Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс страница 7

Название: Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt

Автор: Чарльз Диккенс

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-54-8

isbn:

СКАЧАТЬ eve git ve hemencecik yatağa gir.” Bir anda bir düzine şal verildi. Aralarından en kalın üç ya da dört tanesi seçildi ve Mr. Pickwick sarılıp Mr. Weller’ın rehberliğinde, sırılsıklam, şapkasız, elleri yanında sabit ve belirgin bir amacı yok gibi göründüğü hâlde herhâlde saatte altı mile denk gelecek bir hızla atlayıp zıplayan yaşlı bir beyefendinin tuhaf olağanüstülüğü hâlinde yola koyuldu.

      Ancak Mr. Pickwick böylesine uç bir durumda görünümünü umursayacak değildi ve etrafındaki herhangi biri azıcık heyecan belirtisi gösterdiğinde zihninde canlı renklerle bir yangın olduğunu canlandıran yaşlı hanımefendide mutfak bacasının alev aldığı izlenimini uyandırarak ona kalp çarpıntısı yaşatan Mr. Tupman’ın onlardan beş dakika önce vardığı Manor Çiftliği’ne ulaşana kadar hızından feragat etmemesini salık verdi.

      Mr. Pickwick yatağa girene kadar hiç durmadı. Sam Weller odada kudretli bir ateş yaktı ve daha sonra yemeğini, bir kâse meyve kokteylini ve güvende olmasının şerefine hazırlanan bir içkiyi de odasına götürdü. Yaşlı Wardle onun yataktan kalkmasına kati surette izin vermediğinden yatakta başmisafir görevini sürdürdü. İkinci ve üçüncü kâse de istendi ve Mr. Pickwick ertesi sabah hiçbir romatizma belirtisi olmadan uyandı ki bu da Mr. Bob Sawyer’ın böyle durumlarda insana sıcak bir pançtan daha fazla iyi gelecek hiçbir şey olmadığı fikrinin çok haklı bir düşünce olduğunu kanıtlamıştı. Çünkü eğer sıcak pançlar engelleyici bir etki gösterememişse bunun sebebi hastanın yeteri kadar içmeme gafletinde bulunması olurdu.

      Şen ekip ertesi gün dağıldı. Ayrılıklar okul günlerinde önemli olaylardır ancak daha sonrasında da acı vericidirler. Ölüm, çıkarlar ve kaderin oyunları her gün pek çok mutlu grubu ayırır, onları uzak diyarlara fırlatır ve kızlarla oğlanlar bir daha geri dönemezler. Bu durumda aynen bunun olduğunu söylemeye çalışmıyoruz, tek yapmaya çalıştığımız ekibin farklı üyelerinin evlerine dağıldıkları ve Mr. Pickwick ve arkadaşlarının bir kez daha Muggleton faytonundaki yerlerini aldıkları ve Arebella Allen’ın artık orası her neresiyse yaşadığı yere gittiği -eminiz ki Mr. Winkle neresi olduğunu biliyordur ama itiraf ediyoruz ki biz bilmiyoruz- ağabeyinin ve onun en yakın ve sevgili dostu Mr. Bob Sawyer’ın ilgi ve koruması altında olduğunu söylemektir.

      Ancak ayrılmadan önce sözü geçen yakın arkadaş ve Mr. Benjamin Allen, Mr. Pickwick’i gizemli bir edayla bir kenara çekmiş ve Mr. Bob Sawyer, başparmağını Mr. Pickwick’in kaburgalarının arasına bastırarak hem kendine özgü bir maskaralığı hem de insan anatomisine dair bilgisini gösterip bir yandan da şu soruyu sormuştu:

      “Söyle bakalım yaşlı oğlan, nerelerde tünersin?” Mr. Pickwick bu soruya son günlerde George and Vulture’da kaldığını söyleyerek yanıt verdi.

      “Keşke gelip bizi ziyaret etseniz.” dedi Bob Sawyer.

      “Tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu olurum.” diye yanıtladı Mr. Pickwick.

      “İşte ikametgâhım.” dedi Mr. Bob Sawyer, bir kart çıkararak “Lant Caddesi, Borough; Guy’a1 yakın ve bu benim için elverişli bir durum. St. George Kilisesi’ni biraz geçtikten sonra sağdaki ana caddeye dön, hemen sağda kalıyor.”

      “Bulurum.” dedi Mr. Pickwick.

      “İki hafta sonra perşembe günü gelin ve yanınızda başka arkadaşlarınızı da getirin.” dedi Mr. Bob Sawyer. “O akşam başka tıpçı dostlarım da bende olacaklar.”

