Sefiller I. Cilt. Виктор Мари Гюго
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sefiller I. Cilt - Виктор Мари Гюго страница 44

Название: Sefiller I. Cilt

Автор: Виктор Мари Гюго

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-60-9

isbn:

СКАЧАТЬ yapılan bir şakaya her zaman saygı duyarım. Zira şaka nerede olursa olsun konmuştur bir yere ama akbaba göklerde uçmaya devam eder. Sonuç olarak şunu bir düşünün; bütün yücelikle adlandırdığımız güzellikler, şaka sonucu meydana gelmiştir. Şaka kesinlikle hakaretten uzaktır. Değerleri oranında onu onurlandıralım, bu yüzden altında başka bir şey aramayalım. İnsanlığın en yücesi, en kutsal olanı, en çekicisi ve belki de insanlığın dışında kalanlar bile şaka yapmışlardır. Yüce İsa Mesih, Aziz Petrus’a; Yüce Musa, İshak’a; Eschlyus Polynices, Kleopatra Octavius’a şakalar yapmıştır. Şunu da sakın unutmayın, Kleopatra şakasını Aktium Savaşı’ndan önce yapmıştır ve güzel Toryne şehrinin oluşmasıyla bu savaş sona ermiştir. Yani Yunanca bir isim olan bu güzel şehri bile bir şakaya borçluyuz. Bunları söyledikten sonra, biraz önce söylediklerime geri dönüyorum. Tekrar ediyorum kardeşlerim, tekrar ediyorum; aşırı taşkınlığa, şamataya, gürültüye lüzum yok; her şeyin bir yeri olduğu gibi neşenin de şakalaşmanın da bir yeri ve zamanı var. Şimdi beni dinleyin: Ben Anphiarus’un sağduyusuna ve Sezar’ın tüysüzlüğüne sahibim. ‘Her şeyin olduğu gibi şakanın da bir ölçüsü vardır.’ demiştim. Elmalı turtaya bayılıyorsunuz, değil mi hanımlar? Ama onda bile aşırıya kaçmamalısınız. Elbette tatlı yemenin bile bir yolu yordamı vardır. Oburları oburluk cezalandırır. Hazımsızlık ise Tanrı tarafından midesini idare edemeyenlere verilmiş bir cezadır. Ve şunu sakın unutmayın; her şeyin, bize zevk versin ya da vermesin, aşkımızın dahi dolabilen bir midesi vardır. İşte bu yüzden, midenin gereksiz yere doldurulmaması, sınırlarının zorlanmaması için atacağımız adımların ölçüsünü belirlemek gerekir. Gereken yerde, gerektiği zaman insan kendisini durdurmayı bilmelidir. Bilge olan kişi, belirli bir anda kendisini nasıl tutması gerektiğini bilen adamdır. Bu konuda bana güvenin. Çünkü tüm deneyimlerim bu durumun gerçekten böyle olduğunu bana kanıtlamış ve ben de bu şekilde hep başarılı olmuşumdur. Üzerinde düşünülmeye, yorumlanmaya ve çözülmeye değer bir olayla tamamen değersiz bir olayı kolayca ayırt edebilirim ben. Çünkü doktor olmak için Roma’da Munatius Demens, babasını öldüren adamı sorguya çekerken ben de işkencenin nasıl yapılacağına dair bir tez yazmıştım. Bu yüzden de arzularınızın ölçülü olmasını tavsiye ediyorum sizlere. Adımın Félix Tholomyès olduğu kadar iyi biliyorum bu durumu. Saati geldiğinde kahramanca karar alıp Sylla veya Origenbe gibi gerektiği anda cesurca noktayı koyabilene ne mutlu!”

      Favourite, onun bu sözlerini büyük bir dikkatle dinlemişti. “Félix.” dedi. “Ne güzel bir isim! Bu ismi çok severim! Latince mutlu anlamına geliyor.”

      Tholomyès sözlerine devam etti:

      “Sevgili dostlarım, beyler ve bayanlar! Sizler de her zaman mutluluğun doruklarında yaşamak, aşkı geliştirerek en yüce noktasına taşımak ve cesurca aşkınıza sahip çıkmak istemez misiniz? Bunu sağlamanın yolu çok basit! Limonata içmek, insan gücünü aşacak kadar çalışmak, son noktasına kadar ağır yükler taşımak, ölümüne çalışmak; uyumayın sevgili dostlarım, uyumayın! Azotlu içecekler için, haşhaş yaprağını kaynatıp suyunu için, bunu sıkı bir perhizle perçinleyin, kendinizi aç bırakın ve belinize ottan kuşaklar sararak, soğuk banyolar hem de kurşun banyoları alarak losyonlar ve oksikratlar ile yaşamınızı teşvik edin.”

      “Ben bir kadını tercih ederim.” dedi Listolier.

      “Kadın mı?” diye devam etti Tholomyès. “Onlara güven olmaz. Bir kadının kararsız yüreğine teslim olanın vay hâline! Kadınlar hain ve nankördür dostum. Yılandan nefret eder bu yaratıklar çünkü kıskanırlar yılanı, yılan kadar ustaca kandıramazlar zira insanoğlunu.”

      “Tholomyès!” diye bağırdı Bachevelle. “Sarhoşsun sen!”

