CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ. Celil Oker
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ - Celil Oker страница 3

Название: CELIL OKER-ÖZEL BASKI-YENIK VE YALNIZ

Автор: Celil Oker

Издательство: Автор

Жанр:

Серия:

isbn: 9789752126435

isbn:

СКАЧАТЬ dedim. “Gelirim.”

      Kapıyı araladı. Dönüp bana baktı, sanki bir şey söyleyecekmiş gibi. Söylemedi. Ben de ona söylemedim. Anlaştık sanki.

      Kapıyı Yıldız Turanlı’nın arkasından kapayıp misafirime döndüm.

      “Oturacak bir şey yok,” dedim. “Artık kusuruma bakmayın.”

      Boş salonu sanki kendisininkiyle kıyaslıyormuş gibi gözden geçirdi.

      “Nereye taşınıyorsunuz?” dedi.

      “Yeni Levent,” dedim.

      Makyajlı olup olmadığını kestiremediğim küçük gözlerinin yanındaki çizgiler çoğaldı.

      “Yıldız Hanım Yeni Levent’te mi oturuyor?” dedi, sanki vereceğim cevabın çok önemli olduğunu hissettirir gibi.

      “Yıldız Hanım Ulus’ta oturuyordu,” dedim yengem olmadığını hatırlatan bir sesle.

      Hayal kırıklığına uğramasına ramak kalmış gibi kaşları yukarı kalktı hafifçe. Başını yana doğru eğdi sonra. Dikleştirdi yeniden, konuşmadan önce.

      “Uzağa gitmiyorsunuz ama ev taşımak ne olursa olsun…” dedi yengem olmadığını hatırlamaya fazla niyeti yokmuş gibi bir sesle. Penceredeki emlakçı pankartına baktı. “Dün nakliyecilerin kamyonetini görünce, komşumun işi zor dedim.”

      Mahalle baskısı dedikleri esas bu herhalde, dedim içimden. Gelip yeni evi düzenleme konusunda yardım et desem ne der acaba, diye düşündüm. Vazgeçtim sonra.

      “Size nasıl yardımcı olacağımı düşünüyorsunuz?” dedim.

      Bomboş bir salonun ortasında, türbanlı ve meraklı müşteri adayımı nasıl etkileyeceğimi bilemiyordum doğrusu. En iyisi, deyip cebimden sigaramla kibritimi çıkardım. Paketi Hülya Çakır’a doğru uzattım.

      “Yakayım bir tane,” dedi. Bunun ne anlama gediği üzerine fikir yürütmedim.

      Önce onunkini, sonra kendiminkini yaktım. Dumanlar alışık oldukları üzere tavana doğru yükseldiler.

      Konuşmasına yardım edeyim, dedim içimden.

      “Bir evliliğin kurtarılmasından söz ettiniz…” dedim. “Yanlış duymadıysam.”

      “Evet,” dedi kafasını sallayarak. Sanki birden, bomboş evimde benimle konuşmaya geldiğine pişman olmuş gibiydi. Son işimin böyle kolayca elimden kayıp gitmesini istediğim gibi bir hisse kapıldım. Yine de bekledim konuşması için.

      Sigarasından bir nefes daha çekti.

      “İnsan bazen pişman oluyor…” dedi dumanları salarkan.

      Yok, bu daha derin bir pişmanlıktı. Susmaya devam ettim.

      Son işim konuştu.

      “İnsan…” diye başladı. “İnsan karşısındakine güvenmeli. En azından evliliğin temeliyle ilgili. Bu güvenim sarsıldı bir ara. Yapmamam gereken bir şey yaptım.”

      Gözlerinin içine baktım devam etmesi için. Sigaramdan bir nefes de ben çektim.

      “Kocamın çekmecesinden bir şey aldım,” dedi. “Bir zarf. Almamalıydım.”

      Bir şey söylemem gerekiyordu artık.

      “Hepimiz hata yaparız,” dedim söylediğimi kendimin bile önemsemediğini gösteren bir sesle.

      “Zarfı yerine koyar mısınız?” dedi aniden. Sanki işi bir an önce halledip gitmek istiyor gibiydi sesi. Gözleri yüzümdeydi. Cevabı çok merak ediyormuş gibi.

      “Siz neden koyamıyorsunuz?” dedim.

      Sigarayı nereye söndüreceğini bilemez gibi etrafına baktı. Sonra yeniden bana.

      “Atın yere,” dedim. “Siz neden koyamıyorsunuz?”

      Yüzüme bakmaya devam etti. Bu kadarcık şeyi akıl edemediğime şaşırmış gibi. Sigarasını gözümün içine bakarak yere attı. Ses etmedim elbette. Nereye bakarsa baksın. Niye edecektim ki? Halı burada kalıyordu. Sonra sigarasını sanki beni ezer gibi ezdi spor ayakkabısının topuğuyla.

      “Kocamın galerisine iki gün üst üste hayatta gitmedim,” dedi. “Bir tuhaflık olduğunu hemen anlarlar.”

      “Resim galerisi mi?” dedim. Dediğim anda çok saçma bir şey söylediğimi anladım. Pencereye doğru ilerledim külümü silkmek ve küçük utancımı gizlemek için.

      “Araba galerisi,” dedi, kocasını sahte Picasso’ların yanında dururken görmüş gibi gülümseyerek. Gözleri kısıktı hâlâ ama. “Cip mip satar.”

      Sırtımı pencereye verip döndüm.

      “-lar, diye bitirdiniz deminki cümlenizi,” dedim. “Anlayacak biri daha var. O kim?”

      Attığı tahta parçasını hemen getiren köpeğine bakan biri gibi baktı bana Hülya Çakır.

      “Sekreteri,” dedi. “Telefona bakmadığı zaman SMS çeken bir kız. İşi gücü yok. Hemen diker kulaklarını.”

      Sormam gerekirdi artık. Sorayım dedim.

      “Şu evliliğin temelindeki güven meselesinde bu kızın da payı var diye mi düşünüyorsunuz?”

      Başını iki yana salladı.

      “Yok yok,” dedi. “Kemal’in uzaktan tanıdığı birinin kızıdır Selma. Popstar yarışmasının elemesini bile geçemeyince, bari yeri belli olsun diye hatırını kıramadığı için aldı yanına. Beni hiç sevmez. Biraz da müzevirdir. O bakımdan.”

      “Anladım,” dedim sigaramdan bir nefes daha çekerek. “Eşiniz de, Selma da farkında olmadan yerine konacak o zarf. Çaktırmadan. Hem de bugün. Öyle mi?” Olmadan sözcüğünü numarasını açıklayan bir sihirbaz gibi vurgulamıştım.

      “Evet,” dedi Hülya Çakır. “Yapabilir misiniz?”

      “Yaparım herhalde,” dedim duyduğum hayal kırıklığını kendimden bile saklamak için. Doğrusu son işimde biraz daha zorlayıcı bir görev hoşuma giderdi, diye düşündüm. Yıldız Turanlı’yı kızdırdığıma değecek bir iş. Sigaramı pencerenin pervazına bastırarak söndürdüm. Bahçeye atmadım ama izmariti.

      “Ama bugün…” dedi Hülya Çakır.

      “Bugün,” dedim onaylarcasına kafamı sallayarak. “Galeri nerde?”

      “Esentepe’de,” dedi. “Yan yana birkaç galeri vardır. Ortadaki. Çakır Otomotiv.”

      “Kemal Bey hep orada olur mu?” dedim.

      “Bazen СКАЧАТЬ