Ankara’da yapılan savaş sonrasında Osmanlı Devleti büyük bir yara aldı. Anadolu’daki Türk birliği darmadağın oldu. İlhanlılar dönemindeki beylikler yeniden kuruldu. Osmanlı Beyliği ise küçüldü.

      1402-1413 СКАЧАТЬ