GENÇ YAZARLAR IÇIN HIKAYE ANLATICILIGI KILAVUZU. Celil Oker
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу GENÇ YAZARLAR IÇIN HIKAYE ANLATICILIGI KILAVUZU - Celil Oker страница 2

Название: GENÇ YAZARLAR IÇIN HIKAYE ANLATICILIGI KILAVUZU

Автор: Celil Oker

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752123700

isbn:

СКАЧАТЬ “fıtrat”ında arar. “Demek ki bende yokmuş,” demekten başka şansı kalmaz.

      Genç yazar adayı kardeşim, bu tuzağa düşme. Yaratıcılık doğuştan gelen bir şey değildir. Dünya üzerindeki pek çok şey gibi, yazmak da öğrenilebilir, öğretilebilir.

      Biliyorum, yazdığın şeyleri adı yazara çıkmış birisine gösterdiğinde esas istediğin, hataları göstermesi falan değil, bu yaratıcılık ideolojisinin o kişiye verdiği iktidarla, seni de içinde olduğu seçkin kesime çekmesi.

      Kimseye bu iktidar gösterisi fırsatını verme. Yazdıklarını yargılama yetkisine sahip yalnızca üç tür insan vardır bu dünyada: editörler, eleştirmenler ve yazdıklarını ulaştırdığın okurlar. İlk ikisi görevleri gereği yaparlar yargılamayı.

      Editörler, adına çalıştıkları kurum adına, iyi yazıları kötü yazılardan ayırmakla yükümlüdürler. İşlerini iyi yapmak zorundadırlar. İyi yerine kötüyü seçerlerse bir süre sonra kurumları, dolayısıyla kendileri zarar görür. Sırtlarında yumurta küfesi vardır yani.

      Eleştirmenler de aynı işlevi, okurlara sunulmuş yazılar için yaparlar. İyiyi atlarlarsa, kötüye hangi nedenle olursa olsun prim verirlerse, uzun vadede kötü eleştirmenlere dönüşürler. Onlar da sırtlarında yumurta küfesi taşırlar.

      Okurlara gelince. Okurlar yazdığın yazıya zaman ve çoğunlukla para vermeyi kabul etmiş kimselerdir. Onunla kuracağın bağın olumlu ya da olumsuz olması kararı okurundur. Ya ikinci kitabını bekleyecektir heyecanla ya da kütüphanesinin ve aklının uzak bir köşesine atıp unutacaktır seni ve yazdıklarını.

      Bu üçünün dışında bir kimsenin, yazdıklarına ilişkin görüşlerine ihtiyaç duyma; zayıf bir ânında iktidarlarına sığınmışsan, söylediklerine inanma. Kendisi yazar olanın başka bir yazarı (bak sana da yazar diyorum) objektif ölçülerle değerlendirmesi olanaksızdır.

      2

      Peki, nedir bu yaratıcılık?

      Doğuştan gelen bir şey değilse, o zaman nedir yaratıcılık?

      Müjde: Hayatınızı kolaylaştıracak, kullanışlı, sizi bütün o “yaratıcı deha” ideolojisi baskısından kurtaracak bir tanım geliyor.

      Yaratıcılık, işe yarayan yeniliktir.2

      Sondan başlayalım. Yeni olmayan bir düşüncenin, fikrin, uygulamanın yaratıcı olamayacağında hemfikiriz herhalde. Her fikrin yeni olmasına gerek yok ama her yaratıcı fikrin yeni olması zorunlu. Bu gerçek bizi şu soruya götürüyor:

      Fikrimizin “yeni” olduğunu nereden bileceğiz?

      Yeni bir yemek tarifinin yeni olduğunu nereden bileceğiz? Yeni bir kafiye uydurduğumuzu? Yeni bir anlatım tekniği geliştirdiğimizi? İnsanlığın özüne ilişkin yeni bir düşünce bulduğumuzu? Yeni bir kitap fikri bulduğumuzu? Yeni bir kopya çekme yöntemi yarattığımızı?

      Cevap basit: O alanın tarihini iyi bileceğiz. Aklımıza gelenin yeni olup olmadığına ancak o alanın tarihini iyi çalışmışsak karar verebiliriz.

      Bir üstteki paragrafta yaratıcı bir kimse olmanın ilk koşulunu, sihirli sözcüğünü çaktırmadan verdim. Şimdi üstteki paragrafı bir kez daha okuyup bulun o sihirli sözcüğü.

      Buldunuz mu? Hayır mı? Bir daha okuyun.

      Evet, şimdi buldunuz. “Çalışmak.” Bir alanın tarihi ancak çalışarak öğrenilir. Demek ki o meşhur ve yanıltıcı inançta olduğu gibi, “içinden gelenleri hiçbir kısıtlama olmadan” dışarı vurmak değil.

