Fergana Güzeli. Corci Zeydan
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fergana Güzeli - Corci Zeydan страница 5

Название: Fergana Güzeli

Автор: Corci Zeydan

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-43-2

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      Cihan başıyla uygunluk işareti gösterdi. İkisi de atlardan indiler. Seyis atları aldı. Üzerlerinde bulunan yağmurlukları tepedeki düz bir kıyıya serdi. Hanımlar, bunların üzerine oturdular. Seyis atlara yem vermekle meşgul oldu. Cihan, yanlarında bulunan iki adamı karşılarında olan vadileri dolaşıp ne gibi av bulunduğunu görerek bilgi vermeleri için gönderdi.

      5

      MEKTUP

      Hizran ile hanımı yalnız kaldıkları zaman, Hizran biraz dinlenmiş ve kendisini toplamıştı:

      “Nasıl görüyorsun? Sözlerim doğru değil mi, hanımcığım?”

      “Beni, neysem ondan iyi ve mükemmel gördüğüne şaşırmam çünkü beni kendi kızın gibi seversin. Bir anne kendi kızını o kadar emsalsiz bulur ki padişahları bile ona layık görmez.”

      “Hayır, hanımcığım! Ben abartmıyorum. Gerçek, dediğim gibidir. Ben şuna inanıyorum ki en büyük İran hükümdarları sana malik olmayı temenni ederler, senin uğrunda her fedakârlığı göze alırlar.”

      Cihan, omuzlarıyla ihtimal vermeme ve hayrete düşmüş işareti yaptı:

      “A, canım! İran hükümdarları diyorsun. Bugün İran hükümdarları kaldı mı?”

      Hizran, hanımını ikna edebileceğini ümit etmeye başladı. Gerçekten bu kadın, hanımını çok seviyor; onu kadınların içinde pek yüksek buluyordu. Diğer taraftan İranlı bir ruh taşıyordu:

      “Hanımcığım! Omuz silkme. İranlıların hâlâ padişahları vardır. Bunlar çok vakit geçmeden eski İran hükümdarlarının şan ve şevketlerini iade edeceklerdir. Her tarafta çalışıyorlar. Taberistan Hükümdarı Mazyar’a dair haber almadık mı? Erdebil’de ortaya çıkan Babek Hürremi’nin günden güne büyüyen kudret ve şevketini işitmedin mi? İşte bunların her birinin yanında binlerce kahraman asker var. Yarın belki eski Hüsrevler tahtına oturan olurlar. Böyleyken sana sahip olmak için can verirler.”

      Cihan, mürebbiyesinin sözüne önem vermedi. Yakında otlayan atına bakarak:

      “Anneciğim! Dediğin hükümdarların lafını bırak. Ay Toldı’dan başka kimseyi düşünmüyoruz. Babek ve Mazyar ile hiçbir işimiz yok. Fergana nerede, Erdebil ve Taberistan nerede?” dedi.

      “Hanımcığım! Bana inanmıyorsan Babek Hürremi’nin hâl ve mevkisini biraderin Saman’dan sor.”

      Cihan konuda biraz ileri gittiğini anlayarak kendisini topladı:

      “Hatırladığıma göre kardeşim Saman; bu ismi zikrettiği zaman övüyor, büyüklüğüne dair birçok şey söylüyor. Sen de bilirsin ki ben onun her sözünü doğrudur diye kabul etmem. Esasen o adamın hâl ve şanına önem vermiyorum çünkü kalben Ay Toldı kadar kimseyi sevmiyorum. Hükümdarlara, önde gelen beylere hiçbir meylim ve rağbetim yoktur.”

      “Peki, o memleketleri uzak görüyorsan Andican Emîri Afşin bize yakın bir yerdedir. Şimdi bu zat Bağdat’ta bütün İslam askerlerinin komutanıdır. Yakında babanı ziyaret etmeye gelecek çünkü baban ona birkaç ay önce bir mektup yazmış. Nevruz Bayramı’nda Andican’a gelecek olursa Fergana’da kendisinin ziyaretine gelmesini bildirmiş.”

      Cihan bütün bu konuşmalara karşı ilgisiz gibi duruyordu fakat Afşin’in ismini işitince birdenbire ürktü. Yüzünün rengi uçtu. Kalben sıkıldı, kızgınlık hissetti. Sanki, “Bu ismi anma!” diyormuş gibi eliyle Hizran’ı söz söylemekten menetmek istedi.

