Название: Sherlock Holmes Kızıl Soruşturma Bütün Maceraları 1
Автор: Артур Конан Дойл
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-52-5
isbn:
Holmes kesinlikle birlikte yaşaması güç bir adam değildi. Kendi hâlinde, sessiz, düzenli alışkanlıkları olan biriydi. Akşamları saat 10’dan sonra onu ayakta görmek ender görülen bir şeydi ve sabahları ben kalkmadan kahvaltısını yapıp çoktan evden çıkmış olurdu. Gününü bazen kimya laboratuvarında, bazen anatomi odalarında geçirir ya da şehrin banliyö taraflarında uzun yürüyüşlere çıkardı. Çalışma hevesiyle dolduğunda enerjisine diyecek bir şey yoktu ama arada sırada hareketsiz kaldığında günlerce oturma odasındaki koltuktan kalkmazdı. Böyle zamanlarda ne tek kelime bir şey söyler ne de hareket ederdi. Yüzünde boş ve anlamsız bir ifade görülürdü. Uyuşturucu kullandığından şüphe edebilirdim ama ölçülü davranışları ve iradesi bunun mümkün olmadığını gösteriyordu.
Haftalar geçtikçe ona olan ilgim ve hayattaki amacı bende derin bir merak uyandırmaya başladı. Kişiliği ve görünüşü en dikkatsiz bir gözlemcinin dahi ilgisini çekebilirdi. Oldukça uzun boyluydu ama kamburu çıktığından daha kısa gösteriyordu. Ara sıra dikkatli ve delici bakışları göze çarpıyordu; ince atmaca gibi burnu ona dikkatli ve kararlı bir görünüm veriyordu. Kare şeklinde ve öne çıkık çenesi de sebatlı bir erkek imajı yaratıyordu. Elleri mürekkep ve kimyasal maddelerle lekelenmesine karşın hassas bir dokunma duyusu vardı ve ben, bunu, narin enstrümanına her dokunuşunda gözlemleyebiliyordum.
Okuyucu beni herkesin işine burnunu sokan biri gibi görebilir; fakat itiraf etmeliyim ki bu adam benim merakımı uyandırdı ve kendisiyle ilgili konularda ağzı sıkılığını aşıp laf alma çabalarım hep boşa çıktı. Şahsım için hüküm vermeden önce hayatımın ne kadar amaçsız olduğunu ve ilgimi çekebilecek ne kadar az şeyin bulunduğunu söylememe izin verin. Hava durumu uygun olmadığında -ki buralarda bu çok normaldi- sağlık durumum birçok şeyi yapmama engel oluyordu ve beni gündelik hayatın monotonluğundan kurtaracak tek bir arkadaşım bile yoktu. Bu koşullarda kendimi ev arkadaşımın gizemli hayatını anlamaya adadım ve zamanımın çoğunu onun nasıl biri olduğunu çözmekle geçirdim.
Tıp okumuyordu. Bir soruya cevap verirken Stamford’ın da söylediği gibi bunu bizzat doğrulamıştı. Ayrıca hiçbir alanda eğitim almamıştı. Ne bilim ne de eğitim dünyasına adımını atmıştı; ancak bazı alanlarda öğrenme azmi dikkati çekecek ölçüdeydi. Alışılmışlığın dışında bilgisi o kadar geniş ve çoktu ki gözlemleri beni şaşırtıyordu.
İstikrarsız okurlar öğrendiklerinin doğruluğunu nadiren görebilirler. İyi bir nedenleri olmazsa hiç kimse aklını küçük şeylerle yormaz.
Cehaleti de bilgisi ölçüsünde ilginçti. Edebiyat, felsefe ve politika konularında neredeyse yok denecek kadar az bilgisi vardı. Thomas Carlyle’dan bir alıntı yaptığımda oldukça saf bir şekilde onun kim olduğunu ve ne yaptığını sordu. Kopernik teorisi ve güneş sisteminden bihaber olduğunu tesadüfen öğrendiğimde şaşkınlığım doruk noktasına ulaştı. 19. yüzyılda sıradan medeni bir insanın dünyanın güneşin çevresinde dönüyor olduğunu bilmemesi bana olağanüstü şaşırtıcı gelmişti.
“Şok olmuşa benziyorsun.” dedi şaşkınlık ifademe gülümseyerek. “Artık hepsini öğrendiğime göre, unutmak için elimden geleni yapacağım.”
“Unutmak mı!”
