Название: Ermeni Uydurmalarından Doğan Beşeri Cinayetlerin Dünü ve Bugünü
Автор: Sabir Şahtahtı
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-15-0
isbn:
Herand Pastırmacıyan ise şöyle yazıyordu: 1914 yılında 9.900 kilometrekare alana ve 300 bin nüfusa sahip olan Ermenistan vilayetinde 4 yıl sonra, yani 1918 yılında binlerce Ermeni’nin Ermenistan’a akın etmesi sonucunda Ermenilerin sayısı arttı. XVII. yüzyılın ilk yarısında ise Erivan’ın 65 yerleşim merkezinde Müslümanlar, 4 mıntıkasında Ermeniler yaşıyordu. Mirza Bala Mehmetzade'ye göre, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce tüm dünyada mevcut olan Ermeni’den 1 milyon 100 bini dağınık halde Kafkasya’ya, 100 bini İran’a, 400 bini ise Türkiye’ye yerleşmiştir.47 Bu verileri tasdikleyen yüzlerce sahih kaynak mevcuttur.
Bu konuda önemli olan sayı değildir. En azından Ermenilerin iddia ettikleri sözde “Ermeni soykırımı” anlayışına göre şimdi yeryüzünde yüz binden fazla Ermeni olmaması gerekirdi. Bu konuya daha çok önem veren tarihçi ve sosyal araştırmacılar Ermeniler hakkında konuşurken “Yerleşmiştir” ifadesini kullanmaktadırlar. Ermeniler, aynı yıllarda silahlı ayaklanmalar yaptıkları için kendileri için uygun gördükleri alanlara yerleşiyorlardı. Bu nedenle onlar hiçbir yerde kalıcı ikamet eden sakinler olarak kabul edilmiyorlardı.
Dolayısıyla XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonuna kadar Osmanlı devletine karşı silahlı isyanların başlatılması gerektiğini söyleyen Ermeni din adamlarına, Ermeni ulusal örgütlerinin yöneticilerine sadece “çalışın” cevabı verilmiştir. Çarlık Rusya’sı tarafından desteklenmeleri Ermenileri devlet kurmaya daha çok teşvik etmiştir. Bu amaçla da Rus siyasetçileri ve memurları XIX. yüzyılın sonlarında tüm Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmak amacıyla hummalı çalışmalar başlatmışlardır. Ermeni milliyetçileri onlara verilen “çalışın” yanıtını Osmanlı devletine karşı savaşın olarak kabul ettiler ve silahlı, kanlı çatışmalara başladılar. Ermenilerin bu “çalışmasında” Rusya ve İngiltere yetkilileri baş rolde idiler.48
Tek kelimelik “çalışın” yanıtı ile ifade olunan teşvikçi talimat sonraki yıllarda Türk-Müslüman kanının akıtılmasına yol açan korkunç bir sürecin başlamasına neden oldu. Ermeni din adamlarına ve milliyetçilerine verilen “çalışın” cevabı Osmanlı Devleti’ne karşı bölücülük faaliyetlerini güçlendirdi, Ermeni terörizminin temelini attı ve hareket çizgisini tayin etti. Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yerleştirilmesi sürecini hayalden gerçeğe çeviren de işte bu “çalışın” cevabından sonraki gelişmeler olmuştur. “Çalışın” cevabı Ermeni milliyetçi çevreleri ve din adamları için her şeyden değerliydi. “Çalışın” vaadinden sonra XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı Devleti’ne karşı bölücülük çalışmalarına başlayan Ermeni milli askeri-siyasi örgütlerinin, terörist gruplarının hemen hemen hepsinin Çarlık Rusya’nın topraklarında, bu ülkedeki ayrı ayrı ilgili kamu kuruluşlarının himayesi, doğrudan desteği ve hayır duasıyla tahsis edilmiş kuruluşlar oluşu tesadüf değildir. Tanınmış araştırmacı Jorj de Malevil “1915’te Ermeni Faciası” kitabında şöyle yazıyor: Rusya’nın Kafkas ordusunun Van seferi sırasında orduda hayli gönüllü Ermeni askerleri vardı. 18 Mayıs 1915 yılında Rus çarı özellikle sadakatlerinden (Osmanlı Devleti’ne karşı ihanetlerinden – S.Ş.) dolayı Ermenilere teşekkürünü beyan etti. Aram Manukyan Rus valisi tayin edildi.49 Sonraki aşamada Bolşevik örgütleri Rusya’da güçlendikçe sosyalist eğilimli Ermeni milliyetçi örgütlerinin kurulup bu ülkeden Osmanlı topraklarına gönderilmesi daha etkin hale gelmiştir.