      Hizran hâlâ söz söylemek istiyordu. Cihan bırakmadı:

      “Bu ismi bir daha söyleme. Onu işitmek istemem. Sebebini anladığını zannettiğin can sıkıntıma, üzüntüme asıl sebep budur çünkü bu adamın yakında Fergana’ya geleceğini ve Nevruz Bayramı’nın bazı günlerini bizde geçireceğini işitir işitmez fena hâlde canım sıkılmaya başladı. Bu bayramı evden uzak bir yerde geçirmeye imkân bulsam uzaklaşmakta bir an tereddüt etmem.”

      Hizran, hanımının Afşin hakkındaki nefretini garip gördü:

      “Hanımcığım! Afşin’in sana bir konuda fenalığını mı gördün?”

      “Hayır, şahsıma ait bir fenalığını görmedim. Bana bir söz de söylemedi. Eskiden pederimi ziyaret için evimize geldiğinde ona karşı ta o zamandan bir nefret duyuyordum. Hâlâ ondan nefret ederim. Onu görmek istemem. Bu hislerim boş değildir. Ailem hakkındaki hükmümün, hislerimin hiçbir zaman beni aldattığını görmedim.”

      “Hanımcığım! Tuhaf sözler söylüyorsun. Bilmez misiniz ki Afşin, Ay Toldı’nın amiridir. Ay Toldı’dan İslam ordusunda yükselebileceği en yüksek rütbe Afşin’in yanında, onun sancağı altında bir komutanlıktan ziyade bir şey olamaz.”

      Cihan biraz gururlu ve durgun kalarak cevap verdi:

      “Hayır, anneciğim; öyle değildir. Ay Toldı onun yanında ve sancağı altında bulunmuyor. O, bizzat Halife’nin koruma askerinin komutanıdır.”

      Hizran inanmıyor gibi görünüyordu:

      “Hanımcığım! Sen buna emin misin?”

      “Buna kesin bir şekilde eminim. Hem de senin hükümdarlarının benim için can verecekleri hakkındaki kanaat ve emniyetten ziyade eminim.”

      Sonra elini cebine soktu:

      “Birkaç ay önce ondan bir mektup aldım. Halife’nin özel askerleri komutanlığına tayin edildiğini, yakında Fergana’ya geleceğini haber veriyordu fakat bugüne kadar gelmedi.”

      Sonra mektubu çıkararak okuması için Hizran’a verdi. Pehlevi diliyle yazılmış olan mektup şu manadaydı:

      Samarra’da Ay Toldı tarafından Fergana’da kalbinin sevgilisi Cihan’a,

      Ya sayidati! 4 Sana hâlâ ya sayidati diyorum çünkü sen hanımların en bilginisin. Aynı zamanda sen ben sevgilimsin çünkü kalbimi, bütün hislerimi ele geçirdin. Fergana’dan birkaç sene önce ayrıldığım hâlde şimdiye kadar sana mektup yazmadım çünkü sana mektup yazacak ehliyet ve liyakatta değildim. Her türlü manasıyla fakir ve yetim mevkisinde bulunan Ay Toldı, sonu olmayan bir servete, hesapsız kölelere sahip olan Marzban’ın kızı Cihan’a mektup yazmaya nasıl cesaret edebilirdi? Senden ayrıldığım gün yüksek makamlar kazanmak için bütün kuvvet ve gayretimle çalışacağıma sana söz vermiştim. Her güçlüğe göğüs gererek çalışacaktım. Senin hâl ve mevkine yaklaşır bir makam sahibi olursam seni gelip arayacak, evlenmemiz için talepte bulunacaktım. Yoksa senden uzak, üzgün ve kederli olmayı tercih eyleyecektim. Asker düzenine girdim. Birçok savaş geçirdim. Bütün bu savaşlarda senin ismin, şahsın her yerde önümde tecelli ediyordu. Kalbim senin hayalini taşıyordu. Oklar yağdıkça o isim beni gölgeliyordu. Bütün o tehlikeleri geçirdim. Belki Cenabıhak beni Cihan’a kavuşturmak için sağ bıraktı. Askerî mertebeleri aşa aşa nihayet Halife’nin sarayında koruma askerleri komutanlığına tayin oldum. Bu tayinimi sana sevinçle bildiriyorum. Bana öyle geliyor СКАЧАТЬ



<p>4</p>

Hanımefendi.