Название: Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-34-0
isbn:
O anda Bayan Zhou gülerek gelip onları çağırdı. Liu nine hemen torununu sedirden kaldırıp kabul odasına doğru ilerledi; orada Bayan Zhou ile bir şeyler fısıldaştıktan sonra yana, Xifeng’ın odasına geçtiler.
Koyu kırmızı, desenli bir perde giriş kapısının pirinç kancalarında asılıydı. İçeride, güney duvarındaki pencerenin altında koyu kırmızı bir halıyla kaplı sobalı sedir vardı. Sedirin doğu tarafında, her ikisi de altın işlemeli bir arkalık ve sırt yastığı ahşap duvara dayanmıştı, yanında da ortası altın ışıltılı saten bir minder duruyordu. Onların hemen yanında gümüş bir tükürük hokkası vardı.
Wang Xifeng evde kullandığı siyah samur bir şapka takmıştı, inci işlemeli bir bant şapkayı sarıyordu. Kenarları samur kürkü çevrili, koyu kırmızı ithal krepten eteği olan, şeftali kırmızısı, çiçekli bir elbise giymiş, omuzlarına arduvaz mavisi ipekten, kısa bir pelerin almıştı. Göz kamaştırıcı ruju ve pudralı yüzüyle sedirin kenarında dimdik oturuyor, elindeki minicik bir maşayla el sobasının kömürünü karıştırıyordu. Pinger cilalı, küçük bir tepsideki üstü örtülü bir çay fincanıyla sedirin yanında duruyordu ama Xifeng sanki onun farkında değilmiş gibi davranıyor, başını eğmiş kömürü karıştırmaya devam ediyordu.
“Neden onları içeri almadınız?” diye sordu sonunda.
Bunu söylerken çayını almak için başını kaldırdı ve iki misafiriyle önünde duran Bayan Zhou’yu gördü. Ayağa kalkacakmış gibi kıpırdandı, ışıl ışıl bir gülümsemeyle onları selamladı ve sesini çıkarmadığı için Bayan Zhou’yu payladı. Liu nine çoktan dizüstü çökmüş, birkaç kez alnını yere değdirerek Bayan Xifeng’a saygılarını sunmuştu.
“Kaldır onu, Zhou canım!” dedi Xifeng dehşet içinde. “Böyle yapmamalı. Oturmasını söyle. Ben ne ilişkimiz olduğunu bilmeyecek kadar gencim, bu yüzden onu tanımıyorum ve nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum.”
“Bu size sözünü ettiğim yaşlı kadın, Liu nine.” dedi Bayan Zhou.
Xifeng başıyla onayladı. Liu nine sedirin kenarına oturdu, Baner da onun arkasına saklandı. Ne tehditler ne de dil dökmeler onun çıkıp teyzesini selamlamaya ikna edebildi.
“Son zamanlarda akrabalar artık bizi ziyarete gelmiyorlar.” dedi Xifeng cana yakın bir şekilde. “Herkesle yabancılaştık. Bizi tanıyan insanlar bizden sıkıldığınız için ziyaretimize gelmediğinizi söyleyecekler ama bizi tanımayan bazı kıskanç insanlar bunun bizim suçumuz olduğunu çünkü çok kibirli olduğumuzu düşünecekler.”
Nine böyle şaşırtıcı bir düşünce karşısında Buda’yı andı.
“Zor zamanlar geçiriyoruz, bu bizi birbirimizden uzak tutuyor.” dedi. “Ziyarete maddi gücümüz yetmiyor. Sizi görmeye geldiğimde bizi reddetmenizden korkuyoruz; kapınızdaki görevliler bile bizi serseri sanabilirler!”
“O nasıl söz!” diyerek güldü Xifeng. “Bizler büyükbabamızın şöhretine uygun yaşamaya çalışan fakir memurlarız. Bu ev geçmişten kalan boş bir kılıftan başka bir şey değil. Bilirsiniz, ‘İmparator’un bile fakir akrabaları vardır.’ derler. Bizde de durum fazlasıyla böyle.”
