Aşağılananlar. Zeyneb Biişeva
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aşağılananlar - Zeyneb Biişeva страница 20

Название: Aşağılananlar

Автор: Zeyneb Biişeva

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-65-2

isbn:

СКАЧАТЬ Tamam, ver” dedi Gölayşe çayı Kotlehmet’in elinden çekerek. Orada açıp çaydanlığa koydu. Kotlehmet’e tekrar demli bir fincan çay yaptı. Sonra safça gülerek:

      “– İç, esmühe çaycı ihtiyar!” dedi.

      Ertesi gün sabah Kotlehmet, Gölayşe’yi Yelekli köyüne alıp gitti. Yoksul olsalar da çok iyi anlaşıp güzel ve uzun bir ömür sürdüler. Merhametli, güler yüzlü, gamsız Gölayşe Kotlehmet’in çocuklarını itip kakmadan güzelce büyüttü. Kendi de yaşları onlara yakın oğlanlar, kızlar doğurdu. İhtiyara vardığı ilk günkü lakabını hiçbir zaman unutmadı.

      “– Ye, esmühe çaycı ihtiyar!”

      “– Al, temiz cübbeni giy esmühe çaycı ihtiyar!”

      Lakin bu söz onda hiçbir zaman öfke uyandırmadı. Çünkü bu Gölayşe’nin ağzından Kotlehmet’e değil, acımasız kadere acı acı sitem etmek için çıkıyordu. Evet, yoksulluğu onlar getirmedi dünyaya!

      Yine de Gölayşe bu sözü pişman olup dert yanmak için söylemiyordu elbette. Hayatından bütünüyle razı ve memnundu. Enselerine sonsuza dek çökmüş bu yoksulluk da yaşlanmaları da Gölayşe’nin sakinliğini, dalgınlığını bozamıyor hatta görünüşünü de değiştirmiyordu. Kırıntı ekmek yiyip süt, yoğurt görmeden yaşasa da hep o tombul vücudu ve ay gibi yuvarlak, parlak yüzüyle neşe içinde parlıyordu…

      Ama onu ihtiyara verip yolcu ettikleri günden bu yana çok zaman geçti! O dönemden bu yana Baygilde’nin başından çok şey geçti. Nerelere gitmedi, nerelerde çalışmadı. İşçiyken kaybolan tek kardeşi için az mı endişelendi? Onunla karşılaşır mıyım diye Verxnevralsk, Orenburg, Zlatovst, Bızavlık şehirlerinde taşçı, balta ustası, yük taşıyıcısı olarak yıllarını geçirdi. Yine de köyünü unutmadı. Yiğit olunca oraya dönüp aile kurdu. Ama şimdi köyünden kovdular. Sevdiği köyünü zorla unutturmaya çalıştılar. Evet, bu mu adalet? Bu mu adil kanun? Evet, niçin ona hüküm giydirdiler? Niçin kovdular? Ne kadar kötü bir şey yaptı ki?

      Bu haksızlık Baygilde ağabeyi ne yaptığını bilemeyecek kadar şaşkına çevirse de Zengin Kormoş, Ezmezulla Molla, Kör Sapıylar için hiç de şaşılacak bir iş değildi. Çünkü Baygilde ağabeyin bir yerlerde mollalara, zenginlere karşı iğneli sözler söylediğini, hiçbir şey yapmasa, böyle işlerde hünerli olmasa ve bunu açıkça bilseler bile anlattıklarının halktan çok gençlere tesir ettiğini görüp ondan kurtulmaya çalıştılar. Bunun için onu dine, çara, zenginlere, iktidara karşı tehlikeli biri olarak gösterip yalan bir ihbar mektubu yazdılar. Böylece her geçen yıl kâğıt üstüne kâğıt geldi. Üstüne bu son olay da eklenince terazinin ihbar mektuplu tarafı daha ağır geldi ve Baygilde ağabeyi ezip köyden kovdular.

      Olayın büyüğü daha olmamıştı elbette. Pireyi deve yaparak insanı helak etmeye alışmış kullara yetecek kadar malzeme vardı elbette.

      Pazar günü oldu bu olay. Sarhoş Baygilde ağabeyin, Bibeş’in üzüntüsüyle bir kuruş içip bin kuruş içirdiği bir zamandı. Pazar kurulan büyük Rus köyünde Baygilde ağabey öylesine çifte atan taylar gibi bir öte bir beri yürüyüp, sokak boyunca dolaşırken kilisenin arkasında duran büyük ve zengin görünümlü bir evin yanına çıktı. Bu Zengin Kormoş’un dostu Derici Çervyak'ın eviydi. Zengin Kormoş her pazar onlara misafirliğe giderdi. Çervyak'ın kapısının dibinde, sokak tarafında duran yük arabalı üç güzel at, sineklerin onları huzursuz etmesine tahammül edemiyor, ayaklarını sallıyordu. Baygilde ağabey bu atların renklerine, parlayan sırtlarına, gümüşlü hamut kayışlarına hayran kaldı.