Böylece, eğer uydurma “Ermeni Meselesi” büyük güçler tarafından adaletsizce savunulmasaydı, sahte “Ermeni Soykırımı” siyasi gündeme oturtulamazdı. Eğer dünyada çifte standartlar olmasaydı, uydurma “Ermeni Soykırımı” meselesi Ermeni milliyetçilerini bu kadar cezbedemezdi. Eğer “Ermeni Meselesi” ve “Ermeni Soykırımı” konuları dünyanın süper güçleri tarafından desteklenmeseydi, SSCB’nin çöküşü arifesinde Azerbaycan topraklarına karşı yeni asılsız iddialar ortaya atılamazdı. Bu iddialar kanlı savaşa sebep olmazdı. Azerbaycan topraklarının %20’si işgal edilemez ve bir milyondan fazla insan mülteci ve göçmen durumuna düşmezdi. Ermenistan’ın saldırgan politikası bölgenin kapsamlı gelişimini tehdit etmezdi.
Delil her zaman delil olarak kalır. Gerçek şudur ki, Ermeni milliyetçileri son iki yüzyıldan daha fazla bir zamanda dünyanın siyasi ortamına uygun faktörleri kullanarak tarihi Azerbaycan topraklarında Ermenilerin yoğun olarak yerleşmelerini sağlamış, bu topraklarda kendilerine devlet kurmuşlar. Saldırgan Ermenistan devleti uluslararası alandaki çifte standartları, değişen sosyo-politik pozisyonları, dünya Ermenilerinin siyasi ve maddi olanaklarını kullanarak Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı toprak iddialarını sürdürmektedir ve işgalci politikasının bir kısmını SSCB’nin çöküşü sırasında oluşmuş sosyo-politik durumdan yararlanarak gerçekleştirmiştir.
Ermeni milli burjuvazisinin mali kaynakları, Ermeni-milliyetçi örgütlerinin çeşitli devletlerin sosyal-siyasi hayatındaki etkili pozisyonları, Ermeni kilisesinin eş güdümü ile hayata geçirilen belirli amaçların siyasi hedef yapılması uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisinin sonraki etaplarının hayata geçirilmesi konusunda Ermenistan devletinin en büyük yardımcısıdır. Tanınmış araştırmacı Guram Marhulia şöyle yazıyor: üç deniz arasında devlet kurmayı yüce amaç edinen Ermeni milliyetçi çevrelerinin asılsız iddiaları tarih literatürüne hiçbir bilimsel dayanağı olmayan “Büyük Ermenistan”, “Türkiye Ermenistan’ı”, “Kilikya Ermenistan’ı”, “Batı Ermenistan”, “Dağlık Ermenistan”, “Aran Ermenistan’ı”, “Ermeni Meselesi”, “Ermeni Soykırımı”, ”Bakurakert” gibi sahte terimler dahil etmiştir.50 Ermenilerin kayıtsız şartsız hizmet ettiği uydurma “Büyük Ermenistan” ideolojisi Ermenileri organize suça teşvik eden, suçlu Ermenilerin cezalandırılmamasını sağlayan oldukça tehlikeli bir faaliyet yönüdür.
Ermeni lobisi özellikle son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde gerçekleştirdikleri tehlikeli organize suçları durmadan artırırlar. Suç yoluyla elde edilmiş maddi kaynakların bir kısmının Ermeni diaspora kuruluşlarına gönderildiği ispatlanıyor. Ermenistan devletinin yayılmacı politikasına karşı sadık tutum, Ermeni organize suç örgütlerinin cezalandırılmaması vb. olgular ise insanların istikrarlı ve huzurlu yaşamına karşı çifte standartların oluşturduğu tehditlerin acı bir örneği olarak incelenmiştir.
Gerçek olan şudur ki, saldırgan Ermenistan tüm parametreleri ile Azerbaycan’nın gerisinde kalıyor. Bu devletin işgalci politikasının hayata geçmesini sağlayan en önemli faktör dünyadaki çifte standartlardır. Fakat Ermenilerin saldırgan planları sadece Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’dan koparmak niyeti ile sınırlı kalmıyor. Uydurma “Ermeni Soykırımı” meselesinin ve bunun tanıtılmasının ilk kez Ermeni milliyetçileri tarafından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi gündeme getirildiği ve o dönemde Paris Barış Konferansı tarafından reddedildiği bilinmektedir. Şu anda Avrupa ülkelerinin “Ermeni Soykırımı” konusunu bu kadar önemsemesi onların özel çıkarlarından kaynaklanmaktadır. Onlar Türkiye ve Azerbaycan topraklarını kullanarak “Büyük Ermenistan” fikrini tamamen gerçekleştirmek için çabalıyorlar.
2015 СКАЧАТЬ
46
PAŞAYEVA N.A., Ermeni Elitinin İtirafları., Bakü, Nurlan NPM, 2006, s.48-49.
47
ONULLAHİ S., Ermeni Milliyetçileri ve İran, Tebriz, 2001(1380), s.50.
48
SAKİN O., Ermeni İsyanı Günlüğü 1915. Osmanlı Arşivleri Yeminli Tanık İfadeleri, İstanbul, Cağaloğlu, 2008, s.17.
49
MOLEVİL Jorj de., 1915’te Ermeni Faciası, Bakü, 1990, s.23 (Rusça).
50
MARHULİYA G., Ponti-Kafkasya Mekanı ve “Büyük Ermenistan” İdeolojisi, “İrs Nasledie”, 2007, №4-6 (28-29), s.44 (Rusça).