Название: Mister Pickwick'in Maceraları I. Cilt
Автор: Чарльз Диккенс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-53-1
isbn:
“Şiirini görmek isterim.” dedi Mr. Snodgrass.
“Ben de o köpeği görmek isterim.” dedi Mr. Winkle.
Mr. Tupman hiçbir şey söylemedi ama Donna Christina’yı, mide yıkama tulumbasını, çeşmeyi düşündü; gözleri yaşlarla doldu.
Özel bir oturma odası tutulup yatak odaları incelendikten ve akşam yemeği siparişi verildikten sonra grup şehri ve civar mahalleleri görmek için dışarı çıktı.
Mr. Pickwick’in isimleri Stroud, Rochester, Chatham ve Brompton olmak üzere bu dört kasabayla ilgili aldığı notların dikkatle incelemesi sonucu görünümlerine dair izlenimlerinin aynı bölgeye giden diğer gezginlerden elle tutulur herhangi bir farkı olduğuna dair bir bulgu bulamadık. Kasabanın genel görünüşü kolaylıkla özetlenebilir.
“Bu kasabaların esas ürünleri…” diyor Mr. Pickwick. “Askerler, denizciler, Yahudiler, tebeşir, karides, memurlar ve tersane çalışanları gibi görünüyor. Halka açık caddelerde satışa çıkarılan malların çoğunu denizcilik ürünleri, bademli tatlı, elma, yassı balıklar ve istiridye oluşturuyor. Sokaklar başlıca ordunun şenliğinden kaynaklanan canlı ve hareketli bir görünüme sahip. Bu yürekli adamların hem hayvani hem ateşli ruh hâlinin etkisi altında sendelemelerini görmek özellikle de onları takip edip onlarla şakalaşmanın çocuk nüfusu için ucuz ve masum bir eğlenti sağladığını akla getirmek yardımsever bir zihin için gerçekten keyifli.” “Hiçbir şey…” diye ekliyor Mr. Pickwick. “Onların neşesini aşamaz. Daha benim geldiğim günden bir gün öncesinde onlardan biri bir bar sahibesinin evinde saldırıya uğramıştır. Kadın barmen adama daha fazla içki vermeyi kesin olarak reddetmiştir; karşılığında o da (yalnızca şakayla) süngüsünü çekmiş ve kızı omuzundan yaralamıştır. Her şeye rağmen bu hoş bey ertesi gün hana gidip olayı görmezden gelmeye ve olanları unutmaya hazır olduğunu ilk belirten kişi olmuştur!”
“Bu kasabalardaki tütün tüketimi…” diye devam ediyor Mr. Pickwick. “Çok yüksek ve sokakları istila eden koku sigara içmeyi aşırı seven insanlar için epey keyif verici olmalı. Sığ bir gezgin kirliliğe itiraz edebilir ki bu kasabaların ana özelliğidir ama bunu gidiş gelişin ve ticari refahın bir belirtisi olarak görenler için bu gerçekten tatmin edicidir.”
Yabancı dakik biçimde beşte ve çay saatinden kısa süre sonra geldi. Kendini kese kâğıdı kaplı paketten kurtarmıştı ama kılığında hiçbir değişiklik yapmamıştı ve sanki bu mümkün olabilirmiş gibi her zamankinden daha çenebazdı.
“O nedir?” diye sordu, garson kapaklardan birini kaldırırken.
“Dil balığı, efendim.”
“Dil balığı… Ah! Özel balıktır… Londra menzil araba sahiplerinden gelenlerin hepsi siyasi yemeklere gidiyor… At arabası dolusu dil balığı… Kurnaz arkadaşlar.”
“Bir kadeh şarap, efendim?”
“Zevkle.” dedi Mr. Pickwick ve yabancı kadehini önce onunla, sonra Mr. Snodgrass’la, sonra Mr. Tupman’la, sonra da Mr. Winkle’la ve sonra da bütün grupla birlikte, neredeyse konuştuğu hızla tokuşturdu.
“Merdivende müthiş karmaşa var, garson.” dedi yabancı. “Kalıplar yukarı çıkıyor, marangozlar aşağı iniyor, lambalar, camlar, harplar… Neler oluyor?”
“Balo efendim.” dedi garson.
“Toplantı, ha?”
“Hayır, efendim, toplantı değil. Bir yardım kuruluşunun yararına düzenlenen balo, efendim.”