Sonra Bayan Zhou’ya dönüp Wang Hanım’a haber verip vermediğini sordu.
“Hayır, hanımefendi. Sizin talimatınızı bekliyordum.” diye cevap verdi Zhou.
“Git bir bak bakalım, o zaman. Eğer misafiri varsa boş ver. Ama müsaitse misafirlerimiz olduğunu bildir, bakalım ne diyecek.”
Bayan Zhou bu talimat üzerine dışarı çıkınca, Xifeng hizmetçilere Baner için şekerleme getirmelerini söyledi. Liu nine ile havadan sudan konuşurlarken, Pinger birkaç hizmetkârın işleriyle ilgili rapor vermeye geldiklerini bildirdi.
“Misafirim var. Akşam gelsinler.” dedi Xifeng. “Ama işi acil olan varsa, al içeri.”
Pinger dışarı çıktı, sonra tekrar gelip “Çok önemli bir şey yokmuş, gönderdim onları.” dedi.
Tam o anda Bayan Zhou geri geldi.
“Hanımefendi bugün müsait değilmiş.” dedi. “Sizin misafirlerle ilgilenmenizi ve geldikleri için teşekkür etmenizi istedi. Eğer sadece bir ziyaretse ekleyecek bir şeyi olmadığını ama diyecekleri özel bir şey varsa size demelerini söyledi, hanımefendi.”
“Özel bir şey yok.” dedi nine. “Sadece Hanımefendi’yi ve Bayan Lian’i görmeye geldim. Akraba ziyareti.”
“Peki, o hâlde.” dedi Bayan Zhou. “Bir şey varsa ikinci hanımımıza söyleyebilirsiniz, Hanımefendi’ye söylemenizden bir farkı yok.”
Bayan Zhou bunu söylerken büyükanneye göz kırptı. Yaşlı kadın bunun manasını gayet iyi anladı ve utançla yüzü kızardı. Konuşmayacaksa ne diye gelmişti? Gururunu ayaklar altına alıp gelme nedenini açıkladı.
“Aslına bakarsanız, daha ilk karşılaşmamızda bu meseleyi açmamam lazımdı, hanımefendi. Ama onca yoldan geldiğime göre açık açık konuşsam daha iyi olacak.”
Tam o sırada dış kapıdan uşakların sesi geldi: “Doğu Konağı’ndan genç efendimiz geldi!”
El işaretiyle büyükannenin konuşmasını kesen Xifeng, “Tamam. Bana söylemenize gerek yok.” dedi. Sonra, “Efendiniz Rong nerede?” diye sordu. Dışarıdan ayak sesleri geldi ve on yedi-on sekiz yaşlarında, fidan boylu, yakışıklı bir genç içeri girdi. Kürkler içindeki ince ve zarif delikanlı pahalı bir kıyafet giymiş, taşlı bir kuşak ve görkemli bir şapka takıyordu. Bu erkeğin varlığından fena hâlde çekinen Liu nine otursun mu, yoksa ayakta mı dursun bilemeyip saklanacak bir yer aradı. Xifeng onun bu rahatsızlığına güldü.
“Siz ona aldırmayın; yerinizde oturun. O benim yeğenim.” dedi.
Nine bir sağa, bir sola sallanarak sedirin ucuna ilişti.
Jia Rong yengesini selamladıktan sonra, “Babam yarın önemli bir misafir bekliyor, bizim sobalı sedirde kullanmak için Wang amcanın karısının sana verdiği cam paravanı ödünç istiyor. Hemen geri vereceğiz.” dedi.
“Çok geç kaldınız.” diye cevap verdi Xifeng. “Daha dün başka birine verdim.”
Jia Rong tatlı tatlı gülümseyerek sedirin yanında diz çöktü. “Eğer vermeyecek olursan doğru dürüst isteyemedim diye babamdan dayak yiyeceğim. Haydi ama yenge, yeğenine merhamet et!”
Xifeng alaylı alaylı güldü.
“Hepiniz bizim ailenin eşyalarının çok özel olduğunu sanıyorsunuz. Sizin de orada СКАЧАТЬ