Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 20

Название: Kalbe Meydan Okuma

Автор: Amy Blankenship

Издательство: Tektime S.r.l.s.

Жанр: Современная зарубежная литература

Серия:

isbn: 9788873042358

isbn:

СКАЧАТЬ soruyorsun? Bir şey mi oldu?”

      Kyoko kızardı. Ayağa kalkarak pencereye yürüyüp dışarıya baktı, “hayır, yalnızca döndüğüm zaman nerede olduğunu merak ettim.” Etrafında dönüp glümseyerek aklındaki gizledi. “Yalnızca heykelin oradan Sennin’in barakasına gitmeme yardım ettiğini hatırlar gibiyim,” diye yalan söyledi. Oraya nasıl gittiğini hiç hatırlamıyordu.

      Shinbe içini çekti, bu bilgiyi hazmetmesi gerekiyordu. Yani bir şey hatırlamıştı… başka neler hatırlıyordu? Şimdi midesinin bulandığını hissediyordu. Eğer bunu hatırlıyorsa muhtemelen ne yaptığını da hatırlıyordu. Yoksa rüya olmadığından şüphelenmeye mi başlamıştı? Şimdilik dikkatli olması gerekiyordu.

      Ayağa kalkarak neden olduğu karışıklığı düzeltmek istedi ama başındaki ağrı iyileşmek yerine giderek kötüleşiyordu ve şu anda kör edici bir hal almıştı. Üzerine gelen karanlığa karşı ne kadar mücadele ederse etsin kötüleşiyor gibiydi.

      Kyoko tekrar ona doğru baktı. Gözleri kapalıydı ve nefes alışı düzenli görünüyordu. Sessizce, “uykuya dalmış,” diye fısıldayarak içini çekti. Şimdilik daha fazla soru yoktu, dinlenmesi gerekiyordu. Masasına dönüp oturarak dikişi bitirmek için kıyafetlerini aldı ama çok uzun süredir uyanık olduğu için gözleri yanıyordu. Hala kucağındaki kıyafetleri elleriyle kavramış halde başını masaya dayayıp uykuya daldı.

      *****

      Toya, Kyoko’ya lanet ederek heykelin önünde dikildi. Zamanın kalbini mühürlemişti ve o, bu büyüyü bozamıyordu. Ne halt yemeye bunu yapmıştı? Şu lanet olası zamparaya karşı korunması gerekiyordu. Bunu anlamıyor muydu?

      “Lanet olsun Kyoko!” diye, sanki onu diğer taraftan duyabilirmiş gibi bağırdı. Toya birisinin varlığını hissedince gerginleşti ve kendisini hazırladı. Kyou mu? Ne halt istiyordu? Kardeşinin ortadan kaybolması için bekledi.

      Kyou alanın uzak bir ucunda dikilmiş, giysileri rüzgarla dalga dalga kabarıyordu. Bir tutam gümüş saçı kulağının arkasına sıkıştırarak Toya’ya yaklaştı. “Rahibeye mi bağırıyorsun?”

      Kışkırtmaya karşılık Toya’nın eli gerilip ikiz hançerlerinden biri kayarak ortaya çıktı. “Evet, ne olmuş?” büyük kardeşinin kendisine kabadıyılık edebileceği bir ruh halinde değildi.

      Kyou, Toya’ya bakarak yanından geçip heykele yöneldi. “Kardeşimin kaderi hakkında endişelenme iznim yok mu?” kuşkuyla heykele bakarken yüz ifadesi duygusuzdu. Toya’nın üzerindeki kurumuş kanı hissetti ve Shinbe’ye ait olduğunu anladı. Kyoko’nun, koruyucularla karışmış kokusunu da hissediyordu.

      “Ne zamandan beri umursuyorsun?” Toya, Kyou’ya doğru bir aıdm attı.

      Kyou havayı koklayıp Toya’ya bakarak gözlerini kıstı. “Rahibeyi eşin yapma konusunda başarısız mı oldun?” Gözleri gizli bir gülüşle parladı, “kardeşimize deneme fırsatı verip senin olana sahip olmasına izin vermen ne kadar aptalca.”

      Toya alçakça homurdandı, “neden bahsediyorsun Kyou?”

      Kyou, şeytani aurasını göremese de çimenlerdeki izi hissedebiliyordu. “Bir koruyucu olarak hislerin zayıf,” Toya’ya arkasını dönüp altın rengi kanatları sırtında belirirken tekrar ağaçlara doğru yürümeye başladı.

      “Geri gel Kyou! Neden bahsediyorsun?” Kyou göğe doğru havalanırken Toya arkasından bağırdı.

