Название: Ey Dünya Ey
Автор: Beksultan Nurjekeuli
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-90-4
isbn:
Ey, Dünya Ey!
TAKDİM
Yirminci yüzyılın başlarında ilk örneklerini görmeye başladığımız Çağdaş Kazak edebiyatının henüz yüzyılı devirmesine rağmen oldukça mesafe kat ettiğini söyleyebiliriz. Bu edebiyat içerisinde romanın özel bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.
Bütün Türk dünyasında olduğu gibi Kazakların da her anı ve her kişisi adına roman yazılabilecek olaylarla doludur. Cedit dönemi, hemen ardından Alaş hareketi ve Bolşevik ihtilali, Sovyetlerin kurulması ve Özerk bir Kazakistan Cumhuriyetinin kabulü, 1930’lu yıllarda yaşanan Stalin’in aydın katliamı, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında yaşananlar, Jeltoksan olayları milli bir romantizmin oluşması için çok önemli malzemelerdir. Bunlar düşünüldüğünde Kazakların bir milli romantizm oluşturabildikleri söylenemez. Ancak bunun oluşmamasında mazeret kabul edilebilecek sebepler vardır.
Bu sebepler, bütün Sovyetler sathında milli bir edebiyatın oluşmasının önüne geçmek adına yapılan sansürdür. Sovyetler bunu Sosyalist Realizm resmen devlet politikası olarak ilan edilene kadar gayri resmi olarak, sosyalist Realizmin ilanından sonra da resmi olarak yapmıştır.
Sovyetler Birliği Birinci Yazarlar Kurultayında edebiyat tanımlanmış ve amacı belirtilmiş, yazar tarif edilmiş ve tarifin dışına çıkana yaşama hakkı tanınmamıştır. Bu durum bütün sanat dalları için geçerlidir. Böyle olunca tek tip bir edebiyat meydana getirilmiş edebiyat bir rejim propagandası haline dönüşmüştür.
Sosyalist Realizmin ilanından önce verilen ve konulan standartlara uymayan eserlerin bile yayımlanması ve oynanması yasaklanmış, yazarlar takibe alınmış ve halktan özür dilemeye mecbur edilmişlerdir. Pek çok insan Sovyetlerin kuruluşundan önceki tavır ve davranışları ile verdikleri eserlerden dolayı yargılanarak mahkûm edilmiş, pek çok kişi hayatından olmuştur. Elbette bu şartlar altında milli bir edebiyatın oluşması ve milli romantizmin gelişmesi beklenemez.
Ancak her ne olursa olsun Sovyetlerin kuruluşundan yıkılışına kadar geçen sürede bir Kazak edebiyatı oluşmuş, edebiyatın farklı alanlarında pek çok eser meydana getirilmiştir. Bunları yok saymak da mümkün değildir. Standartları belirlenmiş, belli amaca dönük eserlerin verildiği bu döneme Sovyet dönemi Kazak edebiyatı demek mümkündür.
Bir topluluk veya milletin milli bir edebiyat meydana getirebilmesinin temel şartı bağımsızlığı ve bağımsız düşünebilen aydınlarının olmasıdır. Bağımsız düşünebilen aydınların yetişmesi ise çok zaman ve emek isteyen bir iştir.
Kazakistan bağımsızlığını Kazanarak bu şartlardan ilkini gerçekleştirmiştir. İkinci şartın oluşması için şartların çok müsait olduğunu söylemek zordur, zamana ihtiyaç vardır.
İhtiyaç duyulan zaman Kazak aydınlarının kendilerini ve geçmişlerini gerçek anlamda tanımaları için gereklidir. Çünkü Kazakistan’ın bağımsızlığını kazandığı ilk yıllarda pek çok Kazak aydını tarihte yaşanmış pek çok elim olayı bilmiyordu, milleti ve vatanı için katledilmiş, sürülmüş, acı çekmiş pek çok Kazak aydınından haberdar değildi.
İlerleyen zamanda Kazak aydınları yanında yeni yetişen nesil tarihte yaşanan acı olayların farkına varmaya başladı ve bu durum edebiyata da aksetti.
Aydınlar kendilerini ve içinden çıktığı toplumu, toplumun değerlerini, çevresindekileri, tarihi sorgulamaya başladı. Böylece milli bir edebiyatın temelleri atıldı, milli edibiyatın ilk eserleri ortaya çıktı.
Elinizdeki eser, 1916 yılında Türkistan’da yaşanan acı olayların Kazaklar arasındaki bölümünü anlatarak başlar ve bağımsızlığa kadar olan dönemi işler. Bu dönem içersinde Sovyetlerin kurulması, İkinci Dünya Savaşı, Kazakistan’ın bağımsızlığı öncesinde yaşanan Jeltoksan olayarı da vardır. Çok geniş bir dönem çok hacimli olmayan bir eserde ne kadar işlenebilir sorusunun cevabı romanın kendisidir. Ancak romanın 1916 yılında yaşanan olayları ele alarak başlaması şahsi kanaatim olarak önemli bir gelişmedir. Yaşananlar kısmen yazarın hayali ve kurgusu olsa da eserin Kazak tarihi romancılığı içinde önemli bir yer işgal ettiğini söylemek mümkündür.
