Название: Yeşilin Kızı Anne: Ingleside
Автор: Люси Мод Монтгомери
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99843-4-6
isbn:
“Perilerin var olduğunu söylüyor.” dedi Fred, Bill’e ve bu şekilde bir kez daha devam ettiler.
Daha önce kimsenin alaylarına maruz kalmamış Walter, âdeta bir işkence çekiyordu ve dayanamıyordu. Ağlamamak için dudaklarını ısırdı. Alice’in karşısında ağlamamalıydı.
“Şöyle temizinden bir dayağa ne dersin?” dedi Andy. Walter’ın narin olduğunu düşünüyordu ve onunla uğraşmak keyifli olacaktı.
“Sus domuz!” dedi Alice korkunç bir şekilde. Her ne kadar sessiz, tatlı ve nazik olsa da çok korkunç bir şekilde seslenmişti ağabeyine. Ses tonunda Andy’nin bile karşı gelemeyeceği bir detay vardı.
“Tabii öyle demek istemedim.” diye mırıldandı utanarak.
Rüzgâr bir anda Walter’ın lehine esmeye başlamıştı. Bahçede dostça denilebilecek bir şekilde ebelemece oynadılar. Ancak yemek için bir kez daha toplaştıklarında evine duyduğu özlem bir kez daha Walter’ı üzdü. Bir an için kendini tutamayarak hepsinin önünde ağlayacak gibi oldu. Ancak yemeğe oturduklarında Alice’in onu dostça dürtmesi biraz olsun toparlanmasını sağladı. Ama hiçbir şey yiyemedi. Çocuk yetiştirme konusunda tartışmalı yöntemleri olan Bayan Parker, bu durum karşısında endişelenmedi ve Walter’ın iştahının kahvaltıda yerine geleceği varsayımında bulundu. Diğerleriyse yemek yemek ve konuşmakla meşgul olduklarından Walter’ı fark etmediler bile.
Walter, bu aile üyelerinin birbirleriyle bağırarak iletişim kurmalarının sebebini merak etti. Hassas ve sağır, yaşlı büyükannelerinin yakın zamanda öldüğünden ve ailenin yüksek sesle konuşma alışkanlığı henüz terk etmediğinden habersizdi. Gürültü başının ağrımasına sebep oldu. Muhtemelen kendi evinde de yemek yiyor olduklarını düşündü. Annesi masanın başında gülümsüyor, babası ikizlerle şakalaşıyor, Susan, Shirley’nin süt kabına krema döküyordu muhtemelen. Nan, Bücürük’e gizli gizli yiyecek veriyor olmalıydı. Ev sakinlerinden olan Mary Maria teyzenin dahi yumuşak, sevilesi bir havası var gibi geldi o sırada. Acaba yemek için zili kim çalacaktı? Bu hafta onun sırasıydı ve Jem evde değildi. Keşke ağlayabileceği gizli bir yer bulabilseydi! Ama Lowbridge’de rahat rahat ağlayabileceği bir yer yok gibiydi. Bir de Alice vardı tabii. Walter, buz gibi bir bardak su içtiğinde ağlama hissinin biraz yatıştığını fark etti.
“Kedimiz öfke nöbetlerine kapılıyor.” dedi Andy kediyi aniden masanın altına doğru tekmeleyerek.
“Bizimki de.” dedi Walter. Bücürük sadece iki kez öfke nöbetine kapılmıştı hâlbuki. Fakat Lowbridge kedisinin, Ingleside kedisinden üstün olması iddiasını kabul edemezdi.
“Eminim bizim kedimiz sizinkinden daha delidir.” diyerek Walter’ı iğneledi Andy.
“Eminim değildir.” diye cevap verdi Walter.
“Hadi hadi. Bırakın kedilerinizle ilgili tartışmayı.” dedi Bayan Parker. Çalıştığı enstitü için “Yanlış Anlaşılan Çocuklar” isimli bir yazı yazabilmek için sessizliğe ihtiyacı vardı. “Dışarı çıkın ve oynayın. Uyku vaktine az kaldı.”
Uyku vakti! Walter bütün gece, birçok gece, tam iki hafta boyunca orada kalmak zorunda olduğunu hatırladı. Bahçeye çıkıp yumruklarını sıktı. Billy ve Andy’nin çimlerin üzerinde boğuştuğunu gördü.
