Onun şiirleri kesin, kapsamlı ve somuttur. Obaları dolaşırken Şakarim onları cesurca okuyarak halkı müminliğe davet ediyordu. Onun politik hicivleri son derece tesirliydi. Şiirlerinde, Abay’ın geliştirdiği bir gelenek doğrultusunda, davranışları tarafgir dava konusuna hizmet eden hemşerilerine hiç acımadan beşeri kusurları açığa vurmasına rağmen onu dinliyorlardı, ona güveniyorlardı. 1879’da başlayıp sonraki yıllarda eklemeler yaptığı “Gençliğe” adlı uzun şiirinde o, bozkır ayazı kadar sert, yakıcı Temmuz güneşi kadar acımasız:
Kirli oyunlarına uygulama alanı buldular,
Yalan ve kurnazlık dolu dünyaya girdiniz.
Utanç, iyilik ve ölçülülüğe gem vurup
Bakın ne hallere geldiniz.
Şiddetle tartıştılar, kinleriyle halkı böldüler,
Boş bir konuyla herkesin ağzını kapatmaya çalıştılar.
Bugün sizin dostunuz olan yarın düşmanınız
Fakat sanki barışık gibi davranacak.
Şakarim’in bahsettiği kusurlar tüm zamanlar için söz konusudur. Onlar birbirine benzer ve temiz bir hayat içerisinde göze batarlar. Belirli ölçüde cesaret de varsa onları hicvetmek fazla bir çaba gerektirmiyor, fakat şiir karmaşık yaşam tarzı olan ve ağır hayvancılık işiyle uğraşan bozkır insanının gerçek hayatından çok farklı olgudur. Varoluş, onların düşüncesinde ebediyetin alelade iziyse şiir, sönük yaşamı sihirli bir ışıkla aydınlatan mucizenin berrak şeklidir. Bu yüzden Şakarim’in şiir biçimine bürünmüş sade, fakat maneviyat dolu cümlelerinin, tıpkı Abay’ın şiirleri gibi herkesçe sevilmesine şaşırmamak gerekir:
Onur, merhamet, nezaket nerede?
Dağınık gruplar halinde geziyoruz her yerde
Umursamaz davranıp “tüm bunları gördük” diye.
Cahiller, soydaşlara yararınız nerede?
Gerçi “Gençliğe” adlı sert ve acı nutukta nefretle karşılanması gereken ahlaksızlıkların yanı sıra akrabaların Abay’a davranışları da konu edilmektedir. Şakarim, ilk büyük eserlerinden birinde ona göre günlük yaşamdan uzak bilgelere de, yaşayarak tecrübe kazanmış çok temkinli ve bencil bozkır riyakârlarına da hiç benzemeyen, tamamen ayrı bir düşünür olan öğretmeninden başka kimden bahsedebilirdi ki?
Abay akıl satan adamdır,
Ne değerler uzun süredir bekliyor onda.
Şifreyi biliyorsan al, o her şeyi bedava verir,
Hiç kimse onu tüketemedi daha.
Şakarim, ona sonsuz hürmet ve hayranlık duyuyordu. Genç Şakarim’e göre göçebe yaşamı bu kadar zengin çeşitlilik içinde tasvir etmeyi, bu kadar şairane bir biçimde anlatmayı, Abay kadar henüz hiç kimse başaramamış, dünyanın karmaşasını hiç kimse, Abay kadar derinden anlayıp betimlememişti. Abay’ın zekâsı kıymetli fikirler hazinesiydi fakat ona ulaşmak için büyük çaba sarf edilmelidir. Bunun için insan, Abay’ın yolunu bilmeli ve sonuna kadar bu karmaşık yolda yürümeyi arzulamalı. Şakarim’in çağrısının anlamı işte bundan ibaretti.
Şakarim, akrabalarının şair-öğretmenin değerini anlamamalarına gerçekten hayret etmektedir. O, Abay’ın gelecekteki yalnızlığını önceden sezmiş gibidir.
İnsanlarda makul bir şey bulmak imkânsız
Onlar birbirine merhametle yardım edemez.
Kendi Abay’larından bile onlar hoşlanmaz.
Kara cahiller acaba onlardan nereye kaçsak?
