Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
bürçügünö teñ kelbe- (БҮРЧҮГҮНӨ ТЕҢ КЕЛБЕ-) [pürtüğüne denk gelmemek] Tırnağı bile olmamak.
bürgödöy sekir- (БҮРГӨДӨЙ СЕКИР-) [pire gibi sıçramak] 1. Fırlamak, pire gibi sıçramak: “Al tereñ uykusunan kadimki bürgödöy sekirip turdu da, uykuga çegerilgen beş saattın ötüp ketkendigine ötö kubana tüştü.”-DjL. (O derin uykusundan fırlayarak kalktı ve uyumak için ayırdığı beş saatin geçtiğine çok sevindi.) 2. Sert tepki göstermek: “ `Caydak tonduu nemege kızımdı berbeym,` -dep Suban bürgödöy sekirdi.” -KTS. (“Fakir birine kızımı vermem!” diye Suban, sert tepki gösterdi.)
bürgödöy tüyül- (БҮРГӨДӨЙ ТҮЙҮЛ-) [pire gibi gerilmek] Sert tepki göstermek: “Sveta kızarıp-tatarıp bürgödöy tüyüldü: “Cok-cok albaym Tük da albaym.” -K. Saktanov. (Sveta kızarıp sert tepki gösterdi “Hayır, hayır almam, kesinlikle almam.”)
bürkümgö kelbe- (БҮРКҮМГӨ КЕЛБE-) [ağızda püskürtecek su kadar olmamak] 1. Çok az miktarda olmak, yetersiz olmak: “Çındasa munuñ bir bürkümgö da kelbeyt, uşunça kişige kantp cetkizebiz.” -ÇJ. (Açıkçası bu çok az, bu kadar kişiye nasıl yetiştireceğiz?) 2. Hemen, kısa zaman içinde yenik düşmek, mağlup olmak vb.: “Oşondo calpı at koyup, bukarasın tep-seybiz, alar bürkümgö kelbeyt.” -KTS. (O zaman hep beraber atla saldırıp halkını çiğneriz, onlar hemen yenik düşerler.)
bürkütkö çırga süyrötköndöy kıl- (БҮРКҮТКӨ ЧЫРГА СҮЙРӨТКӨНДӨЙ КЫЛ-) [kartala hayvan postu atmış gibi yapmak] Oyalamak, bekletmek.
bütkön boy (БҮТКӨН БОЙ) [biten boy] Tüm vücut: “Bütkön boyu kaltırayt.” -TAB. (Tüm vücudu titriyor.)
bütkön boyu çımıra- (БҮТКӨН БОЮ ЧЫМЫРА-) [bütün vücudu karıncalanmak] bk. bütkön boyu ımır-çımır bol-.
bütkön boyu dür dey tüş- (БҮТКӨН БОЮ ДҮР ДЕЙ ТҮШ-) [bütün vücudu ürperivermek] Tüyleri ürpermek: “Anın cüzün körgöndö bütkön boyum dür dey tüştü.” -AJ. (Onun yüzünü görünce hemen tüylerim ürperdi.)
bütkön boyu dür et- (БҮТКӨН БОЮ ДҮР ЭТ-) [bütün vücudu ürpermek] bk. bütkön boyu dür dey tüş-.
bütkön boyu dürkürö- (БҮТКӨН БОЮ ДҮРКҮРӨ-) [bütün vücudu ürpermek] bk. bütkön boyu dür dey tüş-.
bütkön boyu dürüldö- (БҮТКӨН БОЮ ДҮРҮЛДӨ-) [bütün vücudu ürpermek] bk. bütkön boyu dür dey tüş-.
bütkön boyu ımır-çımır bol- (БҮТКӨН БОЮ ЫМЫР-ЧЫМЫР БОЛ-) [bütün vücudu karıncalanmak] Vücudu karıncalanmak: “Bütkön boyu ımır-çımır bolup, közünö eçteke körünböy, atına kamçı urup, ıldam cürüp ketti.” -UA. (Tüm vücudu karıncalanıp gözleri hiçbir şey göremez olunca atına kamçı vurarak gitti.)
bütkön boyu kuruş- (БҮТКӨН БОЮ КУРУШ-) [biten boyu kırışmak] Hastalıktan vücudu gerilmek, kasılmak: “Emnegedir içirkenip, bütkön boyum kuruşkansıyt.” -MA1. (Nedense üşüyüp, tüm vücudum kasılıyor.)
