Название: Kuzin Bette
Автор: Оноре де Бальзак
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-34-8
isbn:
“O külüstür mü?”
Kadın gülerek “Doğrusu, sizin yanınızda öyle…” diye karşılık verdi.
Madam Marneffe, Kont Steinbock’ın hikâyesini öğrendikten sonra, onu mutlaka görmek sevdasına düştü. Aynı çatı altında yaşadığı müddetçe, belki de ondan birkaç mücevher koparmak istiyordu. Bu tecessüsten Baron o kadar hoşlanmadı ki Valérie, Wenceslas’a katiyen bağlanmayacağına yemin etti. Lakin bu küçük fanteziyi terk edişini, yumuşak porselen hamuruyla yapılmış Sèvres çay takımı ile mükâfatlandırdıktan sonra, arzusunu kalbinde, bir not defterine yazılmış gibi sakladı. Kuzin Bette’e, odasında beraber kahve içmeye gelmesini rica ettiği gün, ihtiyar kızın âşığını tehlikesizce görmenin mümkün olup olmayacağını öğrenmek için ondan söz açtı.
“Şekerim!” dedi. Çünkü birbirlerine karşılıklı olarak şekerim diye hitap ederlerdi. “Niçin hâlâ bana âşığını takdim etmedin? Biliyor musun ki kısa zamanda meşhur oldu?”
“O mu? Meşhur mu oldu?”
“Herkes yalnız ondan bahsediyor!”
“Ah, bak sen!” diye Lisbeth haykırdı.
“Babamın heykelini yapacak, eserinin muvaffak olması için ona çok faydalı olabilirim. Çünkü Madam Montcornet benim ona vereceğimi veremez. Bende Wagram Seferi’nden önce 1809’da yapılmış bir şaheser olup zavallı anneme verilmiş, Sain’in elinden çıkma bir minyatür vardı, genç ve güzel bir Montcornet…”
Sain’le Augustin, imparatorluk devrinde minyatür resmin asasını ellerinde tutuyorlardı.
“Bir heykel mi yapacak dediniz, şekerim?” diye Lisbeth sordu.
“Dokuz ayak boyunda, Harbiye Nazırlığı ısmarlamış. Dünyadan haberiniz yok! Bu havadisleri ben sizden öğrenecekken… Hükûmet Kont Steinbock’a Gros-Caillou Mermer Deposu’nda bir atölye, bir de ikametgâh verecek, Polonyalınız belki de oranın müdürü olacak. İki bin franklık bir mevki, parmakta da bir yüzük!..”
Şaşkınlıktan sıyrılan Lisbeth sonunda, “Ben bilmediğim hâlde, bütün bunları siz nasıl biliyorsunuz?” dedi.
Madam Marneffe iltifatlı, zarif bir eda ile “Beni dinle, Sevgili Kuzin Bette’im.” dedi. “Ne olursa olsun, sadık bir dost olabilir misiniz? İki ahretlik gibi olalım ister misiniz? Birbirimizden gizli sırlarımız olmayacağına, senin de benim sana olduğum gibi casusum olacağına yemin eder misin? Bilhassa ne kocama ne de Mösyö Hulot’ya hiçbir zaman beni ele vermeyeceğinize yemin eder misiniz ve yine yemin eder misiniz ki hiçbir zaman ağzınızdan kaçırmamaya benim size söylediğimi?”
Madam Marneffe bu picadorlara11 layık işte durakladı, Kuzin Bette onu korkuttu. Lorenlinin çehresi korkunçlaşmıştı. Kara, delici gözlerinde, kaplan gözlerinin sabitliği vardı. Yüzü büyücülerin yüzünü andırıyordu, birbirine çarpmasın diye dişlerini sıkıyordu, her tarafı korkunç bir ihtilaçla tir tir titriyordu. Çengel gibi eliyle takkesini ve saçlarını kavramış, ağırlaşan başını tutuyordu; başı biber gibi yanıyordu. Onu kasıp kavuran yangının dumanı, bir volkanın indifasıyla hasıl olmuş çatlaklara benzeyen buruşuklardan geçmiş gibiydi. Bu, görülecek yüce bir manzara idi.
“Eee, niye lafı yarıda bıraktınız?” dedi boğuk bir sesle. “Onun için ne isem, sizin için de o olacağım. Oh! Ona bütün kanımı vermek isterdim…”
“Demek onu seviyorsunuz?”