Romanda çok fazla detaya girilmediğini, şahısların ve çevrenin çok fazla üzerinde durulmadığını söylemek mümkündür. Bunun, romanda daha çok olayların üzerinde durulmasından kaynaklandığını, yazarın daha çok olaylara odaklandığını söyleyebiliriz.
ÖN SÖZ
Çağdaş Kazak edebiyatında roman, 20. Yüzyıl başlarında yayımlanmaya başlamıştır. Romanlarda Kazakistan’ın siyasi seyrine uygun olarak genellikle farklı konular işlenmiştir. Kazakistan’da roman konusu üzerine yapılan araştırma ve incelemeler hâlâ yeterli değildir. Bu durum doktora tez konumu bir roman üzerinde dil ve üslup çalışması olarak belirleme sebeplerimden biridir.
Birkaç yıl önce yayınlanan B.Nurjekeulı’nın ‘Ey, Dünye-ey’ romanını incelemiştim. Eser en baştan beri beni kendisine çekti. B.Nurjekeulı’nın dili anlaşılır ve çağrışımlarla yüklüdür. Konuşma diline yakın bir dili yeğler. Cümlelerinde sık sık konuşma diline ait özelliklere rastlanır. B. Nurjekeulı’nın eserlerinde dil, sadece bir anlatım aracı değildir; geçmişten günümüze bir bağlantı, saklanması gereken değerleri muhafaza eden bir hazine ve en derin ıstırapları dile getiren özelliklere sahiptir. B. Nurjekeulı, bol miktarda deyim ve argo kelime de kullanır. Halk ağzından gelme kelimelere fazlasıyla yer verir ve eserlerinde ustaca kullanır. Bu gibi birçok özelliği sebebiyle bu eseri akademik bir çalışmaya konu olarak seçip Türk okurlara ulaştırabilmek amacıyla Türkiye Türkçesine çevirmeye karar verdim.
Tarihi konuları ele alan eserlerin kendine ait bazı özellikleri vardır. 1916 yılındaki olaylar, milli tarihin çok önemli konularından biridir. Bu olayla ilgili M. Avezov’dan başlayarak birçok yazar eserler kaleme almıştır. Fakat içinde bulundukları şartlar onların gerçekleri bütün çıplaklığıyla ortaya koymalarına engel olmuştur. Siyasi güç kimin elindeyse ona muhalif olunmadan eserler verilmeye özen gösterilmiştir. Yazar B. Nurjekeulı, Jetisu doğumludur. Çocukluğunda yaşadığı ve duyduğu olayları işlemesi, edebi esere konu etmesi takdir edilmelidir. Doğrusu Kazakların sıkıntılarını işleyen birçok eser yazılması gerekiyor. Bu konuda Avezov’un seviyesine ulaşmak zordur tabiî ki. O klasikleşmiş bir yazardır. Fakat çeşitli estetik zevkte okuyucuların da olduğunu unutmamak gerekir. B. Nurjekeulı’nın eserlerinin kendine has özellikleri vardır.
Kazak Edebiyatının önemli temsilcilerinden biri olan B.Nurjekeulı tarafından kaleme alınan ‘Ey, dünya-ey’ romanında 1916 olayları ile 1991 yılında Kazakistan’ın bağımsızlığını kazandığı döneme kadar olan olaylar konu edilmiştir. O dönemin toplumsal durumunu, Kazak topraklarında yaşanan tarihi olayları ve başka bir milletin hâkimiyeti altında sömürülmeye sabreden Kazak halkının kederi anlatılır.
Roman üç bölümden oluşur. İlk bölümü, Çarlık Hükümetinin, ikinci bölümü Sovyet Hükümetinin olduğu dönemi, son bölümü ise kahraman Şeyi’nin bakış acısıyla bu iki döneme ait değerlendirmeleri anlatır. Romanın kadın kahramanı Şeyi, Kazak toplumunun o dönemlerdeki durumunu en iyi şekilde yansıtan bir şahsiyettir. Yirmi dört yaşındayken kocası Tazabek Rusların kurşunuyla vefat eder, üç çocuğuyla dul kalan Şeyi 1932 yılının kıtlığını yaşar. 1941-1945 yıllarındaki Dünya savaşında oğulları Oralbek ile Kenesbek’i savaşta kaybeder. 1986 yılındaki Aralık olaylarında 16 yaşındaki torununun evladı vefat eder, Şeyi derin ıstıraplar çeker. Yazar, bir bunca olayları yaşayan Şeyi’nin kederini anlatırken bir yandan da tüm Kazak toplumunun kaderini, çektikleri sıkıntıları anlatır.
Yazar eserinde o zamandaki insanların konuşma dilini aksettirmek amacıyla bazı Rusça kelimeleri ve romandaki kahramanların isimlerini Kazak СКАЧАТЬ