Şakarim’in öğretmeni Abay’ı taklit ettiği ilk şiirleri, tabii ki, Abay’ın eserleri kadar şaşırtıcı derecede umulmadık değildir. Öğrencinin düşünceleri daha çok tahmin edilebilir nitelikteydi fakat şiir severler ondan da hakikaten dâhiyane şiirin keskin ve büyüleyici gücünü bekleme hakkına sahiptirler. Buna rağmen Şakarim insanın hayal gücünü şaşırtan iddialı ve zahirî yeniliklerle ruhu sarsan gizli düşüncelerin peşinde koşmuyordu. O, sözlerinin doğru algılanmasının peşindedir. Eserleri gelişigüzel okunduğunda Şakarim, didaktik eser veren bir şair şeklinde nitelendirilebilir, fakat bu hatalı bir vasıflandırmadır.
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇ DURUM YASASI VE MANEVÎ GEZİNTİ
HAYAL AKININDA VE HAYAT LABİRENTİNDE
Nahiye müdürlüğü görevinin üçüncü yılındaydı. Şakarim birden görevinden ayrılmanın üzücü olduğunu düşünmeye başladı.
İlk zamanlarda o nerdeyse her ciddi konuyu Abay’a veya diğer amcası olan İskak’a danışıyordu, fakat zamanla yükümlülüklerini benimsedi, mevsimlik göçleri son derece zekice planlamaya başladı. İdareden memnun olmayanların sayısı eskisi gibi azalmıştı ama bazı aile reisleri bildikleri gibi hareket etmeye çalışıyor, yandaşlarını hayvan hırsızlığına teşvik ediyorlardı, fakat Şakarim’in ağırbaşlılığı, özel belagati ve samimiyeti olumlu etki gösteriyor ve genellikle yaşlıları dediğini kabul etme konusunda ikna etmeyi başarıyordu.
Görevinin en zor yanı vergi toplamaktı. Bu işi o ısrarla oba başçavuşlarına yüklüyordu. Buna sebep sadece çadır vergisini ödemeyi reddedip onu toplamaya gelenleri ellerinde sopayla karşılayan bazı kızgın bozkır sakinlerinin davranışları değildi. Zaten çok az hayvanı olan fakir ailelerden bir de vergi talep etmek Şakarim’e dayanılmaz geliyordu, ancak ilçe başkanlığına tüm raporları kendisi veriyordu. Bazen ilçe başkanının nahiyeye gelerek polis komiserleri eşliğinde obaları dolaştığı oluyordu, fakat senede bir defa Şakarim, Semipalatinsk’teki ilçe ofisini ziyaret etmek zorundaydı.
Başkanlık karşısında o kendisini onurlu tutuyor, laf kalabalığı yapmadan Rusça anladığını da sergileyerek net raporlar veriyordu. Memurlar onun çevik zekâsını fark ediyor, vergi hesaplarıyla alakalı olmayan sorularını da cevaplayarak onunla dostane sohbetler yapıyorlardı. Bazen Şakarim onlara Rusya’da meydana gelip de yankıları bozkıra kadar ulaşan şehircililerin sohbet konusuna dönüşen bazı olaylarla ilgili de sorular sorabiliyordu.
Raporla ilgili işlemler her şeyden önce Şakarim’in sakin ve ılımlı mizacı sayesinde güzel geçiyordu. Halk içinde genç nahiye müdürü yönetiminin adaletli olduğu kabul ediliyor, herkes Şakarim’i zeki ve yetenekli idareci olarak görüyordu. İki yıl içinde o daha önce eksikliğini hissettiği saygınlığı da kazanabildi. Bir de onun aklıselim kişiliğine pek de uygun olmayan bir şey oldu. Şakarim âşık oldu.
Genelde o eve kapanır, ilkbaharda ise nahiyenin uzak çiftliklerini denetime çıkardı. Bir keresinde o geceyi bir Nogay obasında geçirmek zorunda kaldı. Tobıktı Uruğu mensupları Kazak bozkırlarına Kazan’dan gelen Tatar (Nogay) asıllı İskak tarafından temeli atılmış obayı bu şekilde adlandırıyorlardı. Kunanbay, Tatar göçmenden hoşlandı ve onu himayesi altına alarak ona otlak olarak kullanabileceği yerler verdi. İskak, küçük kardeşi Mahmut’u da bozkıra taşıdı. Onlar çok çabuk zenginleşti, obaları bile “zenginler obası” olarak tanınıyordu. Mahmut’un büyük ailesi Kazak ortamına uyum sağladı СКАЧАТЬ