Biz izah etmeksizin okurlarımız anlarlar ki böyle büyük bir baloda, zevk ve sefada herkese tanınan eşit haklardan pay almak için bir kont veya dük olmak derecesindeki büyük rütbelere karşın insanın bir âciz kâtip olmak derecesindeki seviye düşüklüğü engel değildir. Belki, kadın olsun erkek olsun yaşı geçmiş, zaten gençliği zamanında dahi güzellerden sayılmamış ve hele zekâ ve zarafetten hiçbir zaman nasip görmemiş olmak, bir dereceye kadar engel sayılır. Çünkü öyle bir adam, bir kontes veya prenses değil sıradan bir kadına gidip de bir dans teklif edecek olsa, mutlaka kendisinden evvel birkaç kişiye söz vermiş olduğundan bahisle, kadın tarafından nazikâne bir ret cevabı alacağı gibi böyle bir kimse kadın olursa, hatta kontes ve prenses bile olsa pespayegân4 tarafından bile bir dansa davet pek ender olarak meydana gelebilir.
Bununla birlikte, her ne sebebe dayanıyor olursa olsun balolarda, doğrudan doğruya ümitsizlik görenler için bir de talih yolu açılmıştır ki en kibar baloların eşitlik üzre eğlencelerini tamam eyleyen şey de bu sayılsa yeri var. Bu usul dansa, “cotillon” derler.
Mesela balonun parlak bir zamanında salona iki uzun sırık getirtilmiş olduğunu görürsünüz ki bu sırıklar, bayrak sırıkları gibi dik tutulmuş olduğu hâlde, birer uçları sırığın tepesine bağlanmış olan rengarenk kurdeleler aşağıya doğru sarkarlar. Sırıklardan birisi kadınlara diğeri erkeklere sunulur. Gerek kadın gerek erkek, kurdelelerden birer tanesini elleriyle tutarlar. Erkek, tuttuğu kurdelenin rengini diğer sırıkta hangi kadın tutmuş ise o kadın ile oynayacaktır. Artık hangi madam veyahut matmazel ile oynamak hevesinde olup da bir türlü müsaade almakta başarılı olamamış iseniz, o kadının hangi renkte olan kurdeleyi tuttuğuna dikkat ederek koşup erkekler sırığında o rengi yakalamaya çalışmalısınız. Fakat bu işinizde, ahbaptan bir kişinin düştüğü hataya düşmemeye gayret ediniz. Şöyle ki:
Elçilik çalışanlarından birisinin balosunda ahbaptan birisi, dansına pek fazla heveskâr olduğu bir kadının sarı renkli kurdeleyi tuttuğunu görünce ve diğer sırıkta bu kurdelenin boşuna sallandığına dahi dikkat edince, koşup kurdeleyi tutmuş ve emeline nail olduğu için dünyalar kadar sevinmişti. Meğer kadın sarı kurdeleyi elinde tutarken, bizim dosttan bir dakika evvel o renkli kurdeleyi elinde tutan adam, madamın belinden sarılıp dansa başlamış ve madamdan sonra kurdeleyi, rüyada görülse ürkeklik verecek olan diğer bir çirkin kadın tutmuş imiş. Zavallı dostumuz sarı kurdeleyi tutarak heveskâr olduğu güzel madam ile oynayacağı rüyasında iken talih kendisini o korkunç madamın kucağına atmıştır.
Cotillon’un daha birçok türlüleri olur. Mesela, iki sepet çiçek getirirler ki birisinde ne renk, şekil ve cinste çiçek varsa diğerinde dahi onların aynıları vardır. Bu sepetlerin birisini kadınlara ve diğerini erkeklere sunarak herkes bir tanesini alır, ya elinde tutar ya göğsüne takar. Sonradan kendi çiçeğinin aynını hangi kadında görürse o kadın ile dans eder. Şu kadar ki bir defasında gayet güzel bir kadın, kendi elinde olan çiçeğin aynını hiç sevmediği erkeğin göğsünde görünce, o erkeğin, kendisini bulup haklı olarak oynatmaya mecbur etmesin diye elindeki çiçeği ortadan yok etmiştir. Aslında ayıp etmiştir. Ancak bu hareket, şöyle bir kitaba yazılmış olunursa, çirkince olan efendiler ondan ders alarak bir daha cotillon için verilen çiçeği ellerinde tutarlar. Belki ellerinde gizleyip aynını hangi kadında görürlerse hemen gösterip onunla oynamak hakkını ispat ederler. Ama o kadın dahi dansı arzu edilmeyecek çirkinlerden olursa, artık zavallı erkek bahtına küssün.
