İnsanı Tanıma Sanatı. Alfred Adler
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanı Tanıma Sanatı - Alfred Adler страница 2

Название: İnsanı Tanıma Sanatı

Автор: Alfred Adler

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361148

isbn:

СКАЧАТЬ tavırlarının amacıyla tamamen aynı olduğunu belirlediğimizde bu dışavurumları en iyi biçimde değerlendirebileceğimizi öğrendik. Kısacası ruhsal hareketler bakış açısından bakıldığında hiçbir değişikliğin yer almaması, şaşırtıcı bir netlikle kanıtlanmıştır. Belli başlı ruhsal olguların dış yapısı, somutlaşması ve kelimelerle ifade edilmesi değişebilir fakat temel ilkeleri, hedefi, dinamikleri ve ruhsal yaşamı nihai amacına götüren diğer her şey değişmeden kalmıştır. Zihni sürekli şüphe ve güvensizlikle dolu olan ve her girişimi onu toplumdan yalıtmaya yönelen kaygılı karakterdeki erişkin bir hasta, hayatının üçüncü ya da dördüncü yılındakiyle aynı karakter özellikleri ve ruhsal hareketleri gösterir. Gerçi çocukluk basitliğinde bu hareketler ve özellikler daha şeffaf biçimde yorumlanır. Bu sebeple araştırmamızın büyük bir kısmında tüm hastaların çocukluğuna yöneltmeyi ilke edindik. Böylece, çocukluğunu bildiğimiz erişkin birinin özelliklerini çoğunlukla onlar bize anlatmadan ortaya çıkarabilme becerisi geliştirdik. Bir yetişkin olarak kendisinde gözlemlediklerimizi, çocuklukta tecrübe ettiklerinin doğrudan yansıması olarak görüyoruz.

      Bir hastanın çocukluğuna dair en canlı hatıraları dinleyip bunları nasıl doğru bir biçimde yorumlayabileceğimizi bilirsek kişinin günümüzdeki karakter örüntüsünü büyük bir doğrulukla yeniden kurabiliriz. Bunu gerçekleştirirken bireyin çocuklukta geliştirdiği davranıştan sapma göstermesinin çok zor olduğu gerçeğinden yararlanırız. Çok az sayıda birey, her ne kadar yetişkinliklerinde kendilerini tamamen farklı durumlarda bulsalar da çocuklukta edindikleri davranış örüntülerini değiştirebilmişlerdir. Yetişkinlik hayatındaki tutum değişikliğinin mutlaka bir davranış örüntüsü değişimi anlamına gelmesi gerekmez. Ruhsal hayat kendi temelini değiştirmez. Birey aynı faaliyet sırasını hem çocuklukta hem de erişkinlikte korur ve bu da aynı zamanda, hayattaki amacının da değişmediği sonucuna varmamıza neden olur. Şayet davranış örüntüsünü değiştirmek istiyorsak, dikkatimizi çocukluk deneyimlerine yoğunlaştırmamız için bir başka neden daha vardır. Bir bireyin olgunluktaki sayısız deneyim ve izlenimini değiştirip değiştirmediğimiz çok fazla fark yaratmaz. Asıl gereken, hastamızın temel davranış örüntüsünü keşfetmektir. Bu bir kez anlaşıldığında, hastanın temel karakterinin ve hastalığının doğru yorumunu öğrenebiliriz.

      Böylece, çocuğun ruhsal yaşamının incelenmesi bilimimizin dayanak noktası olmuştur. Önemli sayıda araştırma da hayatın ilk yıllarının araştırılmasına tahsis edilmiştir. Bu alanda şimdiye dek hiç değinilmemiş ya da irdelenmemiş o kadar çok veri vardır ki hemen herkes insan doğasının incelenmesinde muazzam ölçüde yararlı olabilecek yeni ve değerli bir keşif yapabilecek durumdadır.

      İncelemelerimiz sırf kendi iyiliği için değil tüm insanlığın yararı için var olduğundan, eş zamanlı olarak kötü karakter özelliklerini engellemenin bir yöntemi geliştirilmiştir. Üzerinde önceden hiç düşünmediğimiz halde, araştırmalarımız yıllardır katkıda bulunduğumuz pedagoji (eğitimbilim) alanına sürüklenmiştir. Pedagoji, bu alanda deney yapmak ve insan doğasının incelenmesinde değerli bulduklarını uygulamak isteyenler için tam bir hazinedir. Çünkü insan doğası gibi pedagoji de sırf kitaplardan çıkarılacak bir şey değildir. Aksine, uygulamalı hayat okulundan edinilmesi gerekir.

      Kendimizi ruhsal hayatın her belirtisiyle tanımlamalı, ona adamalı ve insanlara hem sevinçlerinde hem kederlerinde eşlik etmeliyiz. Tıpkı iyi bir ressamın, öznesi olan kişinin hissettiği özellikleri portresine resmetmesi gibi. İnsan doğası ilminin, kendi hizmetinde olan birçok alete sahip, diğer sanatlarla yakından ilişkili ve onlar için yararlı bir sanat dalı olarak görülmesi gerekir. Özellikle edebiyat ve şiir sanatında sıradışı bir öneme sahiptir. İlk hedefi insanlar hakkındaki bilgimizi çoğaltmak olmalıdır. Bir başka deyişle, bu ilmin hepimizin kendimiz için daha iyi ve daha olgun bir ruhsal gelişim oluşturabilme olanağını elde edebilmemizi sağlaması gerekir.

