Kars'tan Konya'ya Masallar. Seyit Emiroğlu
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kars'tan Konya'ya Masallar - Seyit Emiroğlu страница 7

Название: Kars'tan Konya'ya Masallar

Автор: Seyit Emiroğlu

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-17-6

isbn:

СКАЧАТЬ sözünü düşünmüş sonunda da kabul etmiş. Üvey annesinin bir de kızı varmış. Birkaç gün sonra Anne kız gelmiş evlerine yerleşmiş.

      Başlarda gül gibi geçinmişler lakin aradan zaman geçtikçe üvey annenin gerçek yüzü ortaya çıkmış. Fatma’ya kötü davranmaya başlamış. Evdeki bütün işleri yaptırdığı yetmiyormuş gibi bir de azarlayıp duruyormuş. Günlerden bir gün ovada;

      “Güm! Güm! Güm! De Güm! güm!..”, diye inleyen davula tellalın;

      “Ey ahali duyduk duymadık demeyin, acı soğan yemeyin, yalan söz söylemeyin. Üç gün sonra padişahımız bir eğlence tertip edecek. Hepiniz davetlisiniz. Gelen gelsin yesin, içsin, eğlensin, gelmeyenin canı sağ olsun”, diyen sesi eşlik etmiş.

      Üvey anneyle kızı, kendilerine davette giymek için allı pullu yeni elbiseler, pırıl pırıl yeni ayakkabılar, rengârenk yeni kurdeleler almışlar. Üç gün dediğin nedir ki? Bu hazırlıklar yapılırken, göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitmiş.

      Davet akşamı evde hazırlıklar telaşla sürüyormuş. Üvey anne ve kızı giyinmişler, kuşanmışlar. Süslenmişler püslenmişler. Al ipekten elbiseleri göz kamaştırıyormuş. Saçlarına taktıkları kurdeleyle salına salına aynaya doğru yürümüşler. Kendilerine bakmış bakmış sonra da;

      “Düğündeki en güzel hanımlar biz olacağız”, diyerek ardından da kahkaha atmışlar.

      Kapı aralığından üvey annesine ve kızına bakan Fatma boynunu bükerek;

      “Beni düğüne götürmeyecek misiniz?”, deyince üvey anne çok hiddetlenmiş;

      “Kendini bilmez yetim Fatma, sen kim oluyorsun da padişahın davetine gitmek istiyorsun? Üstelik evde bir sürü iş güç var.” diye bağırmış. Fatma çok üzülmüş, ağlamaklı olmuş. Bu halini gören üvey anne, Fatma’nın kolundan çekiştirerek yiyecekleri sakladıkları kilere götürmüş. İnsan boyunda ki büyük küpü göstererek; “Biz düğünden gelinceye kadar, sen bu küpü gözyaşınla dolduracaksın”, demiş. Sonra da köşede duran darı çuvalındaki darıları kilerin toprak zeminine döküp dağıtmış. Duvarda asılı duran eleği de alarak Fatma’ya;

      “Bu yerdeki darıları yek tek toplayacaksın. Tozlarını alacaksın. Sonrada bir güzel çuvala dolduracaksın. Bu elekle de dereden su taşıyarak ocağın üzerindeki kazanlara dolduracaksın. Bütün bunları yapıp bitirirsen ancak düğüne gelebilirsin“, demiş. Kızını da yanına alarak kapıdan çıkıp gitmiş.

      Fatma boynunu büküp, olduğu yerde kalakalmış. Sonra da başlamış darıları toplamaya. Eline aldığı tasa da akan gözyaşlarını dolduruyormuş. Fakat ne çare, ne kadar uğraşsa da ne gözyaşı küpü doldurmaya yetiyormuş, ne de darılar toplamakla bitiyormuş. Daha elekle dereden taşıyacağı suya sıra bile gelmemiş. Yerde darı toplamak için uğraşırken;

      “Offf!..” diye derin bir iç çekmiş. Birdenbire karşısında bir ihtiyar nine belirmiş. Fatma korkmuş. Saklanmak isteyince nine;

      “Benden korkma güzel Fatma. Ben darda kalana yardım eden peri nineyim. Senin durumunu gördüm. “Offf!..” çekerek çağırmanı bekledim. Şimdi dile benden ne dilersen”, demiş.

