Название: On İki Hikaye ve Bir Rüya
Автор: H G Wells
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786057605634
isbn:
Ama konuyu sadece kendine getirmek için benden bahsetti.
“Sanırım,” dedi, “benim yaptığımdan daha fazla egzersiz yapmıyorsun ve muhtemelen daha az yemiyorsun.” (Bütün aşırı obez insanlar gibi, hiçbir şey yemediğini sanıyordu.) “Yine de” – ve yamuk bir ağızla gülümsedi – “farklıyız.”
Sonra şişmanlığından ve kilolarından bahsetmeye başladı; şişmanlığı için yaptığı her şeyi ve şişmanlığı için yapacağı her şeyi; şişmanlığı için insanların ona tavsiye ettiklerini ve kendisininkine benzer şişmanların kilo vermek için neler yaptıklarını… “Apriori,”1 dedi, “bir beslenme sorununun diyetle ve bir asimilasyon sorununun ilaçlarla yanıtlanabileceğini düşünürler.” Boğucuydu. Aptalca bir sohbeti vardı. Onu dinlerken içim şişti.
Bir kulüp ortamında böyle şeylere sabır gösterilir ama artık biraz fazla sabır gösterdiğimi fark ettim. Benden fazlasıyla etkilenmişti. Sigara içme odasına asla girmezdim ama o bana doğru yuvarlanarak gelirdi ve bazen ben öğle yemeğimi yerken gelip etrafımda dolanırdı. Bazen neredeyse bana yapışıyor gibiydi. Can sıkıcıydı ama sadece beni bunaltacak kadar çekingen de değildi; üstelik ilk andan itibaren tavrında bir şey vardı. Sanki o işi benim yapabileceğimi biliyormuş gibi, başka hiç kimsede bulamadığı küçük ve istisnai bir ihtimal görmüştü bende.
Geniş yanaklarının üstünden dikkatle bana bakar, kesik kesik soluyarak, “Kilo vermek için her şeyi yaparım.” derdi. “Her şeyi.”
Zavallı yaşlı Pyecraft! Az önce zili çaldı, tereyağlı çay keki sipariş edeceğine hiç şüphe yok!
Bir gün sözü asıl meseleye getirdi. “Bizim Farmakopemiz,”2 dedi, “Bizim Batı Farmakopemiz, yani Batı Farmakopesi; tıp biliminin sadece bir kısmı, her şeyi kapsamıyor. Doğuda, bana söylenene göre…”
Durdu ve bana baktı. Onunla birlikte olmak akvaryumda olmak gibiydi.
Birden ona çok kızdım. “Bana bak,” dedim, “Büyük büyükannemin tariflerinden sana kim bahsetti?”
“Pekâlâ,” dedi çekinerek.
“Bir haftadır her buluştuğumuzda,” dedim, “ve oldukça sık görüşüyoruz – bana bu küçük sırrım hakkında imalarda bulunup durdun.”
“Pekâlâ,” dedi. “Baklayı ağzımdan çıkardım artık, kabul ediyorum, evet, öyle. Birisinden duydum.”
“Pattison’dan mı?”
“Dolaylı olarak,” dedi, ama bence yalan söylüyordu. “Evet.”
“Pattison,” dedim, “o karışımları içerken tüm riskleri göze almıştı.”
Ağzını büzdü ve başını eğdi.
“Büyükannemin tariflerini herkes kaldıramaz,” dedim. “Babam neredeyse bana yemin ettirecekti ki…”
“Ettirmedi mi?”
“Hayır. Ama beni uyardı. Bir tanesini kendisi kullandı – bir kez.”
“Ah! Peki mesela… Diyelim ki… Bir tane olduğunu varsayalım…”
“Bunlar çok acayip tarifler,” dedim.
“Kokusuna bile dayanamıyorum. Hayır!”