İşte en büyük ve resmî bir baloda eşitlik ve özgürlüğe bu derecelere kadar müsaade verilip gerekleri yapılırsa, artık en küçük bir tavşan balosunda ne derecelere kadar başıboşluk olacağını buna kıyas etmelidir. Biz şu kadarcık haber verelim ki oralarda takdim ve sunuma gerek olmadığı gibi istediğiniz kadın ile oynayabilmek için cotillona filan da gerek yoktur. Oraya gelen her kadın, her erkek ile oynamak için gelmiştir. Hangisinin beline sarılacak olsanız memnu-nen kollarını sizin omuzlarınıza atar. Meğerki o gece balodan sonra “souper” edecek ve geceyi de beraber geçirecek olan müşterisini evvelden hazırlamış olsun.
Halk baloları, eğlencede aşırılıklara kaçmaya cesarete ve atılganlığa ve hatta rezilliklere en uygun bir yer olduğu hâlde, bu herkesin gözü önünde açıkça gerçekleştirilen rezillikleri iyilik yolunda kullanmak için bir de hayır işleri amacı güdülerek düzenlenir. Diğer bir türlü balo icat edilmiş olması tuhaftır. Bir mahallenin fukarasına, çocuklarının okullarına, kısacası bir tarafa bağışlanmak üzere üç beş kimse bir yere toplanıp bir balo organize ederler. Her tarafa biletler gönderirler. O biletler giriş biletleri olup birer liraya veya daha aşağı ya da daha yukarı fiyatlarla satılır. Bundan para toplanıp onun bir miktarını balo giderlerine ayırdıktan sonra kalanını bağışta bulunulacak yere teslim ederler.
Baloların çeşitleri hakkında buraya kadar verdiğimiz kısa bilgileri yeterli görelim. Biraz da baloların kıyafetçe olan çeşitlerine bakalım:
Kibar balolarda ve özellikle de resmî balolarda genellikle yüzlerine maske koymazlar. Kıyafetleri de hemen birbirine denk gibi bir şeydir. Bir beyaz gömlek, bir yelek, bir beyaz boyun bağı ile bir siyah setri ve pantolon erkeklerin genel kıyafeti olup nişanları olanlar nişanlarını takarlar. Bazı kere üniformalarını dahi giyerler. Kadınlara gelince; elbiselerinin rengi kendi kararlarına kalmış ise de biçimleri hemen aynı biçimdedir. Bu giysilere dekolte derler ki açık demek gibi bir şey olup hakikaten bu tarz elbise gayet açıktır. En kapalı yer eller olup bunlar güderi eldivenler içine sımsıkı sokulmuşlardır. Eldivenden omuzlara kadar kollar anadan doğma açık olup anadan doğmadığı zamandan fazla bir şey görülürse, o da madamın koltuk altındaki kıllarından ibarettir. Göğüs, memeler hizasına ve sırt dahi kürek kemiklerinin altına kadar çırçıplak açık olup mide üzerine kadar çıkan fistan büsbütün düşmesin diye omuzlara kadar askı gibi birer kumaş parçası ile asılırlar.
Ne o? Galiba imrendiniz! Aslında gözünüzün önüne bir kol geldi ki ona asma kabağı diye bir benzetme bulanlar âdeta eşeklik etmiş sayılırlar. Bu kolların bitişik oldukları omuzlar ile göğüs o kadar geniş, güzel, beyazdır ki mermerden heykeller bunların yanında hiç kalırlar. Hele o ense, o arka, olur olmaz göğüslere, gerdanlara da kıskançlık vermeye yeterdir… Gözünüzün önüne bunlar geldi de onun için imrendiniz değil mi?
Fakat o kadar acele etmeyiniz. Bir baloda, böylelerini görenleri ve hatta tasavvur edenleri imrendirecek kollar, göğüsler, enseler o kadar bol değildir. Ne kadar çöp gibi kollar vardır ki en yetenekli üstatların yaptıkları makyajlar bile onları ağartmaktan aciz kalırlar. Ne kadar yufka göğüsler vardır ki sahibeleri, nasıl olup zamane mucitlerinin balolarda kadınlar için birer yapma göğüs icat etmemiş olduklarına şaşkınlık içinde üzülürler. Bereket versin ki bu madamların enselerinde dahi ikişer gözü olup da arkalarını görmezler. Zira görecek olsalardı kürek kemiklerinin sivrilip çıkmasından ve bel kemiğinin sanki yuvarlak değil çukur imiş gibi gömülüp gitmiş bulunmasından ürkerlerdi.
Yaradılışında olan eksikliğin tamamlanması için pek çok iş gücü ve zaman harcanarak mesela Avrupa’da, erkeklerin diz çorabı giydikleri zamanlar, baldırları ince olan ve bizce “mum bacak” denilen erkekler için birer СКАЧАТЬ
3
Şatır: Neşeli.
4
Pespayegân: Rütbece alt seviyede olanlar, ayak takımı.