      Mr. Pickwick tıpçı dostları görmekten dolayı duyacağı memnuniyeti belirtti. Mr. Bob Sawyer çok samimi bir ortam olacağını ve dostu Ben’in de ekibe dâhil olduğunu söyledikten sonra tokalaştılar ve ayrıldılar. Bu noktada Mr. Winkle kısacık konuşmaları sırasında Arabella Allen’a fısıldamış mıydı ve fısıldadıysa farklı biçimde sohbet ediyor muydu ve eğer ediyorduysa da ne demişti buna dair sorulara açığız. Dahası Mr. Snodgrass, Emily Wardle ile ayrıca sohbet ediyor muydu bunun da merak edilmesini anlıyoruz. Buna diyebileceğimiz şey artık hanımlara ne söyledilerse bununla ilgili Mr. Pickwick ya da Mr. Tupman’a yirmi sekiz mil boyunca tek kelime etmeyip sık sık iç çektikleri, bira ve brendi teklifini reddettikleri ve çok kederli göründükleri olacaktır. Eğer dikkatli hanım okurlarımız bu gerçeklerden herhangi tatmin edici çıkarımlara ulaşabilirlerse bunu yapmalarını rica ediyoruz.

      Otuz Birinci Bölüm

      Tümüyle Kanunla ve Bu Alanda Eğitim Almış Çeşitli Yetkililerle İlgili Bölüm

      Temple’ın çeşitli kıyılarına ve köşelerine yayılmış kimi karanlık ve kirli çeşitli ofisler bulunur. Dinlenme saatleri sırasınca, tüm sabah ve iş saatleri süresince de akşamları kollarının altında tomarlar dolusu ve ceplerinden taşan kâğıtlarla bir içeri bir dışarı çıkan neredeyse sonu gelmeyen bir dizi yazman görülür. Avukat yazmanlarının birkaç seviyesi bulunur. Sözleşmeli yazmanlar vardır. İkramiye alırlar, bir açıdan dava vekilidirler, terzide veresiye hesapları vardır, partilere davet edilirler, bir Gower Caddesi’nde bir de Tastock Meydanı’nda tanıdıkları birer aile mutlaka vardır, uzun tatillerde sayısız atı olan babalarını görmek için şehir dışına çıkarlar. Bunlar kısaca özetlemek gerekirse epey aristokrat yazmanlardır. Sonra maaşlı yazmanlar vardır -büro içinde ya da dışında hizmet veriyor olabilirler- bunlar haftalık otuz şilinlik maaşlarının çoğunu kişisel keyif ve eşyalara harcarlar, Adelphi Tiyatrosu’nda haftada en az üç gün yarı yarıya indirimli oyun izlerler, sonra gidip birahanelerde har vurup harman savururlar ve altı ay önce geçmiş bir modanın şekilsiz karikatürü gibidirler. Sonra orta yaşlı mübeyyizler vardır. Bunların geniş aileleri vardır ve her zaman pasaklı, çoğu zaman da sarhoşturlar. Sonra da ofis yazmanları vardır. Bunlar ilk kez kaban giyiyorlardır, okul çocuklarına yerinde bir nefret beslerler, sosis ve bira için akşamları kulübe giderler ve “hayat” gibisi olmadığını düşünürler. Bu türün sayamayacak kadar çok çeşidi vardır ancak ne kadar çeşitli olurlarsa olsunlar hepsi belirli çalışma saatlerinde az önce sözünü ettiğimiz yerlere aceleyle girer ve oralardan aceleyle çıkar görülürler.

      Bu dünyadan elini eteğini çekmiş köşeler; mahkeme emirlerinin hazırlandığı, tebligatların imzalandığı, beyannamelerin çıkarıldığı ve Majestelerinin kullarına işkence ve eziyet etmek ve hukuk mesleğinin erbaplarını rahata erdirmek ve ceplerini doldurmak için yürürlüğe konulan sayısız ustalıklı çarkın mevcut olduğu hukuk mesleğinin bürolarını oluşturmaktadır. Bunlar çoğunlukla gündüzleri kuru küf ve geceleri de ıslak pelerinler, kokuşmuş şemsiyelerden ve içyağından yapılan yoğun mumlardan yayılan kokularla birleşen, senelerdir gizlice nemlenmekte olan sayısız parşömen rulosunun hoş bir kokusunun olduğu alçak tavanlı, küflü bürolardı.

      Mr. Pickwick ve arkadaşları Londra’ya döndükten on gün ya da iki hafta sonra, pirinç rengi düğmeleri olan kahverengi paltolu, uzun saçları titiz biçimde tüysüz şapkasının kenarına tutturulmuş, eski ve kirli pantolonu potin çizmelerinin içine dizlerinin her an gizlendikleri yerden çıkacakmış gibi görünmelerine sebep olacak şekilde sıkı biçimde sokuşturmuş bir şahıs; akşamın yedi buçuğunda, bu bürolardan birine aceleyle girdi. Paltosunun cebinden uzun ve ince bir parşömen parçası çıkardı ve memur da o kâğıda okunaksız siyah bir mühür bastı. Sonra her biri parşömenin bir kopyası olan, isim kısmı boş, benzer boyutlarda dört parça kâğıt çıkardı ve boşlukları doldurup beş belgeyi de cebine koyarak oradan aceleyle uzaklaştı.

      Cebinde СКАЧАТЬ



<p>1</p>

Londra’da bir hastane.