Ama o kadar ileri gittikten sonra, Pyecraft da iyice çözüldükten sonra daha da ileri gitmeliyim. Sabrını fazla zorlarsam bir anda üzerime çöküp beni boğmasından hep biraz korkmuşumdur. Ben zayıftım, kabul ediyorum. Ama aynı zamanda Pyecraft’tan da rahatsızdım. Ona karşı, “Pekâlâ, risk al!” dememi sağlayacak hale gelmiştim. Bahsettiğim Pattison olayı tamamen farklı bir konuydu. Ne olduğu şimdi bizi ilgilendirmiyor, ama her neyse, o zaman kullandığım özel tarifin güvenli olduğunu biliyordum. Geri kalanı hakkında pek bir şey bilmiyordum ve genel olarak güvenliklerinden tamamen şüphe duymaya meyilliydim.
Yine de Pyecraft zehirlenirse…
İtiraf etmeliyim ki Pyecraft’ın zehirlenme olasılığı hoşuma gitmişti.
O akşam o garip, tuhaf kokulu sandalağacı kutusunu kasamdan çıkardım ve hışırtılı parşömenleri ters çevirdim. Görünüşe göre büyük büyükannem için tarifleri yazan beyefendinin karışık parşömenlere karşı bir zaafı olduğu açıktı ve el yazısı son derece okunaksızdı. Ailem, her ne kadar Hindistan memuriyet dernekleriyle bağını koparmamış ve Hindustani dilini nesilden nesle aktarmış olsa da hiçbir yeri düzgün yazılmamış belgenin bazı kısımlarını hiç okuyamıyordum. Ama çok geçmeden orada olduğunu bildiğim bir tarifi buldum ve bir süre kasamın yanında yerde oturup ona baktım.
“Bana bak,” dedim ertesi gün Pyecraft’a ve onun hevesli ellerinden küçük kâğıdı çekip aldım.
“Anladığım kadarıyla bu, kilo vermek için bir reçete.”
“Ya!” dedi Pyecraft.
“Kesinlikle emin değilim, ama sanırım öyle. Ve eğer tavsiyeme uyarsan, bu işin peşini bırakacaksın. Çünkü, anlarsın ya, senin çıkarların için kendi soyumu kötülediğime inanamıyorum, Pyecraft, o taraftaki atalarım, anladığım kadarıyla, çok tuhaf insanlarmış. Anladın mı?”
“Bir deneyeyim,” dedi Pyecraft.
Sandalyemde geriye yaslandım. Hayal gücümün sınırlarını zorlasam da yetmedi. “Tanrı aşkına, Pyecraft,” dedim. “Zayıflayınca böyle görüneceğini mi sanıyorsun?”
Mantığa karşı savunmasızdı. Ne olursa olsun, bir daha asla iğrenç şişmanlığı hakkında bana bir şey söylemeyeceğine dair ona söz verdirdim ve sonra o küçük kâğıt parçasını ona verdim.
“Bu çok kötü bir şey,” dedim.
“Önemli değil,” dedi ve aldı.
Gözleri fal taşı gibi açıldı. “Ama… ama…” dedi.
İngilizce olmadığını yeni öğrenmişti.
“Elimden geldiğince sana bir çeviri yapacağım.”
Elimden gelenin en iyisini yaptım. Ondan sonra iki hafta boyunca konuşmadık. Bana ne zaman yaklaşsa kaşlarımı çattım ve onu uzaklaştırdım. O da anlaşmamıza saygı duydu, ancak iki haftanın sonunda her zamanki gibi şişmandı. Ve sonra konuşma fırsatı yakaladı.
“Konuşmalıyım,” dedi. “Bu adil değil. Yanlış СКАЧАТЬ
1
(Bilgi, yargı için) Hiçbir deneye dayanmayan, us yoluyla ortaya konan, önsel. (e.n.)
2
Tıbbi ilaçların dozları, formülleri ve kullanımlarını içeren listelere ait bilgilerin bulunduğu kitap. (e.n.)