“Çocuğum gibi!”
Madam Marneffe rahat bir nefes alarak “Peki, mademki onu böyle seviyorsunuz…” dedi. “O hâlde çok mesut olacaksınız, onun mesut olmasını istersiniz elbet?”
Lisbeth, bir delinin süratli baş işaretiyle karşılık verdi.
“Bir aya varmaz küçük kuzininizle evlenecek.”
İhtiyar kız alnına vurup ayağa kalkarak “Hortense’la mı?” diye haykırdı.
“Ya, öyle mi? Demek siz bu delikanlıyı seviyorsunuz?” diye Madam Marneffe sordu.
“Şekerim, sizinle aramızdaki şey ömürlük.” dedi Matmazel Fischer. “Evet, şayet sizin ilişkileriniz olsaydı bunlar da benim için mukaddes olurdu. Nihayet, sizin kötü huylarınız bana göre fazilet olurdu çünkü benim bunlara, kötü huylarınıza ihtiyacım var!”
“Onunla birlikte yaşıyordunuz, demek?” diye Valérie bağırdı.
“Hayır, onun annesi olmak istiyordum…”
“Ah, bu sözlerden hiçbir şey anlamıyorum.” dedi Valérie. “Çünkü ne size bir oyun oynanmış ne de aldatılmışsınız. Onun bu güzel evliliğini görecek olduğunuz için bahtlı olmanız lazımdı. Zaten yolunu tuttu. Siz akşam yemeğine çıkar çıkmaz sanatkârımız, her Tanrı’nın günü Madam Hulot’ya gidiyor.”
“Adeline!” diye Lisbeth kendi kendine söylendi. “Oh, Adeline! Bunu yanına bırakmayacağım, seni kendimden daha kötü hâle düşüreceğim!..”
“Niçin böyle ölü gibi sarardınız?” diye Valérie sordu. “Demek işin içinde bir şeyler var… Ah! Ne budalayım! Ana kızın, işi sizden gizlediklerine bakılırsa sizin bu aşka güçlükler çıkaracağınızdan kuşkulanmış olacaklar.” diye Madam Marneffe bağırdı. “Bu delikanlı ile şayet birlikte yaşamıyorsanız, bütün bunlar, şekerim, benim için kocamın gönlü kadar esrarlı şeyler…”
“Oh! Bilmezsiniz siz.” diye konuştu Lisbeth. “Siz bu dolapların ne olduğunu bilmezsiniz! Bu, son öldürücü darbedir! İçim kan ağlıyor! Kendimi bildim bileli Adeline’e feda edilmişimdir, bunu bilmezsiniz! Beni döverler, onu okşarlardı! Bir hizmetçi gibi partal giyinirdim, o bir hanım gibi giydirilirdi. Ben bahçe kazardım, sebze ayıklardım; onun parmakları şifon düzeltmek için kıpırdardı. Baron’la evlendi, İmparator’un sarayında herkesin gözünü kamaştırdı; ben ise 1809’a kadar dört yıl bir kısmet çıkacak diye köyümde kaldım. Beni köyden aldılar ama beni bir işçi kadın yapmak, kapıcılara benzeyen memurlarla, yüzbaşılarla baş göz etmek için!.. Yirmi altı yıl onların artıklarıyla geçindim. Tevrat’ta söylendiği gibi; fukarayı sevindirecek kendi malı bir kuzusu vardır, sürülere sahip zengin ise fukaranın kuzusuna göz diker, onu elinden almak ister!.. Hem de hiç sormadan, danışmadan… Adeline saadetimi çalıyor! Adeline!.. Adeline!.. Senin çamurlarda, benden daha aşağı olarak yuvarlandığını göreceğim! O kadar sevdiğim Hortense beni aldattı… Ya Baron? Hayır, bu imkânsız. Haydi bakalım, bu söyledikleriniz arasında doğru olabilecekleri bir kere daha tekrarlayınız!”
“Sakin olunuz, şekerim…”
Bu garip kız otururken “Valérie, meleğim, sakin olacağım.” diye karşılık verdi. “Bir tek şey aklımı başıma getirebilir: Bana bir delil gösteriniz.”
“Kuzininiz Hortense; litografyası bir mecmua tarafından neşredilen СКАЧАТЬ
11
Boğa güreşinde at üstünde boğayı mızrakla dürten kişi.