Cesurun Yükselisi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cesurun Yükselisi - Морган Райс страница 16

СКАЧАТЬ yerde…”

      Kyra Dierdre’ye baktı ve gülümsediğini gördü.

      “Peki ya şimdi?” diye sordu Kyra.

      Dierdre karlara bakarken yüzü düştü ve ifadesi aniden hüzünle doldu. Başını salladığı zar zor belli oluyordu.

      “Benim için artık çok geç” dedi Dierdre. “Bana yaptıkları onca şeyden sonra.”

      “Hiçbir zaman geç değildir” dedi Kyra, ona moral vermek istiyordu.

      Fakat Dierdre yine belli belirsiz başını salladı.

      “Onlar masum bir kızın düşleriydi” dedi, sesi pişmanlıkla doluydu. “O kız uzun zaman önce öldü.”

      Kyra arkadaşı için üzüldü ve ikisi ormanın derinliklerine doğru sessizce devam ettiler. Onun acısını hafifletmek istiyordu fakat nasıl yapacağını bilmiyordu. Bazı insanların acıyla yaşayabiliyor olmalarına hayret etti. Babası ona bir zamanlar ne demişti? İnsanların yüzlerine aldanma. Hepimiz oldukça umutsuz hayatlar sürdürürüz. Kimimiz bunu daha iyi saklar. Herkes için merhamet besle, hiçbir geçerli sebep görmesen bile…

      “Hayatımın en berbat günü” diye devam etti Dierdre, “babamın Pandesia kanununa boyun eğdiği gündü, o gemilerin kanallarımıza girip, adamların bayraklarımızı indirmesine izin verdiği gün. Bu en mutsuz günümdü, beni almalarına izin verdiği günden bile daha kötüydü.”

      Kyra çok iyi anlıyordu. Dierdrenin içinden geçtiği acıyı, ihanete uğrama duygusunu anlayabiliyordu.

      “Peki ya geri döndüğün zaman?” diye sordu Kyra. “Babanı görecek misin?”

      Dierdre acı içinde yere baktı. Nihayet “O hala benim babam. Bir hata yaptı. Bana ne olabileceğinin farkında bile olmamış olduğundan eminim. Neler olduğunu öğrenirse bir daha asla eskisi gibi olmayacaktır. Ona anlatmak istiyorum. Göz göze. Hissettiğim acıyı anlamasını istiyorum. İhanetini. Bir kadının kaderine erkek karar verdiğinde neler olduğun anlamasını istiyorum” dedi. Gözyaşlarını sildi. “Bir zamanlar benim kahramanımdı. Benden nasıl vazgeçebildiğini anlayamıyorum.”

      “Peki şimdi?” diye sordu Kyra.

      Dierdre başını salladı.

      “Artık bitti. Erkek kahramanlar yaratmayı bıraktım. Artık başka kahramanlar bulmalıyım.”

      “Kendine ne dersin?” diye sordu Kyra.

      Dierdre kafası karışmış bir şekilde baktı.

      “Ne demek istiyorsun?”

      “Neden kahramanı kendinin dışında arıyorsun?” diye sordu Kyra. “Kendi kendinin kahramanı olamaz mısın?”

      Dierdre dalga geçer gibi kıkırdadı.

      “Peki neden bunu yapacakmışım?”

      “Sen benim için bir kahramansın” dedi Kyra. “Orada çektiğin acıyı ben çekemezdim. Sen hayatta kaldın. Dahası yeniden ayaklarının üzerinde durdun ve şu anda bile hala çabalıyorsun. Bu, seni benim için kahraman yapar.”

      Sessizlik içinde yollarına devam ederlerken Dierdre Kyra’nın sözlerini düşünüp taşınıyor gibi görünüyordu.

      “Peki sen, Kyra?” diye sordu Dierdre sonunda. “Bana kendinden bahsetsene.”

      Kyra meraklı bir ifadeyle omuz silkti.