“Gördün mü?” diyerek açıklamaya başladı: “Bence bir insanın beyni boş bir oda gibidir. İnsan kendi seçtiği eşyaları oraya dizebilmelidir. Ancak bir ahmak bulabildiği tüm eşyaları oraya depolar. Böylece ona yararlı olabilecekler o kadar çoğalır ya da karmakarışık bir hâle gelir ki ulaşmak istediklerini bulamayabilir. Oysa becerikli işçi o odaya götüreceklerinde titiz davranır. Kendisine gerekli olanlar dışında hiçbir şeyi almaz ama yine de zengin ve düzenle yerleştirilmiş eşyalarla dolu bir depoya sahiptir. Bu deponun esnek duvarları olduğunu ve istediğin kadar genişletebileceğini düşünmek bir hatadır. Kaldı ki oraya ekleyeceğin her bilgi daha öncekileri unutmana sebep bile olabilir. Bu nedenle gereksiz bilgiler yararlı bilgileri oradan ite kaka çıkarmamalıdır.”
“Ama güneş sisteminden bahsediyoruz!” diyerek karşı çıktım.
“Bana ne!” diyerek tersledi. “Güneşin çevresinde döndüğümüzü söylüyorsun. Ayın çevresinde dönsek de bunun ne bana ne de işime bir yararı olurdu.”
Tam ona mesleğinin ne olduğunu soracaktım ki tavırlarından bunun iyi bir fikir olmadığını anladım. Kısa süren sohbetimizi düşünerek bir sonuç çıkarmaya çabaladım. Kendi alanıyla ilgili olmayan hiçbir bilgiye ulaşmak istemediğini söylüyordu. Bu nedenle bildiği her şey ona yararlı olmalıydı. Zihnimden onun bilgi sahibi olduğu alanları geçirdim. Hatta bir kâğıt kalem alarak sıralama yaptım. Listemi tamamladığımda gülümsüyordum. Liste şu şekildeydi:
1. Edebiyat bilgisi: Sıfır
2. Felsefe bilgisi: Sıfır
3. Astronomi bilgisi: Sıfır
4. Politika: Zayıf
5. Botanik: Değişken. Güzelavrat otu, afyon ve genel olarak zehirler konusunda bilgili ancak bahçıvanlık konusunda bilgisiz.
6. Jeoloji: Pratik ama sınırlı bilgi. Toprak çeşitlerini ayırt edebiliyor. Yürüyüş yaptıktan sonra pantolonuna sıçrayan çamurları göstererek Londra’nın neresinden geldiğini söyleyebiliyor.
7. Kimya bilgisi: Oldukça iyi.
8. Anatomi bilgisi: Kusursuz ama sistematik değil.
9. Kriminal bilgisi: Çok fazla. Yüzyılımızda işlenen her suçun ayrıntılarını biliyor.
10. Kemanı çok iyi çalıyor.
11. Çok iyi bir eskrimci, kılıç kullanmakta usta ve boksör.
12. Uygulamadaki İngiliz kanunlarını biliyor.
Listemde buraya gelince dayanamayıp kâğıdı ateşe attım. “Eğer bu adamın bütün bu icraatlarının bir orta yolunu bulmaya çalışıyorsam…” dedim kendi kendime. “En iyisi çabalamaktan vazgeçmek.”
Ancak keman çalışındaki ustalığına diyecek bir şey yoktu. Olağanüstüydü ve bu da diğer başarıları kadar ilginçti. Değişik eserleri hatta bildiğim zor eserleri, benim ricamla çalmıştı. Mendelssohn’un Lieder’ını ve diğer sevdiğim parçaları bana dinletmişti. Oysa yalnız kaldığında çok nadir bilinen parçaları çalardı. Bazen geceleri koltuğuna yaslanır, gözlerini kapatır ve kemanını özensizce dizine sürterdi. Arada sırada yüksek sesli, bazen de melankolik melodiler çalardı. Zaman zaman kendi uydurduğu neşeli parçalar da duyardım. Bunlar onun duygularının yansımalarıydı. Ancak müzik onun düşüncelerine yardımcı oluyor muydu yoksa sadece bir arzu veya beğeni miydi bilemiyorum. Çileden çıkaran sololarına isyan edebilirdim ama tam sabrımı zorladığım anda en sevdiğim parçaya başlayarak beni sakinleştirmeyi başarıyordu.
İlk haftalarda kimse bizi ziyarete gelmedi СКАЧАТЬ