      Tarifin ikinci ayağına bakalım şimdi. “İşe yaramak.” Ne demek?

      Hayatta – yazmak dahil – yaptığımız hemen her şeyi, tarif edilmiş ya da edilmemiş bir jüri için yaparız.

      Sabah ne giyeceğimizi seçerken, berbere-kuaföre giderken, espri yaparken, üniversite seçerken, temelde o her an yanı başımızda olan jüriyi memnun etmek için karar veririz.

      Ben bu kitabı yazarken, hayatın bir alanına ilişkin görüşlerimi size “satmak” için uğraşıyorum.3 Öteki kitaplarımı da insanlar beğensin diye yazdım. Bütün yazarlar böyle yapar. İşin başlarında olan çoğunluk gibi, “Kendim için yazıyorum,” derseniz, kendinizi kandırırsınız sadece. Kimse yalnızca kendisi için yazmaz.

      O zaman yarattığınız her ne ise işe yaraması lazım. Jürinizden, her kimse onlar, olur alması lazım. Şu ya da bu ölçüde. Bir yarışmaya giriyorsanız, seçici kurulun kararını kabullenmelisiniz.

      İnsanlık tarihinin bütün yaratıcı kimseleri, kendileri yaşarken ya da öldükten sonra, o muhteşem jüriden onay almış insanlardır. Yaptıkları, buldukları, getirdikleri yenilikler işe yaramıştır. Analarından yaratıcı doğdukları için değildir başarıları.

      Öyleyse nereden geliyor bu, “Yaratıcılık bir kimsede varsa vardır, yoksa yoktur” safsatası?

      Ben söylemeyeceğim. Siz bulacaksınız. Size yalnızca aranızdaki meraklıların peşine düşmesi için bir anahtar sözcük vereceğim.

      “Romanticism” akımı.

      Bilerek İngilizce yazdım. Çünkü Türkçesi yaygın başka bir hatalı kullanımı işaret ediyor. Gerisi size kalmış. İnternetten mi ararsınız, Wikipedia’ya mı bakarsınız, bilenlere mi sorarsınız, bir yolunu bulun öğrenin. Ne göreceksiniz? Romantizm insanoğlunun yaratıcı etkinliğinde kısa bir süre egemen olmuş, aslında Endüstri Devrimi ve Aydınlanma çağının normlarına bir tepki olarak doğmuş ve sanatın kaynağını gem vurulmamış duyguların dışavurumu olarak tarif eden edebi, felsefi, mimari vb. bakış açısıdır. Bahçe tanziminden çocuk eğitimine kadar birçok alanda egemen olmuş bir düşünce ve pratik akımıdır. En çok vurguladığı alan şu yaratıcılık meselesidir.

      Buraya kadar tamamsa, çoğunuzun mutlaka yaşadığına inandığım şu duruma bakalım: “Yaratıcılık içten gelen bir şeydir, varsa vardır yoksa yoktur” inancına sahip birisi, yaratıcı olması gereken bir işi yaptığında ve jürisinden olumsuz karşılık aldığında ne yapar?

      “Demek ki bende iş yokmuş,” der ve yıkılır. Küser, kızar, ağlar, jüriyi suçlar, yaratıcı birinin asla söylememesi gereken şu sözleri söyler: “Beni anlamadılar!” Yaptığı işten vazgeçmekten, depresyona düşmeye kadar varır bu yıkılış.

      Tersine inanan, “Yaratıcılık işe yarayan yeniliktir” tarifini geçerli bulan birisi ne yapar?

      Gider, jürisini olumlu karar vermeye zorlayacak “yeni” bir iş daha yapar. Olmadı bir daha. Daha olmadı, jürisini değiştirir mümkünse. (Yazarlık işinde jürinizi değiştirmek o kadar kolay değildir, ülkenizin insanlarına yazıyorsunuz, o insanları başka bir ülkenin insanlarıyla değiştirmeyeceksiniz ya.)

      Yeniden, СКАЧАТЬ



<p>2</p>

Dr. Michael Mumford, “Where have we been, where are we going? Taking stock in creativity research”. Creativity Research Journal. 15: 107–120. Dr. Mumford, Oklahoma Üniversitesi’nde Uygulamalı Sosyal Araştırmalar Merkezi’ni yönetmektedir.

<p>3</p>

Reklam dünyasının devlerinden David Ogilvy’nin şu sözü on yıllardır çoğu ajansın duvarlarında binlerce kez yankılanmıştır: “Satmıyorsa yaratıcı değildir.”