      Aşağıya doğru Toya’ya sırıttı, “sen aptalsın küçük kardeşim. Düşmanı asla küçümsememeliydin.”

      Toya dönerek, içinden geçemediği için öfkeli bir halde heykele baktı. Kyoko’nun kokusu hala havada hissedilebiliyordu. Kyoko’nun zamanından dönüşünden beri kaldığı mağaraya yöneldi. Şu anda kimseyle karşı karşıya gelmek istemiyordu. Yalnızca Kyoko döndüğünde gruptaki her şeyi düzeltebilmesini umdu.

      Ama şimdilik, Kyou’nun söyledikleri üzerine düşünmek için yalnız kalmak istedi. Kyoko’nun hiçbir zaman kendi isteği ile o zampara koruyucuyla beraber olmayacağını biliyordu. Ama eğer Kyou haklıysa ve Shinbe ona dokunma cüretinde bulunduysa, bir dahaki sefere ölü olacaktı.

      *****

      Kyoko Shinbe’nin inlemeleri yüzünden korkarak uyandı. Yatağının yanına koşup elini alnına koydu. Su gibi terliyor ve aynı anda ateşle yanıyordu. “İyi değil… ah bu hiç iyi değil,” diye fısıldayarak bir kutu aspirin aldı ve bir bardağa su doldurdu. Bir nedenle durumunun kötüleştiği gerçeği karşısında eli hafifçe titriyordu.

      “Shinbe,” nazikçe omuzlarını silkerek, aspirin vermek için onu uyandırmaya çalıştı. “Lanet olsun,” diye yavaşça mırıldanıp uyanmayınca bardağı tekrar masaya koyarak telaşlanmaya başladı ve koşarak odadan çıktı.

      “Büyükbaba!” koridorda odasına doğru koşarken bağırdı.

      Büyükbaba uykulu gözlerini silerek “ne var Kyoko?” dedi sonra sorgulayıcı biçimde torununa baktı. Bir anda Shinbe’nin başının belada olması gerektiği kafasına dank etti.

      Kyoko bayılacak gibi oldu. Koruyucu olsun veya olmasın, eğer enfeksiyon kapmışsa… ölebilirdi… değil mi? Bu düşünceyle inledi. “Yanıyor! Bir şey yapmalıyız,” deyip kendisini suçlayarak hıçkırmaya başladı.

      Büyükbaba odasına girip bir bitki poşeti ve ilaçlarla geri döndü. “Git biraz soğuk su ve bez getir. Her şey düzelecek Kyoko. Ona bakabiliriz,” diyerek kendisi de endişelenmesine rağmen kızı rahatlatmaya çalıştı. Shinbe dün iyileşiyor gibiydi, şimdiyse böyle.

      Tama odasından çıkıp gözlerini ovuşturarak geldi, “neler oluyor? Neden ağlıyorsun?” Bakışları Kyoko’nun odasına çevrildi, “o… öldü mü?” ablasının ne kadar üzgün olduğunu görünce yüzü soldu.

      Kyoko daha şiddetli bir şekilde hıçkırmaya başladı ve büyükbaba gözlerini devirdi. Kyoko’nun kolunu okşayarak Tama’ya sert sert baktı, “yalnızca ateşi var, hepsi bu. Şimdi ablana su ve bez getirmesi için yardım et.”

      Sadece Shinbe ile ilgili söylediğinin doğru olduğunu umuyordu. Toya ile kavga ettiğinden beri koruyucunun başı ağrıyordu ve yan tarafındaki yarayla ilgili bir şey onu endişelendiriyordu. Bunun aynı bölgedeki ikinci yaralanma olduğunu biliyordu. Yalnız kaldıkları bir zamanda Shinbe ona bu yaradan bahsetmişti. Bir defa zehirli bir akrep iblis tarafından darbe almak yeterince kötüydü, sonra Toya ile kavga ederken aynı yerden tekrar yaralanmak hiç iyi değildi.

      Bir keresinde Toya ile konuşurlarken, koruyucu ona pençelerinin kavga esnasında çok zehirli bir hal alıp ölümcül silahlara dönüştüğünü söylemişti. Sadece Toya’nın kendi kardeşini zehirlemediğini umut etti. Ama Shinbe’ye baktığı zaman, Toya farkında olmadan bunu yapmış olabilir gibi duruyordu.

      Büyükbaba, koruyucuyu kurtarıp kurtaramayacağını düşünerek koridorda dikildi. ‘İnsan bile olmayan birini iyileştirebileceğime emin değilim’ diye üzüntülü bir şekilde düşüncelere СКАЧАТЬ