      En büyük zorluklarımızdan biri insan doğasını anlama noktasında sıradışı derecede duyarlı olan insanlarla sık karşılaşmamızdır. Lisans hazırlık düzeyinde bu alanda birkaç ders alıp kendilerini yüksek lisans seviyesinde saymayan çok az insan vardır. Hatta birilerinin çıkıp insanlık hakkındaki bilgilerini sınamalarına gücenmeyen daha da az kişi vardır. İnsan doğasını gerçekten bilmek isteyenler, sırf kendi empati hisleri aracılığıyla insanların değeri ve kıymetini tecrübe edenlerdir. Yani kendilerinin de ruhsal krizler geçirdikleri gerçeğinin farkında olanlar ya da bu tip krizleri diğerlerinde fark edebilenlerdir.

      Bu durumdan, strateji ve bilgimizi kesin bir taktikle uygulamaya geçirebilmek için bir teknik bulma sorunu ve gerekliliği doğar. Hiçbir şey, bireyin yüzüne kendi ruhunun keşfedilmesi sayesinde ortaya çıkarılan katı gerçekleri vurmaktan daha nefret uyandırıcı değildir. Yine hiçbir şey bundan daha eleştirel bakışlarla karşılaşamaz. Bu bakımdan, nefret edilmek istemeyen herkese özellikle bu hususta dikkat etmesi gerektiği tavsiye edilebilir. Kötü şöhret kazanmanın en mükemmel yolu, insan doğası hakkındaki bir bilgi sayesinde elde edilen gerçeklerden dikkatsizce yararlanmak ve bunları suiistimal etmekten geçer. Örneğin, kişinin bir komşusunun karakteriyle ilgili ne kadar çok şey bildiğini ya da bildiğini zannettiğini bir akşam yemeğinde göstermek istemesi gibi. Ayrıca bu bilimin temel gerçeklerinden adeta tamamlanmış ürünler olarak bahsetmek, bilimi bir bütün olarak anlamayan kimselerin bilgi edinmesi açısından tehlikelidir. Bu bilimi anlamayanlar bile böylesi bir prosedürün kullanılmasıyla hakarete uğramış hissedebilir. Daha önce söylediklerimizi yinelemek gerekir: İnsan doğası bilimi bizleri mütevazı olmaya zorlar. Deneylerimizin sonuçlarını gereksizce ve aceleyle ilan etmememiz gerekir. Bu ancak küçük bir çocuğun kendini sergileme kaygısına ve yapabildiği her şeyi hava atarak gösterme çabasına benzer. Bir yetişkine uygun bir davranış gibi görülmesi mümkün değildir.

      İnsan ruhunu bilen kişiye önce kendisini test etmesini tavsiye edebiliriz. İnsanlığa hizmet ederken ulaştığı deneylerin sonuçlarını gönülsüz bir kurbanın yüzüne fırlatmaması gerekir. Böyle yaparak ancak gelişmekte olan bir bilime yeni güçlükler eklemiş ve aslında maksadını aşmış olur. O zaman, genç araştırmacıların düşüncesiz heyecanından doğan hataların yükünü sırtlamak zorunda kalacağız. Bu yüzden, bütünün parçaları hakkında herhangi bir sonuca ulaşmadan önce, bütün hakkında eksiksiz bir görüşe varmamız gerektiği hususunda dikkatli ve bilinç sahibi olmak daha iyidir. Üstelik bu gibi sonuçlar ancak birilerine yarar sağlayacağından tam olarak emin olduğumuzda yayınlanmalıdır. İnsan karakteri üzerine doğru bir sonucu kötü bir biçimde ya da uygunsuz bir zamanda öne sürerek büyük bir kötülük yapmak mümkündür.

      Değerlendirmelerimizde ilerlemeden önce birçok okurun aklına gelebilecek belirli bir itirazla yüzleşmemiz gerekiyor. Bireyin hayat tarzının değişmeden kaldığına dair yukarıda öne sürdüğümüz iddia birçok kişiye anlaşılmaz gelecektir. Çünkü bireyin hayata karşı tutumunu değiştiren birçok deneyimi vardır. Herhangi bir deneyimin birçok yorumunun olabileceğini unutmamalıyız. Benzer bir deneyimden aynı sonucu çıkarabilecek iki kişinin olmadığını göreceğiz. Bu durum, deneyimlerimizin bizi daha zeki kılmadığı gerçeğini açıklar. Kişinin bazı zorluklardan kaçınmayı öğrendiği ve diğerlerine karşı felsefi bir tutum geliştirdiği doğrudur fakat bunun sonucunda kişinin eyleme geçtiği örüntü değişmez. İleriki değerlendirmelerimiz sürecinde, insanoğlunun deneyimlerini daima aynı amaç için kullandığını göreceğiz. Detaylı inceleme, bireyin tüm deneyimlerinin onun yaşam tarzına, onun hayat örüntüsünün mozaiğine uyması gerektiğini ortaya çıkaracaktır. Kendi deneyimlerimizi biçimlendirdiğimiz neredeyse herkesçe bilinen bir СКАЧАТЬ