Название: Tanrı İnsanlar
Автор: Герберт Джордж Уэллс
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-99846-1-2
isbn:
Urthred şöyle diyordu: “Kendi hayatını kurtarmaya çalışan biri onu kaybedecekti, hayatını feda etmeye hazır olan biri ise bütün dünyayı kazanacaktı.”
Peder Amerton’ın düşünceleri de anlaşılan benzer yöndeydi çünkü aniden araya girdi: “Evet ama bu söylediğiniz bir alıntı!”
Urthred gerçekten de henüz sözcüklerin kullanıldığı dönemde yaşamış olan büyük bir şairin öğretilerinden alıntı yaptığını kabul etti.
Sözlerine devam edecekti ancak Peder Amerton buna izin veremeyecek kadar heyecanlanmıştı, “Peki kimdi bu öğretmen? Nerede yaşıyordu? Nerede doğmuştu? Nasıl öldü?”
Bay Barnstaple’ın gözlerinin önünde yalnız ve solgun yüzlü bir adam belirdi, darp edilmiş ve yaralanmıştı, vücudundan kan sızıyordu ve silahlı muhafızların arasındaydı, yüksek duvarlı aydınlık bir yolda, kalabalığın ortasında duruyordu. Daha arkada kötü ve uğursuz bir şey, taşınarak öne doğru getiriliyor, bir yandan da sallanıyordu…
“Bu dünyada da çarmıha mı gerildi?” diye sordu Peder Amer-ton. “Çarmıha mı gerildi?”
Bu peygamber de Ütopya’da çok acı çekerek ölmüştü ancak çarmıha gerilmemişti. Korkunç işkencelere maruz kalmıştı ama ne Ütopyalıların ne de Dünyalıların bu işkencelerin ayrıntılarını kavrayabilecek bilgisi yoktu. Ardından çok yavaşça döndürülen bir çarkın üzerine bağlanarak ölene kadar teşhir edilmişti. Bu, zalim bir ırkın dehşet verici cezalandırma biçimiydi; o, zengin ve açgözlü kesimin çıkarlarına karşı çıkarak evrensel fayda düşüncesini ortaya attığı için cezalandırılıyordu. Bay Barnstaple parlayan güneşin altında, dönmekte olan çarka bağlanmış çarpık şahsı görebiliyordu. Ve onun ölümü üzerine gelen muhteşem zaferi! Ona bu zulmü yapabilen dünyadan, şimdi gördükleri barış ve güzellikle dolu dünyayı yaratmıştı.
Peder Amerton soru sormaya devam ediyordu: “Ama onun kim olduğunu fark etmediniz mi? Dünyanız bundan şüphelenmedi mi?”
Çok sayıda insan onun Tanrı olduğunu düşünmüştü ama o kendisine sadece Tanrı’nın oğlu veya İnsan’ın oğlu demeyi seçmişti.
Peder Amerton hemen bu noktaya sarıldı: “Şimdi ona inanıyorsunuz?”
“Onun öğretilerini takip ediyoruz çünkü hepsi de olağanüstü ve çok doğruydu!” dedi Urthred.
“Ama inanç?”
“Hayır.”
“Ama hiç kimse ona ibadet etmiyor mu? Daha önce ona ibadet edenler oldu, öyle değil mi?”
“Ona inananlar olmuştu. Onun keskin ve sarsılmaz öğretilerinin karşısında cesaretini yitirenler ve acı verecek kadar kesin bir gerçeklikle gösterdiği yolun doğruluğunu görenler olmuştu. Bu yüzden kendi vicdan azaplarını dindirmek için onu sihirli bir ilah gibi gördüler, onların ruhlarını aydınlatacak bir ışık olarak değil. Onun öğretileri ile eski kralların kurban verme törenlerini birleştirdiler. Düşüncelerini dürüstçe ve içtenlikle kabul edip kendi düşüncelerine ve davranışlarına yansıtmak yerine mistik bir törenle onun bir parçasını yiyormuş gibi yapmayı tercih ettiler. Onun çarkını mucizevi bir sembole dönüştürdüler ve güneşi, ekvatoru, ekliptiği, kısacası yuvarlak olan her şeyi bununla karıştırdılar. Kötü şans, sağlık sorunları veya kötü hava ile karşı karşıya kalındığında işaret parmağıyla havaya bir daire çizmekle kendilerine bir yardım geleceğine inandılar.
