Название: Osmanoğulları
Автор: Ahmet Cevdet Paşa
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99843-3-9
isbn:
Yarhisar, İnegöl ve Bilecik’in Alınışı
Yukarıda açıklandığı üzere Şehinşah-ı Âlem Gazan Mahmud Han, İslam dinine girerek Müslümanları korumaktaysa da Anadolu’dan İlhanlı tarafına ödenmekte olan vergiler memleketin kaldıramayacağı kadar ağırdı. Hudut muhafızları olan Türkmenler ise zorlanmadıklarından, Konya hükûmeti vergi toplamak için kasaba ve köy halkının üzerine yüklenip uç beylerini yani hudut muhafızları olan Türkmen beylerini de yüzlerine gülerek kullanırdı. Uç beyleri ise birbirleriyle tepişmekteydi. Fakat Osman Şah’ın günden güne kuvvet ve topluluğu artmakta, şanı ve ünü yükselmekteydi. Buna rağmen İslam şehirlerine saldırmıyordu. Bütün çabası cihat ve gazaya yönelikti. Altı yüz doksan altı yılında Gazan Han tarafından Alâaddin İbni Ferâmurz İbni Keykavus Selçukî, Konya tahtına geçirildi. O da Osman Şah’ın iyi şöhretini işitip durumunu araştırarak ona sevgi besleyip kendisini öteki uç beylerinden üstün tuttu. Ona değer ve şeref verdi.
Osman Şah Gazi’nin günden güne şan ve şöhreti arttı. Sultanın çok büyük beğenisini kazanması, komşu tekfurları telaşa düşürdü. “Böyle giderse bütün memleketlerimiz onun eline geçecek, vaktiyle çaresine bakmak lazımdır.” diyerek aralarında bu konuyu görüşmeye başladılar. Osman Şah Gazi ise sadık dostu olan Köse Mihal aracılığıyla tekfurların sırlarını öğreniyordu.
Bilecik tekfuru da Osman Şah ile birlikte görünür, hatta Osman Şah yaylaya giderken fazla eşyasını korumak için Bilecik Kalesi’nde bırakırdı. Bilecik tekfurunun içtenliği ise yapmacık ve gösterişten ibaretti. Öteki tekfurlarla birleşip Osman Şah’ın aleyhinde çalışmaktaydı.
Hatta Köse Mihal’in düğünü vardı. Osman Şah’ı da davet etti. O da hukukunu sayarak düğününe gitti. Anlaşmış olan tekfurlar ona suikast yapmak istemişlerdi. Fakat Gazi’nin adamlarının çokluğundan ötürü içlerindekini yapmaya cesaret edemeyip vaktin sonunda fırsatını gözetmekteydiler.
Bilecik tekfuru, Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer ile evlenme vesilesiyle Osman Şah’ı bir tuzağa düşürmek istedi. Altı yüz doksan yedi yılı içinde düğün tertibine karar verip civarındaki tekfurları davet ettiği sırada, Osman Şah’ı da davet etmek üzere Köse Mihal’i gönderdi. Gazi Hazretleri, onun ifade şeklinden gizli niyetini anladıysa da anlamamış gibi yaparak davete icabet etmiş gibi göründü. Hemen düğün hediyesi olarak Bilecik’e bir sürü koyun gönderdi fakat “Düğünden sonra yaylağa çıkma niyetindeyim. Bilecik tekfuru izin verirse eskiden olduğu gibi fazla eşyamı Bilecik Kalesi’ne göndereyim, Germiyanoğlu ile aramızda düşmanlık var. Olur ki düğüne gittiğimizi fırsat sayarak aşiretleri yurdumuza saldırtırlar. Kadınları da eşya ile beraber göndereyim.” diye Köse Mihal ile Bilecik tekfuruna haber gönderdi.
Bilecik tekfurunun niyeti onu zehirlemek yahut başka bir biçimde Osman Şah’ın işini bitirmekten ibaret iken birçok eşyası ile haremlerinin de elinde bulunmuş olacağı düşüncesiyle o kadar memnun oldu ki ne yapacağını şaşırdı. Hemen gereken tertiplere girişti. Osman Şah’a uygun cevap gönderdi. Bilecik civarında Çakır Pınar denen çimenlikte düğün yapmaya karar verdi. Belirtilen günde Osman Şah Gazi, kırk Oğuz Kayı Hanlı genci kadın kıyafetine soktu. Bir o kadar yiğidi de keçelere sarıp sandıklar içine koyarak hayvanlara yükletti. O delikanlılar, bu hayvanları sürerek Bilecik Kalesi’ne girdiler. Gazi Hazretleri de akşamüstü bir miktar askerle düğün yerine gitti. Yolda mükemmel bir pusu kurdu.
Bilecik askerinin birazı, gelin almak üzere Yarhisar’a gitti. Kalanı ve kale muhafızlarının çoğu düğün yerinde bulunduklarından kale içinde az adam kalmıştı. Kadın kılığında olan delikanlılar, sandıklar içindeki yiğitleri çıkardılar. Hepsi birlikte hemen muhafızları kılıçtan geçirip kaleyi ele geçirdiler ve gizlice Osman Şah’a haber uçurdular.
