Название: Gümüş Rengi Düşler
Автор: Aynur Turan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-89-8
isbn:
Sıra ona geldiğinde hikâyesini okudu. Eleştirildi de, atış serbest misali. Eleştiriler onu ürkütse de değerlendirmeler arasından olumlu olanlarına, cesaretlendirici ve onaylayıcı sözlere tutundu. Hatalarını düzeltmek için çaba sarf etti. Hocalarının, “Dilde yetersizlik yoktur. Bir başkasının kelimelerini kullanmanız gerekmez, kendi kelimeleriniz yazı yazmanıza yeter.” sözlerinden cesaret aldı. Kendisi olarak yazdı… Yazdı… Yazdı…
…
Yazmaya devam ettim. Yazdıkça da mutlu oldum. Hikâye ve denemelerim beğenildikçe kendime güvenim arttı. Hayalini bile kurmaktan çekindiğim bir hedefime ulaştım. Şimdi kendime soruyorum, “Yazar oldum mu?” Yanıtım şu, “O gün tesadüfen faaliyetlerinden haberdar olduğum yazarlık kursu sayesinde, yazar olma yolunda ilerliyorum.”
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Hikâye Atölyesi, 02.09.2011)
BİR DİLEK
Kafası karışmıştı.
“Ama sen! Nasıl? Ne zaman?”
Öyle öfkeliydi ki ne diyeceğini bilemedi. Gecenin bir vakti ne yapacak, kimden yardım isteyecek, asansörden Meltem’i nasıl çıkaracaktı? Dahası bu durumun nasıl bir açıklaması olabilirdi?
Meltem’i seviyordu. Onun da kendisini sevdiğini düşünürdü hep. Evleneli dört yıl olmuştu ama yedi yıldır birlikteydiler. Öyle aklına estiği zaman her istediğini yapacak yapıda birisi değildi. Ama şimdi…
Engin kendini toparlamaya çalışarak buz gibi bir sesle sordu.
“İyi misin Meltem?”
“Evet, ne olur çıkar beni buradan!”
O anda kattaki kapılardan biri aralandı. Kapı aralığından bakan yaşlı adam “Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?” diye sordu. Artık doğru dürüst uyuyamadığı için geceleri sık sık uyanarak evin içinde dolaştığını, Meltem’in asansörde kaldığını da bu şekilde fark ettiğini söyledi.
Engin, az önce kapısını çalarak karısının asansörde olduğunu haber veren bu yaşlı adamla ilgili, aklından geçirdiği düşüncelerden utandı. Ona inanmamış aklından zoru olduğunu sanmıştı.
Biraz önce ilginç bir şekilde tanıştığı komşusundan asansörü açmak için gereken anahtarın apartman görevlisinde olduğunu öğrendi. Merdivenleri hızla inerken “Yaşadıklarımızın mantıklı bir açıklaması olmalı.” diyordu kendi kendine. Öfkesi doğru düşünmesini engelliyordu. Zihnini bulandıran kötü düşünceler arasından özellikle biri onu boğuyordu adeta.
“Ya başka biri varsa?”
Engin bu düşünceyi kafasından atıp toparlanmaya çalışırken apartman görevlisinin kapısına gelmişti. Uzun uzun zile bastı. Biraz bekledikten sonra kapı açıldı. Âdem Efendi’yle karısı, şaşkın ve tedirgin ona bakmaktaydı.
Âdem Efendi,“Hayırdır Engin Bey, gecenin bu saatinde?”diye sordu:
Engin özür dileyerek, utana sıkıla eşinin asansörde kaldığını, kapıyı açmak için yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Bir yandan da aklından “Kim bilir ne düşünecekler hakkımızda?” diye geçirdi.
“Merak etmeyin Engin Bey, hallederiz şimdi.” dedi Âdem Efendi.
Kapının önündeki ayakkabıyı giyerken karısı da kullanacağı anahtarı getirmişti. L şeklinde kalınca bir demirdi bu.
Âdem Efendi önde, Engin arkada merdivenleri çıktılar. Dördüncü kata geldiklerinde Âdem Efendi “Merhaba Hüseyin Amca” diyerek yaşlı adamı selamladı. Engin iki senedir bu apartmanda oturmasına rağmen Âdem Efendi’den başka kimseyi tanımıyor olmaktan dolayı utandı.
Konuşmaları duyan Meltem iyice sabırsızlanmıştı.
“Hadi çabuk Engin, çıkmak istiyorum bu karanlıktan artık!”
Üzüntü ve endişe sezdi Engin Meltem’in sesinde. Kim bilir ne kadar süredir oradaydı. Bir an önce Meltem’i asansörden çıkarmayı ve olanları öğrenmeyi istiyordu.
Âdem Efendi kapının üst tarafındaki bir deliğe anahtarı soktu ve çevirdi. Asansörün kapısı gecenin sessizliğinde gürültüyle açıldı. Meltem asansörün bir köşesine sinmiş oturuyordu. Kapı açıldığında yüzüne vuran ışıktan kamaşan gözleri, Engin’in gözleri ile karşılaştığında doluktu. Kirpiklerini kırpsa gözyaşları yanaklarından süzülecekti ama kendini tutuyordu. Dudakları sımsıkı kapanmış, çenesi titriyordu. Hangi erkek ağlayan ya da ağlamak üzere olan bir kadın gördüğünde etkilenmezdi ki? Engin onun bu halini görünce ona sarılıp “Bitti” demek istediyse de içindeki şüphe onu engelledi. Eğildi, karısının koluna girdi. Onu oturduğu yerden kaldırdı. Âdem Efendi ve Hüseyin Amca’ya teşekkür etti. Birlikte merdivenleri çıkarlarken ikisi de gergindi.
Eve geldiklerinde Meltem hemen lavaboya gitti. Engin ne yapacağını, ne diyeceğini bilmiyordu. Duyacaklarından ötürü tedirgindi fakat bir açıklama bekliyordu. Daha fazla bekleyemedi, seslendi:
“ Hemen konuşmalıyız Meltem!”
O anda Meltem kapıyı açtı. Göz göze geldiler. Elini yüzünü yıkamıştı, gözleri kıpkırmızıydı.
“Anlatacağım Engin.” dedi ve salona doğru yürüdü.
Karşılıklı oturdular. Engin sesini yükselterek sordu.
“Nerdeydin Meltem gecenin bu saatinde?”
“…”
“Bu gece olanların mantıklı bir açıklaması olsa iyi olur! Yoksa!..”
Cümlenin devamını getiremedi Engin, sustu. Söyleyeceklerinden kendisi de korkmuştu. Meltem bu tehdidi duymazdan gelerek konuşmaya başladı.
“Bir açıklama beklemekte haklısın Engin ama anlattıklarımın sana mantıklı gelmeyeceğinden korkuyorum.”
“ Bir an önce anlat, seni dinliyorum.”
“Bir rüya gördüm Engin. Rüyamda; gözlerinin içi gülen, nur yüzlü, tanımadığım bir kadın, söylediklerini yaparsam bir çocuğumuz olacağını söyledi. Böyle şeylere inanmayacağımı bilirsin.”
Engin bu konuşmanın nereye varacağını çok merak ediyordu. Meltem’e dik dik bakarak,
“Eee?” dedi.
“Kaçıncı keredir elimiz boş dönüyoruz hastaneden. Seni üzmek istemediğim için aldırmıyormuş gibi davranıyorum hep. Sana “Daha genciz ümitsizliğe kapılmak için çok erken.” desem de; içten içe üzülüyorum. Bir çocuk sahibi olamamak en büyük korkumdur aslında.”
СКАЧАТЬ