Bu öğretmenin anısı çoğunluk için çok saygın ve özel bir yere sahip olduğundan onun nezaketinden ve yardımseverliğinden yararlanmak isteyenler ismini kullanarak kendilerini çarkın savunucuları olarak tanıttılar ve bu sayede güçlendiler, zenginleştiler; onun adını kullanarak onun için savaşlar başlattılar; kıskançlık, zorbalık, nefret ve diğer karanlık emelleri için onun öğretisini bahane ettiler. Ta ki sonunda o, Ütopya’ya geri dönecek olursa kendi çarkının onu canlı canlı ezeceğini görene kadar…”
Peder Amerton bu anlatılanları dinlemiyor gibiydi. Olayları tamamen başka bir açıdan görüyordu. “Ama mutlaka…” dedi, “hâlâ inananlar olmalı! Kendilerinden nefret ediliyor olsa bile yine de geriye kalanlar olmalı?”
Geriye kalan yoktu. Bütün dünya öğretmenlerin öğretmenini izliyordu ancak hiç kimse ona ibadet etmiyordu. Bazı eski binalarda hâlâ o çarkı görebiliyordunuz, üzerinde muhteşem işlemeler ve oymalarla. Ayrıca müzelerde ve özel koleksiyonlarda her türlü resim, fotoğraf, tılsım ve benzeri şeyler bulunuyordu.
“Bunu anlayamıyorum!” dedi, Peder Amerton. “Bu çok korkunç! Şaşkınlık içindeyim! Bunu anlayamıyorum!”
6. BÖLÜM
Uzun ve ince yapılı, oldukça yakışıklı, genç bir Ütopyalı, -Bay Barnstaple daha sonra adının Lion olduğunu öğrenecekti- Dünyalıların sorularını cevaplama görevini Urthred’den devraldı.
Ütopya’daki eğitim koordinatörlerinden biriydi. Ütopya’da meydana gelen değişimin ani bir devrim olmadığının kesin bir şekilde altını çizdi. Hiçbir kanun ve sistem, ortak menfaatler ilkesine dayanan hiçbir yeni ekonomik düzen birdenbire ortaya çıkmamıştı. Son Karmaşa Çağı’ndan önce ve bu dönem boyunca yeni fikirler ve yeni bir düzene dair ilk düşünceler, araştırmacılar ve çalışanlar tarafından ortaya atılmıştı; kesin bir plan dâhilinde olmadan, dürüstlükle ve içten bir şekilde, gerekliliğine inanılan bir ihtiyaç olarak… Bundan önceki dönemlerde coğrafya ve fizik gibi bilimlerde ortaya çıkan inanılmaz gelişme ancak Son Karmaşa Çağı’nın sonlarına doğru psikolojik bilimlerde de görülmeye başlamıştı. Deneysel bilimi sınırlayan ve üniversitelerdeki organize çalışmaları zayıflatan sosyal ve ekonomik düzensizlikler insan ilişkilerinde, çaresizce ve korkusuzca yapılacak araştırmalara duyulan ihtiyacı arttırmıştı.
Bay Barnstaple yaşanan değişikliğin bizim dünyamızda devrim olarak adlandıracağımız şiddetli değişimlerden olmadığını anladı; bunun yerine aydınlanma artmış ve yeni fikirler gelişmişti ve zamanla insanlar ortak bilinçleriyle bunların hayata geçirilmesinin gerekliliğini anlayarak eski fikirlerini terk etmişlerdi.
Yeni düzenin filizini kitaplar, tartışmalar ve psikolojik laboratuvarlar atmıştı; filizlendiği toprak okullarda ve kolejlerdeydi. Eski sistem eğitimcilere çok az şey veriyordu, etkili kişiler zenginliklerini ve güçlerini artırmakla öylesine meşguldüler ki eğitimi dikkate alacak zamanları yoktu; eğitim, karşılık olarak hemen hemen hiçbir şey beklemeyen, sadece istediği için bu işi yapan kişilere bırakılmıştı, gençlerin kafasında yeni bir dünya şekillendirme görevi onların elindeydi; bunu yaptılar. Açgözlü politikacıların yönettiği, insanların СКАЧАТЬ