      “Ne bilmek istiyorsun ki?”

      Dierdre boğazını temizledi.

      “Bana ejderhadan bahset. Orada neler oldu? Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Neden senin için geldi?” Tereddüt etti. “Sen kimsin?”

      Kyra arkadaşının sesinde bir korku olduğunu fark edip şaşırdı. Sözleri üzerine biraz düşündü, ona dürüst bir şekilde cevap vermek istiyordu ve bir cevabı olmasını diledi.

      “Bilmiyorum” diye cevapladı sonunda, dürüst bir şekilde. “Ben de bunu bulacağımı düşünüyorum.”

      “Bilmiyor musun?” diye sordu Dierdre. “Gökyüzünden bir ejderha gelip senin için savaşıyor ve sen nedenini bilmiyor musun?”

      Kyra bunun kulağa ne kadar çılgınca geldiğini düşündü fakat sadece başını sallayabildi. Refleks olarak gökyüzüne baktı ve budaklı dalların arasından, tüm umutsuzluğuna rağmen Theos’tan bir iz görmeyi umdu.

      Fakat bir ışık bile yoktu. Bir ejderha sesi duymuyordu ve yalnızlaşma hissi derinleşiyordu.

      “Farklı olduğunu biliyorsun, öyle değil mi?” diye sordu Dierdre.

      Kyra omuz silkti, yanakları yanıyordu ve utandığını hissediyordu. Arkadaşının ona bir ucubeye bakıyor gibi bakıp bakmadığın merak etti.

      “Genelde her şeyden emin olmak isterim” diye cevapladı Kyra. “Fakat şimdi… Gerçekten artık hiçbir şey bilmiyorum.”

      Huzurlu bir sessizlik içinde, arazi izin verdiğinde tırısa kalkarak, ağaçlar sıklaştığında inip hayvanlarını yönlendirmek zorunda kalarak saatlerce yol aldılar. Kyra sürekli olarak diken üstünde hissediyordu, her an saldırıya uğrayacaklarmış gibi geliyordu ve ormanda hiçbir şekilde rahatlayamıyordu. Neyin canını daha fazla yaktığına karar veremiyordu; soğuk mu yoksa midesinin sürekli kazınıp durması mı… Sefil bir haldeydi. Daha neredeyse başlamamış bile olduğu görevini güçlükle tasavvur edebiliyordu.

      Saatler geçti ve Leo inlemeye başladı. Bu normal bir inleme değil, garip bir sesti, daha çok yemek kokusu aldığı zamanlar çıkarttığı bir ses. Aynı anda Kyra da bir şeylerin kokusunu almıştı. Dierdre ile birlikte aynı yöne dönüp baktılar.

      Kyra ağaçlara doğru baktı fakat hiçbir şey göremedi. Durup dinlemeye başladıklarında yakınlarında bir yerde olan bir hareketliliğin cılız seslerini duymaya başladı.

      Kyra koku nedeniyle heyecanlanmıştı fakat aynı zamanda bunun ne anlama gelebileceğini düşünüp endişelenmişti; ormanda onlardan başkaları da vardı. Babasının uyarısını hatırladı. İsteyeceği son şey birileriyle yüz yüze gelmek olurdu. Orada ve o anda değil…

      Dierder ona baktı.

      “Ben çok acıktım” dedi Dierdre.

      Kyra da açlıktan ölmek üzere olduğunu hissediyordu.

      “Böyle bir gecede, orada her kim varsa” dedi Kyra “içimde, paylaşmaya çok da hevesli olmayacaklarına dair bir his var.”

      “Bir yığın altınımız var” dedi Dierdre. “Belki de bize biraz satarlar.”

      Fakat Kyra başını salladı. Leo, açıkça acıktığını belli edecek şekilde inleyip dudaklarını yalarken, Kyra’nın içinde sıkıntılı bir his vardı.

      “Bunun zekice СКАЧАТЬ