“Bana kurtlu elmayı verdin Bill Parker!” diye kükredi Andy. “Bana kurtlu elma vermek ne demekmiş gösteririm ben sana! Senin kulaklarını ısırıp koparacağım.”
Bu türden kavgalar Parkerların her gün yaşadığı bir şeydi. Bayan Parker çocukların kavga etmelerinin zararlı olmadığı kanaatindeydi. Bu şekilde içlerindeki şeytanlıkları attıklarını ve sonrasında iyi arkadaşlar olduklarını söylüyordu. Ancak daha önce kimsenin bu şekilde kavga ettiğine şahit olmayan Walter’ın ağzı açık kalmıştı.
Fred onlara tezahürat yaparken Opal ve Cora kahkahalar atıyordu. Ancak Alice’in gözleri yaşlıydı. Walter buna dayanamamıştı. Nefes almak için kavgaya kısa bir süreliğine ara veren iki kardeşin arasına girdi.
“Kavgayı kesin.” dedi Walter. “Alice’i korkutuyorsunuz.”
Bill ve Andy bu bebeğin kavgalarına karışmasının komik tarafını fark edinceye dek hayretle bakakaldılar. Sonra ikisi de kahkahalarla gülmeye başladı ve Bill, çocuğun sırtına bir şaplak attı.
“Pek de cesurmuş çocuklar.” dedi. “Eğer büyürse esaslı çocuk olacak. Onun için bir elma var burada. Hem de kurtsuz!”
Alice yumuşacık, pespembe yanaklarındaki gözyaşlarını sildi ve Walter’a hayranlıkla baktı. Ancak bu bakış, Fred’in keyfini kaçırdı. Tabii ki Alice sadece bir bebekti ama bebekler bile Montrealli Fred Johnson etraftayken diğer çocuklara böyle hayranlıkla bakmamalıydı. Bu işi halletmesi gerekiyordu. Fred az önce evdeydi ve telefonda konuşan Jen teyzenin Dick amcaya söylediklerini duymuştu.
“Annen feci hasta.” dedi Walter’a.
“Hayır… Hasta değil!” diye bağırdı Walter.
“Feci hasta. Jen teyzeyi Dick amca’ya söylerken duydum…” Fred, teyzesinin, “Anne Blythe hasta.” dediğini duymuştu ve “feci hasta” demek çok eğlenceliydi. “Sen eve gittiğinde çoktan ölmüş olur.”
Walter acı dolu gözlerle baktı etrafına. Alice bir kez daha Walter’ın yanında durdu. Diğerleri de Fred’in söylediklerini tekrar ettiler. Esmer ve yakışıklı bu çocukta tuhaf bir şeyler vardı ve onunla alay etmek istiyorlardı.
“Eğer hastaysa babam onu iyileştirir.” dedi Walter.
İyileştirirdi, iyileştirmek zorundaydı!
“Korkarım bu imkânsız.” dedi Fred üzülür gibi görünüp Andy’ye göz kırparak.
“Babam için hiçbir şey imkânsız değil.” diye ısrar etti Walter sadakatle.
“Hiç de bile. Russ Carter, bir günlüğüne Charlottetown’a gitmişti ve eve döndüğünde annesi nalları dikmişti.” dedi Bill.
“Üstelik gömmüşlerdi bile.” dedi Andy. Doğru olsun olmasın acıklı bir detay eklemek istemişti. “Russ annesinin cenazesini kaçırdığı için çok sinirlenmişti. Cenazeler çok eğlenceli oluyor.”
“Maalesef daha önce hiç cenazeye katılmadım.” dedi Opal üzülerek.
“Merak etme. Önünde bir sürü fırsatın olacak.” dedi Andy. “Ama görüyorsun ki babam bile Bayan Carter’ı iyileştiremedi ki kendisi senin babandan çok daha iyi bir doktor.”
“Hayır, değil…”
“Evet, öyle. Ayrıca çok daha yakışıklı…”
“Hayır, değil…”
“Evden ayrıldığında hep bir şeyler oluyor.” dedi Opal. “Eve gittiğinde Ingleside’ın yanıp kül olduğunu görsen ne hissederdin?”
“Eğer СКАЧАТЬ