      “Zengin Kormoş, Ezmezulla Molla hatta Kör Sapıy da buradaymış. Ne diye erkenden toplanmış bu yaramazlar? Halktan gizli âlem yapıyorlar. Dur arkadaş, ben size bir şaka yapayım da görün…’

      Baygilde ağabey onları daha çok da mollayı içki içerken yakalama, her yeri geldiğinde bunu insanların önünde anlatıp gülme ve onlardan intikam alma isteğine engel olamayıp hızla eve girdi. Masada neredeyse bozulmak üzere olan ikramlıklardan ve masanın altındaki ayaklarının arasında eğri biçimde duran boş rakı şişelerinin sıcaklığından oldukça keyif alan misafirler, boynuz vurmaya hazırlanan öküzler gibi ona baktı. Ezmezulla Molla saklamaya yetişemediği bardağını iki eliyle kapattı.

      “– Hey sefil, kime baktın?” diyerek sessizliğini bozdu ev sahibi. Baygilde ağabey bu sözü işitmemiş gibi bağırarak gülmeye başladı.

      “– Molla ağabey içki huri kızı değil ya! Niye onu bu kadar güzel kucaklıyorsun?”

      “– Vay, dinden çıkmış!” diye mırıldandı molla “– İblis! İblisin ta kendisisin sen Baygilde…”

      Zengin Kormoş iri göbeğini tutarak masanın arkasında durdu.

      “– Ey miskin, tembel! İçip gezmeyi biliyorsun ama borcunu ödemiyorsun! Haydi, şimdi o on libre unun parasını çık!”

      “– On libre un mu? Ne zaman aldım ben onu senden?” diye şaşırdı Baygilde ağabey.

      “– Hanımın ölünce. Unuttun mu yoksa? Günlük orak vurarak çalışıp öderim diye yalvar yakar dilenerek aldın ya!”

      “– Ha, o mu?” diye tekrar bağıra bağıra güldü Baygilde ağabey. “– Birincisi o on libre değil beş libreydi. Sonra, onu ben yemedim. Seğüre’nin yedi atası anılsın diye işte şu molla ağabey gözleme pişirtip millete yedirdi. Ha ha ha… Doğrusu ben o gözlemeyi yemedim de görmedim de. Ha ha ha! İşte bu molla ağabey benim Seğüremin kanını akıtıp öldürdü sonra gözleme yiye yiye onu anmaya başladı, ha ha ha!”

      Zengin Kormoş hindi gibi kabararak Baygilde ağabeyin önüne geldi. “– Öde dedim, şimdi ödeyeceksin duydun mu sefil?”

      Molla:

      “– Vay dinsiz, vay iblis!” diyerek oturduğu yerde zıpladı. Kör Sapıy beyaz düğmeye benzeyen gözlerini çatı tahtasına dikip bir şey olmamış gibi sofulara has bir edeple oturmaya devam etti. Konuşma Başkurtça devam edince ev sahibi uzun süre söze katılamadı. Ama Zengin Kormoş o beş libre un için Baygilde’nin boğazını parçalayacak kadar hırslanmıştı.

      “– Öde dedim, yoksa ne olur biliyor musun? Merhamet bekleme, işçi!”

      Baygilde ağabey ayılmış gibi birden gülmeyi kesti. Sonra onu dolandıran bu kansız kişilere ayrı ayrı göz gezdirip nefretle:

      “– Telaşlanma Zengin Kormoş” dedi. “– Gün gelir ben sana borcumu iki katı öderim. Hem de nasıl öderim… Sen zengin benim borcumu böyle aceleyle ödetmeye çalışma. Karnın yarılır…” Zengin Kormoş yaşlı hindiler gibi bir kızardı bir bozardı.

      “– Ah, fitneci! Bu dediklerin için seni Sibirya’ya sürdürürüm biliyorsun değil mi?”

      “– Biliyorum” dedi Baygilde ağabey çok sakin bir şekilde. “– İstediğini yap. Ben hiçbir şeyden hatta çardan bile korkmuyorum. Bana fark etmez. Ama gün gelecek senin karnın yarılacak! Duydun mu, nasıl olsa bir gün çatlayacaksın!”

      Baygilde ağabey bu sözleri söyledi ve çıkıp gitmeyi СКАЧАТЬ