Bu haber Osman Şah’a ulaştığı sırada Bilecik tekfuru da olanları duyunca sarhoşluk başına sıçradı. Öfke ateşiyle yanarak düğün yerinde dağınık ve çoğu sarhoş olan askerlerini toplamaya girişti. Osman Şah ise uyanık bulunduğu için hemen yanındaki adamlarıyla atlarına binip pusu yerine doğru kaçar gibi yaptı.
Tekfurlar, askerlerini toplayıp Osman Şah’ın peşine düştüler. O da kaçıyor gibi pusu yerini geçtikten sonra birdenbire dönüp onların üzerine atılınca pusudaki asker de çıktı. Onlar önden, diğerleri arkadan hücum ederek düşmanları şaşırttılar. Üzerlerine kılıç üşürdüler ve hemen hepsini kılıçtan geçirdiler.
Daha sonra Osman Şah, Yarhisar’a gitti. Düğün alayı için tertiplenen askerin çoğunu öldürüp gelin ile beraber alayda bulunacak olan nazlı kızları ganimet olarak aldılar. Ertesi gün İnegöl’ü sarmak üzere yeterince askerle Turgut Alp adlı yiğidi o tarafa gönderdi. Kendisi de eline geçen Bilecik ve Yarhisar kalelerini muhafaza altına aldıktan sonra İnegöl tarafına hareket buyurdu. O bölgeyi yağmalayarak İnegöl Kalesi’ni de aldı. Tekfurunu öldürdü. Kaleye muhafızlar bıraktı ve ganimetleri gazilere bölüştürdü. Fakat bazı az bulunur, kıymetli şeyleri ayırıp altmış cariye ve yüz köle ile beraber Sultan Alâaddin’e sundu.
Adı geçen düğün yağmasında Osman Şah’ın on altı yaşında bulunan oğlu Orhan Bey’in payına telli pullu gelin Nilüfer düşmüştü. Artık ikisi birbirinden ayrılmadı. Osman Şah Gazi, Nilüfer Hanım’ı Orhan Bey’le evlendirdi.
Bilindiği üzere İslam milletinde kimse, hanımını din değiştirmeye zorlayamaz. Fakat Nilüfer Hanım kendi hür arzusu ile İslam dinini kabul etti. Orhan Bey’den olma şehzade Süleyman Paşa ve Hüdavendigâr’ı doğurdu. Sonunda Valide Sultan oldu. Bursa’da kendi adını alan Nilüfer Nehri üzerine çok sağlam bir köprü yaptırdı. Ondan başka birçok hayratı vardır.
Gazi Ertuğrul Bey’in vefatında kardeşi Dündar Bey onun yerini almak istemişse de söz sahipleri, beyliğe Osman Gazi’yi seçmiş olduklarından Dündar Bey susmak zorunda kalmıştı. Fakat kardeşinin oğlunun büyüklüğünü ve günden güne parladığını gördükçe çekemez olmuştu ve bu nedenle ara sıra zorluk çıkarırdı. Osman Şah Gazi de amcasına hürmeten hoşgörü ile geçiştirirdi. Bu sefer tekfurlar, Osman Şah Gazi aleyhine birleştikleri zaman Dündar Bey’in onlarla haberleşmiş olduğu duyulunca Osman Şah Gazi çok kızdı. Sabrı kalmadı, elinden çıkan bir kaza oku ile Dündar Bey öldü. Sanki henüz yeni kurulmakta olan Osmanlı Devleti’nin temelleri atılırken Dündar Bey ona kurban oldu.
Bazı Kalelerin Fethi ve Büyük Savaş
Altı yüz doksan sekiz ve altı yüz doksan dokuz yıllarında Osman Şah Gazi, Yenişehir yakınında bulunan Köprühisar’ı, Yurthisar’ı ve İnönü adlı kaleleri aldıktan sonra İznik şehrini ablukaya aldığında oranın halkı İstanbul’dan yardım istedi. Kayser hemen bir ordu hazırlayarak İznik’in yardımına gönderdi.
Osman Şah tarafından da Sultan Alâaddin’e durum bildirildi. Alâaddin ona yardım için Sahib-i Sadrud-Devle adıyla anılan Karahisar’ın sahibini, yani Afyonkarahisar sancağının beyini görevlendirdi.
Fakat haberleşmekle vakit kaybedildi. Karahisar sahibinin askeri gelmeden önce kayserin ordusu İzmit Körfezi’ne ulaşarak Dil Geçidi’ne geldi. Karaya çıktı. İznik’in yardımına koştu. Osman Şah Gazi hemen ablukadan vazgeçti. Bütün kuvvetiyle ona karşı gitti. Ansızın üzerlerine atıldı. Kayserin ordusu СКАЧАТЬ