      Fatma başlamış olanları anlatmaya. Peri nine hemen işe koyulmuş. Küpe tuzlu su doldurarak gözyaşı yapmış. Yerdeki darıları kümesteki tavuk ve horozlara toplatmış. Eşek ve atlara da dereden su getirtmiş. Fatma çok sevinmiş. Koşmuş ninenin tonton yanaklarından öpmüş. Ninenin çok hoşuna gitmiş;

      “Başka isteğin var mı?”, demiş. Fatma da;

      “Ben de düğüne gitmek istiyorum ama ne giyecek elbisem, ne ayakkabım ne de saçıma takacak kurdelem var” demiş. Nine de Fatma’ya;

      “Güzel Fatma annenin sana dediğini hatırla. Unutmadan giyeceğin elbisenin bir cebine kül, bir cebine de kuru üzüm doldur. Kötülerin yüzüne külü, iyilerin yüzüne de kuru üzümü serpersin. Hiç korkma kimse seni tanıyamayacak ”, demiş. Ve o anda ortadan kaybolmuş.

      Annesinin dediklerini hatırlayan Fatma koşarak ahıra gitmiş. Sarı ineğin yattığı yerdeki direği bulmuş. Dibini eşmiş. Bulduğu bohçayı açmış. İçindeki boncuk kolyeyi boynuna takmış. Sonra da gözlerini kapatmış dileğini dilemiş. Gözlerini açtığında, kendisini evin büyük odasındaki boy aynasının karşısında buluvermiş. Bir süre şaşkın gözlerle aynadaki güzele bakmış bakmış. Birden aklı başına gelmiş;

      “Bu güzel kız benim. Hemen düğüne gitmeliyim”, diyerek gözlerini kapamış. Gözlerini açtığında bir de ne görsün? Padişahın sarayında değil miymiş? Önce biraz şaşırmış. Sonra etrafa göz gezdirmiş. Altınlarla, gümüşlerle süslü sarayda herkes gülüp eğleniyormuş. Birden bütün davetliler hayranlıkla Fatma’ya bakmışlar;

      “Bu peri kızı kim acaba? İncili beyaz tül elbisesiyle kuğu gibi süzülüyor”, diye fısıltılar kulaktan kulağa yayılıyormuş.

      Altın tahtında oturan padişah uzaktan uzağa genç kızları seyrediyormuş. Birden güzeller güzeli Fatma’yı görmüş. Çok heyecanlanmış, sanki kalbi yerinden fırlayacak gibi olmuş. Yanında oturan sultan eşinin kulağına;

      “Sultanım oğlumuza aradığım hanım kızı buldum. Bak şu karşıdaki incili tül elbiseli olan“, demiş. Padişahın karısı hemen o yana bakmış;

      “Padişahım sağ olsun ben de o kızı çok beğendim. Oğlumuzla birbirlerine çok yakışırlar”, demiş. Padişah oğlunu yanına çağırmış;

      “Ey gözümün nuru oğlum, şu kızı sana eş olsun diye uygun bulduk. Sen ne dersin. Eğer senin de gönlün ona kaynadıysa git tanış sonra da düşünceni bana söyle”, demiş. Padişahın yakışıklı oğlu hemen Fatma’yı beğenmiş yanına gitmiş. Olanları anlatmaya başlamış. Bu ikisini gören herkes çok kıskanmış. Başlamışlar fısır fısır konuşmaya. Konuşanlar arasında üvey anne ve kızı da varmış. Onlar da saklı saklı Fatma’yı kıskanarak laflar ediyorlarmış. Kimisi ipek saçlarını çekiştiriyormuş, Kimisi yırtılsın diye elbisesinin eteğine basıyormuş. Kimisi de yere düşüp rezil olsun diye çelme takmaya çalışıyormuş. İyilik perisi Fatma’yı koruduğu için, yapılan kötülüklerin hiçbiri etkilemiyormuş.

      Padişahın oğlu Fatma’nın elinden tutarak babasına doğru götürürken birden iyilik perisi Fatma’nın kulağına;

      “Gitme zamanı geldi. Birazdan sihir bozulacak. Hemen buradan ayrıl”, demiş. Fatma padişahın oğlunun elini bırakarak koşmaya başlamış. Tam da o sırada sihir bitmiş. Fatma daha önce ceplerine doldurduğu külü kötü düşünenlerin, kuru üzümleri de iyi düşünenlerin üzerine serperek koşmuş koşmuş. Kötüler gözlerini ovuştururken, iyiler de yerdeki üzümlere bakarken, Fatma sarayın dışına çıkmış. Tam merdivenlerden inerken altın ayakkabısı ayağından fırlamış. Eğilip almaya vakti olmamış. Tam sarayın bahçesinde gözünü kapatmış. Gözlerini açtığında evinin içinde eski haline dönmüş haldeymiş.

      Biraz sonra da üvey anneyle kızı gelmiş. Başlamışlar olanları konuşmaya;

      “O СКАЧАТЬ