Название: Kuzin Bette
Автор: Оноре де Бальзак
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6486-34-8
isbn:
“Oh! Ne iyi, ne harikulade bir kadınsın sen!” diye bağırdı Baron. “Ben bir ihtiyar deliyim, senin gibi melek bir eşe layık değilim.”
Karısı biraz hüzünle karışık bir eda ile “Ben sadece Napolyon’umun Joséphine’iyim.” diye karşılık verdi.
“Joséphine senin değerinde değildi.” dedi Baron. “Gel, kardeşimle, çocuklarımla whist oynayacağım. Kendimi aile babası sanatıma vereyim, Hortense’ımı evlendireyim, gömeyim bu hovardalığı.”
Bu samimiyet zavallı Adeline’e o kadar çok dokundu ki şunları söyledi:
“Ötekini berikini Hector’uma tercih ettiğine göre, anlaşılan bu mahlukun kötü bir zevki var. Ah! Seni dünyanın bütün altınına değişmem. İnsan senin tarafından sevilmek saadetini tadınca seni nasıl bırakabilir?”
Baron’un karısının bu müfrit bağlılığını mükâfatlandıran bakışı, Adeline’in, en kudretli kadın silahlarının tatlılık ve itaat olduğu hakkındaki kanaatini sağlamlaştırdı. Adeline bunda aldanıyordu. Son haddine vardırılan asil hisler, en büyük kötülüklerin vardıklarına benzer neticelere varırlar. Bonaparte, XVI. Louis’nin, Mösyö Sauce’un kanının dökülmesine müsaade etmediği için mutlakiyeti, kafasını kaybettiği yerden iki adım ötede halk bir yaylım ateşine tuttuğu için imparator oldu.
Wenceslas’ın mührünü, uykudayken bile ayrılmamak için yastığının altına koyan Hortense ertesi gün erkenden uyandı, babasından kalkar kalkmaz bahçeye gelmesini rica etti.
Dokuz buçuğa doğru baba, kızının arzusuna uyarak onu koluna takmış, birlikte rıhtımlar boyunca Royal Köprüsü’nden Carroussel Meydanı’na doğru gidiyorlardı.
Hortense, bu geniş meydanı geçmek için dar bir geçitten çıkarken “Baba, başıboş geziyormuş gibi yapalım!” dedi.
Babası şaka ederek “Burada başıboş gezilir mi?” diye sordu.
“Müzeye gitmek niyetiyle evden çıktık.” dedi Hortense. Doyenne Sokağı üzerine zaviye-i kaime hâlinde uzanan evlerin duvarlarına yaslanmış barakaları göstererek “Bak, orada çerçiler, tablo tacirleri var.” dedi.
“Kuzinin orada oturuyor.”
“Biliyorum ama bizi görmemeli…”
Baron kendini Madam Marneffe’in -ki derhâl onu düşündü- pencerelerine otuz adım yakın hissedince kızına, “Ee, ne yapmak istiyorsun?” dedi.
Hortense babasını, eski Louvre galerileri boyunca uzayan ev yığınının köşesinde, Nantes Konağı karşısındaki dükkânlardan birinin vitrinine doğru sürükledi. Babasını, sanki alacağı yarayı ona teskin ettirecekmiş gibi dün güzel ihtiyarın kalbine hayalini salan ufak tefek, güzel hanımın pencerelerine bakmakla meşgul bırakarak dükkâna girdi. Baron, karısının nasihatini tatbike başlamaktan kendini alamadı.
Madam Marneffe’in cana yakın meziyetlerini hatırlayarak kendi kendine “Bizi, küçük burjuva kadınları paklar.” diye söylendi. “Bu ufak tefek kadın bana açgözlü Josépha’yı çarçabuk unutturacak.”
İşte, aynı anda hem dükkânın içinde hem de dışında olup bitenler:
Yeni dilberinin pencerelerini tetkik ederken Baron, redingotunu fırçalayarak dışarıyı gözetleyen, meydanda birini bekliyormuş gibi yapan kocayı gördü. Âşık Baron önce görünmekten, sonra da tanınmaktan korkup eve ara sıra göz ucuyla bakabilecek şekilde arkasını Doyenne Sokağı’na döndü. Bu hareket onu, rıhtımlar gelerek evine girmek için köşeyi dönen Madam Marneffe’le hemen hemen yüz yüze getirdi. Valérie, Baron’un şaşkın bakışını görünce sarsılmış gibi oldu, fenlenmiş bir kadının göz işaretiyle mukabele etti.
“Dilber kadın!” diye Baron bağırdı. “İnsana pek çok çılgınlıklar yaptıracak kadın!”
Madam Marneffe, kati ve şiddetli bir karar vermiş bir kadın gibi dönüp, “Siz Mösyö Baron Hulot’sunuz, değil mi? diye karşılık verdi.
Gittikçe şaşkınlığı artan Baron bir tasdik işareti yaptı.
“O hâlde, mademki tesadüf bizi iki defa göz göze getirdi, sizi meraka düşürmek veya alakadar etmekle bahtiyarım. Çılgınlıklar yapacak yerde, bize karşı adalet göstermenizi söyleyeceğim. Kocamın talihi size bağlıdır.”
Baron kibar bir eda ile sordu:
“Ne demek istiyorsunuz?”
Kadın gülümseyerek karşılık verdi:
“Kocam; Harbiye Nezaretinde, sizin dairenizde, Mösyö Lebrun’ün kısmında, Mösyö Coquet’nin bürosunda memurdur.”
“Hazırım, madam… Madam?”
“Madam Marneffe.”
“Madam Marneffeciğim, güzel gözleriniz için haksızlık etmeye de hazırım. Evinizde bir kuzinim var, onu bugünlerde mümkün olduğu kadar kısa bir zamanda görmeye geleceğim, orada bana dertlerinizi söylersiniz.”
“Cüretimi affediniz, Mösyö Baron ama neden böyle konuşmaya mecbur olduğumu anlayacaksınız, hiç kimsem yok.”
“Ah! Ah!”
Kadın gözlerini indirerek “Oh! Mösyö, hislerimi yanlış anlıyorsunuz.” dedi.
Baron, güneş batmış sandı.
“Umutsuzum ama iffetli bir kadınım.” diye kadın devam etti. “Altı ay önce biricik hamimi, Mareşal Montcornet’yi kaybettim.”
“Yaaa! Siz onun kızısınız demek!”
“Evet, mösyö ama hiçbir zaman beni tanımadı.”
“Servetinin bir kısmını size bırakabilirdi o zaman!”
“Bana hiçbir şey bırakmadı, mösyö. Çünkü vasiyetname bulunmadı.”
“Oh! Zavallı yavru, Mareşal’i inme ansızın alıp götürdü. Yok canım, umutsuzlanmayınız madam, imparatorluğun Şövalye Bayardlarından birinin kızına verilecek şey bulunur.”
Madam Marneffe, Baron’u zarif bir eda ile selamladı, o da Baron gibi muvaffakiyetinden gurur duydu.
Baron, kadının belki de mübalağalı bir zarafet verdiği elbisesinin dalgalı hareketini tahlil ederken kendi kendine söylendi:
“Sabahın bu vaktinde hangi yere batası yerden geliyor? Yüzünde hamamdan geldiğini düşündürmeyecek kadar fazla bir yorgunluk var, kocası da onu bekliyor. Olur şey değil; bu, insana türlü türlü şeyler düşündürüyor!”
Madam Marneffe eve girince Baron, kızının dükkânda ne yaptığını öğrenmek СКАЧАТЬ