bütkön boyu ot menen calın (БҮТКӨН БОЮ ОТ МЕНЕН ЖАЛЫН) [bütün vücudu ateş ve alev] Ateşli, ateşi yüksek.
bütüm çıgar- (БҮТҮМ ЧЫГАР-) [karar çıkarmak] 1. Karar almak: “El atınan süylöştü, el atınan bütümdör çıgarıştı.” -LÜ. (Halk adına konuştular, halk adına kararlar aldılar.) 2. Karara varmak: “Oşentip sır çeçişip uzun tünü / Çıgardık ene-bala bir bütümdü.” -AM. (Böylece dertleşip gece boyunca / Anne oğul bir karara vardık.)
büyrösü kız- (БҮЙРӨСҮ КЫЗ-) [böğrü kızışmak] bk. büyrü kızı-.
büyrü çık- (БҮЙРҮ ЧЫK-) [böğrü çıkmak] Yemekten karnı şişmek: “Uylar ottoyt büyrü çıga teñselip” -OB1. (İnekler otluyorlar, karınları şişerek sallana sallana.)
büyrü kızı- (БҮЙРҮ КЫЗЫ-) [böğrı kızışmak] 1. Merakı uyanmak, meraklanmak: “Al emi Kırgızstanda Nobel sıylıgına cetüünü eñsegender barbı degen suroo köpçülüktün büyürün kızıtsa kerek.” -ŞJ. (Kırgızistan’da Nobel ödülü almak isteyenler var mı sorusu çoğunluğun merakını uyandırsa gerek.) 2. Coşmak, heyecanlanmak, içten içe kaynamak, aşırı duygulanmak: “Baytik ayttırgan kabar Dıykanbaydın büyürün kızıttı.” -AT2. (Baytik’in gönderdiği haber Dıykanbay’ı heyecanlandırdı.); “At üstündö turgandardın büyürü kızıdı.” -AK2. (At üstündekiler coştular.)
C
caa berbe- (ЖАА БЕРБЕ-) [caa vermemek] Asileşmek, başkaldırmak, boyun eğmemek.
caa boyu kaç- (ЖАА БОЮ КАЧ-) [yay boyu (kadar) kaçmak] Duymak, görmek istemeyip kaçmak, uzaklaşmak: “Meni körgön cerden caa boyu kaçat.” -KA1. (Beni gördüğü yerden kaçıp uzaklaşır.)
caa boyu sekir- (ЖАА БОЮ СЕКИР-) [yay boyu (kadar) fırlamak] Karşı çıkmak, direnmek.
caagı açıl- (ЖААГЫ АЧЫЛ-) [çenesi açılmak] 1. Çenesi düşmek, çok konuşmak, gevezelik etmek. 2. Şarkı söylemek.
caagı cap bol- (ЖААГЫ ЖАП БОЛ-) [çenesi kapanmak] 1. Korkudan konuşamaz olmak, çenesi tutulmak: “Al meni körüp, caagı cap boldu.” -MB. (O beni görünce korkudan çenesi tutuldu.) 2. Sesi kesilmek, sessizliğe gömülmek: “Bardıgının caagı cap boldu.” -AU2. (Hepsinin sesi kesildi.)
caagı karış- (ЖААГЫ КАРЫШ-) [çenesi kitlitlenmek] 1. Konuşamaz hâle gelmek: “Beçaranın caagı karışıp kalgan turbaybı.” -BM. (Zavallının çenesi kilitlenmiş.) 2. Susmak, sesi kesilmek, sakinleşmek: “Sen attanıp çıkkanda / Çeçensigen duşmanıñ / Süylöböy caagı karıştı” -MK2. (Sen yola çıktığın zaman / Büyük konuşan düşmanının / Konuşamayıp sesi kesildi.)
caagı katuu (ЖААГЫ КАТУУ) [çenesi katı] 1. Dizginlenmesi zor, hırçın (at). 2. Söz dinlemeyen, devamlı direnen.
caagı katuula- (ЖААГЫ КАТУУЛА-) [çenesi sertleşmek] Kızmak, öfkelenmek, kavgaya tutuşmak: “Caagı katuulap baratkanda, СКАЧАТЬ