“Bu kasabada çok fazla hoş kadın var mı, biliyor musunuz, efendim?” diye sordu Mr. Tupman, büyük bir ilgiyle.
“Olağanüstü… Önde gelenleri. Kent efendim, herkes Kent’i bilir: elma, vişne, şerbetçi otu ve kadınlar… Bir kadeh şarap, efendim!”
“Büyük keyifle.” diye yanıtladı Mr. Tupman. Yabancı kadehini doldurdu ve bitirdi.
“Gitmeyi çok isterim.” dedi Mr. Tupman, balo konusunu sürdürerek. “Çok.”
“Biletler barda, efendim.” diye araya girdi garson. “Her bir bilet on şilin, efendim.”
Mr. Tupman bir kez daha kutlamada bulunmaya dair içten dileğini dile getirdi ancak Mr. Snodgrass’ın kararmış gözleri ve Mr. Pickwick’in boş bakışlarıyla karşılaşınca kendini müthiş bir ilgiyle az önce masaya gelmiş olan porto şarabı ve tatlıya verdi. Garson çekildi ve ekip, yemek sonrası birkaç samimi saatin tadını çıkardı.
“Affedersiniz, efendim.” dedi yabancı. “Şişe duruyor, aramızda paylaştıralım. Işığın yolu sohbetle iyi gider. Dibinde kalmasın.” Sonra yaklaşık olarak iki dakika önce doldurmuş olduğu kadehini bitirdi ve tüm bunlara alışkın bir adam edasıyla bir kadeh daha doldurdu.
Şarap paylaşıldı ve yenisi sipariş edildi. Ziyaretçi konuştu ve Pickwickçiler dinledi. Mr. Tupman her an baloya gitmeye daha çok heveslendi. Mr. Pickwick’in çehresi evrensel insan sevgisiyle parlıyorken Mr. Winkle ve Mr. Snodgrass ise çoktan uyumuştu.
“Yukarıda hareket başladı.” dedi yabancı. “Ziyaretçiler duyuluyor, kemanlar akort ediliyor. Şimdi de harp… İşte başlıyor.” Aşağıya ulaşan çeşitli sesler ilk kadrilin başlangıcını duyuruyordu.
“Gitmeyi ne kadar da çok isterdim.” dedi Mr. Tupman bir kez daha.
“Ben de öyle.” dedi yabancı. “Kahrolası bagaj, ağır tekneler. Giyecek hiçbir şeyim yok. Tuhaf, değil mi?”
Genel cömertlik, Pickwick kuramının önde gelen özelliklerinden biriydi ve kimse bu prensibi Mr. Tracy Tupman’dan daha büyük gayretle uygulayamazdı. Dernek kayıtlarında bu harika adamın diğer üyelerin evlerine kullanılmayan eşya ya da maddi yardım gönderdiği zamanlara ait veriler neredeyse inanılmaz sayıdadır. “Sana bu amaç için kıyafet ödünç vermekten çok memnun olurum.” dedi Mr. Tracy Tupman. “Ama sen oldukça incesin ve ben…“
“Pek şişman… Yetişkin Baküs, yaprakları kesilmiş, fıçıdan indirilmiş ve kalın yünlü kumaşlara bürünmüş, ha? Çifte damıtılmamış da çifte öğütülmüş. Ha! Ha! Şarabı uzat.”
Mr. Tupman şarabın yabancı tarafından epey lakayt bir tavırla, kendinden istendiği buyurgan tondan dolayı bir şekilde içerledi mi yoksa Pickwick Kulübünün nüfuzlu bir üyesi olarak aşağılayıcı bir şekilde devrilmiş bir Baküs’e benzetildiği için mi mahcup oldu, bu henüz tam anlamıyla doğrulanmış bir bilgi değildir. Mr. Tupman şarabı uzattı, iki kez öksürdü ve yabancıya sert bir keskinlikle birkaç saniye baktı; o şahıs Mr. Tupman’ın meraklı bakışının altında bütünüyle kendine hâkim ve oldukça sakin görününce Mr. Tupman yavaşça rahatladı ve balo konusuna geri döndü.
“Ben de tam söylemek üzereydim, efendim.” dedi Mr. Tupman. “Benim kıyafetim çok büyük olsa da arkadaşım Mr. Winkle’ın takımı belki de size daha iyi uyar.”
Yabancı, gözleriyle Mr. Winkle’ın ölçüsünü СКАЧАТЬ