      “Ah, hem de nasıl.” dedi Tholomyès.

      “O zaman çok mutlu olmalısın.” diye devam etti Blachevelle.

      “Merak etme, mutluyum zaten.” diye yanıtladı Tholomyès.

      Ve bardağını yeniden doldurarak ayağa kalktı.

      “Şarap şerefine! Nunc te, Bachhe, canam!7 Affedersiniz hanımlar, bu İspanyolca idi. Bunun kanıtı da şöyledir: Şarap fıçısının büyüklüğü her yerde farklıdır. Mesela Kastilya arrobası on altı litredir, Alicante cantarosu on iki litre, Kanarya adalıların almudesi yirmi beş, Balear Adaları’nın cuartini yirmi altı ve Deli Petro’nunki otuz litredir. Yaşasın Büyük Çar ve çok yaşasın ondan da büyük olan fıçısı! Hanımlar, dostunuzun vereceği tavsiyeye uyun; hiçbir şey kusursuz değildir. Aşkın en büyük kusuru hata yapmaktır. Bir aşk ilişkisi, dizlerinin üzerinde ovalamaktan nasır olan elleriyle bir İngiliz hizmetçisi gibi çökerek kendini güçsüz göstermekle yapılmaz. Hiçbir şey kusursuz olmadığı gibi kusursuz aşk da yoktur. Hatalar, insani unsurlardır; aşk da hata yapmak demektir. Hanımlar, ben hepinize tapıyorum. Ah, Zéphine, ey Joséphine; yüzünü kırışıklıklar basmaya başlamış, eski güzelliğini yavaş yavaş kaybediyorsun. Ancak yine de bu kırışıkların altında bile gören gözler için büyük bir anlam yatıyor. Favourite’a gelince ey periler ve ilham perileri! Kıskanır onun güzelliğini. Bir gün Blachevelle, Guérin-Boisseau Sokağı’ndaki dereden geçerken bacaklarını gösteren, beyaz çorap giymiş güzel bir kız görür. İşte bu kızın görüntüsüne ilk görüşte âşık olan da Blachevelle’in kendisidir. Âşık olduğu kişi, Favourite’dan başkası değildir. Ah Favourite, İyonyalı güzeller kadar güzel olan kadın, dudakların tıpkı Euphorion adında eski bir ressamın portrelerinde yer verdiği Yunan tanrıçalarınınki kadar dolgun. Şimdilerde bu ressam yaşıyor olsaydı, senin o dudaklarını resmetmek için yalvarıyor olurdu; sen de dudaklarının güzelliği ile bütün dünyaya ün salardın. Elmayı Venüs gibi kabul etmek için ya da Havva gibi yemek için yaratıldın, güzellik seninle başlar. Az önce bahsettiğim Havva’ya atıfta bulunuyorum, onu yaratan sensin. Güzel kadın, benim ismimi çok sevdiğini söyledin. Şimdi seninle senli benli konuşmaktan vazgeçiyorum çünkü şiirden düzyazıya geçiyorum. Biraz önce benim adımı sevdiğinden bahsediyordun. Bu beni gerçekten etkiledi ama kim olursak olalım isimlere güvenmeyelim. Onlar insanı yanıltabilirler. Benim adım Félix ancak anlamı gibi hiç de mutlu değilim. Kelimeler yalancıdır. Bize verdikleri işaretleri körü körüne kabul etmenin anlamı yok. Mantar için Liège,8 eldiven için Pau9 yazmak bir hata olur. Bayan Dahlia, sizin yerinizde olsam ismimi Rosa olarak değiştirirdim. Çünkü bir çiçekte koku ne kadar önemliyse kadında da akıl o kadar önemlidir. Fantine için de birkaç kelam etmek isterim. Göklerde uçuşan bir hayalperesttir; düşünceli, utangaç, dalgın bir insandır; bu peri kızı tıpkı bir rahibe kadar masumdur, çekingendir, yanılsamalara sığınır, şarkı söyler, dua eder ve ne olduğunu çok iyi bilmeden masmavi gökyüzüne bakan bir hayalettir. Onun dünyası renklidir, tazecik çiçeklerle doludur, onun cennet gibi hanesi kendine has kapalılığa sahip olan iç açıcı bir bahçeye benzer. Ah Fantine, sadece şunu bil! Ben, Tholomyès, tamamen bir yanılsamayım ama sen güzel sarışın kadın, beni duymuyorsun bile! Senin adına gelince tatlılık, tazelik, gençlik, neşeli sabah güneşi gibi senin adın papatya ya da inci olmalıydı; ey Doğu’nun en güzel kadınından daha güzel olan Fantine! Hanımlar, size ikinci bir tavsiyem daha olacak; sakın evlenmeyin, evlenmek belki de hiç kalkamayacağınız bir hastalığa benzer, bu riskten kaçının. Ama ah! Neler söylüyorum ben? Sözlerimi boşa harcıyorum. Evlilik konusunda kızlar çaresizdir ve biz bilge adamların tüm söyleyebilecekleri, yelek yapımcılarının ve kunduracıların elmaslarla süslenmiş СКАЧАТЬ



<p>7</p>

Şimdi, Bacchus; senin için şarkı söyleyebilirim!

<p>8</p>

(Fr.) Mantar.

<p>9</p>

Deri.