Adı Konamayan Katil. Akil Abbas
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Adı Konamayan Katil - Akil Abbas страница 5

Название: Adı Konamayan Katil

Автор: Akil Abbas

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6853-84-3

isbn:

СКАЧАТЬ gıcırdayarak açıldı. Büyük oğlu kapıyı açtı, dönüp arabaya bindi ve evin önüne kadar sürdü. Anne, oğlunun arabadan inmesini beklemeden kendisi kalkıp bahçe kapısını örttü. Oğlan elinde bir tomar gazete ile arabadan indi ve kapıyı örtüp dönen annesini kucaklayıp öptü:

      –Kendim kapatacaktım, niye zahmet ettin, ana! –dedi ve masaya yaklaştı, elindeki gazeteleri masaya fırlattı;-İyi akşamlar baba,-sonra annesine döndü;-Ana bir tabak ta bana getir, açlıktan ölüyorum.

      Baba:

      –Dünyada ne var, ne yok?

      –Kardeşimin birliğinde bir asker kendi tüfeği ile intihar etmiş.

      Kadının masaya koymak istediği kap elinden düştü, yemek etrafa saçıldı, kendisi de olduğu yerde yığılıp kaldı:

      –Uuuy, annen ölsün yavruuum!

      Oğlu yerinden fırlayarak anasını kaldırdı ve dikkatli bir şekilde karyolaya oturttu.

      Kadın sık-sık nefes alarak:

      –A Kişi, gördün mü?! Sana kötü bir rüya gördüm demedim mi?

      –Tamam hanım, yeter Allah aşkına? –Oğluna da sinirlendi, -Söyleyecek başka laf bulamadın mı? –İştahı küstüğünden yemeği bıraktı, kabı bir tarafa itti ve gazetelerden birini alarak göz gezdirdi, manşette kocaman harflerle şunlar yazılmıştı: “Asker kendi silahıyla intihar etti!” altındaki yazıyı okumadı ve gazeteyi masanın üzerine attı; -Neden intihar etmiş acaba?

      –Baba, birisi komutanların çocuğa eziyet ettiğinden, diğeri, güya sevdiği kızı başka birine nişanladıklarından intihar ettiğini yazıyor. Başka birinde de, çocuğu kurşunlayıp öldürmüşler sonra da intihar etti diye bildirmişler, şeklinde yazıyor.

      Adam, eşini teskin etmek gayesiyle:

      –Gazetelerdir işte, baksana akıllarına ne geliyorsa onu yazıyorlar. Yazık oldu Sovyet hükümetine. Gazetede yalan haber mi yer alabilirdi, adamın anasını ağlatırlardı..! Şimdi ise her önüne gelen gazete çıkarıyor. Bizim traktör grubunun sorumlusu vardı ya, adam adını bile yazamıyordu, şimdi gazete çıkarıyor. Kapıdan kovuyorlar pencereden giriyor. İstenmeyen bir olaydır olmuş. İnsan yolda giderken bile düşüp ölebiliyor. Evvelki yıl komşumuzun oğlunun elindeki tüfek ateş alıp herkesin gözü önünde posta müdürünün oğlunu vurmadı mı?! Gazeteler ne yazdı, güya bunlar kan düşmanı imiş, ne bileyim arada para meselesi varmış, varmış da varmış..!

      Kadın bir bardak su içtikten sonra azıcık olsun kendine geldi:

      –Sen de her şeyin üzerini sıvayıp örtüyorsun. Geçen gün ANC kanalında gözlerimle gördüm. Usta askerler acemileri dövüyordu. Telefonla kaydetmişlerdi. Bizim oğlan da acemidir.

      –Yahu hanım sen nereden bileceksin usta nedir, acemi nedir?

      –Neden, ben bu ülkede yaşamıyor muyum?! Gazete okumuyor muyum?! Konu-komşunun çocukları askerde değil mi?!

      Adam bir sigara yaktı, aslında içi sigaranın ateşinden de beter yanıyordu, ancak pek belli etmiyordu. Umursamaz görünerek yeniden hanımına döndü:

      –Askerlik, erkeklik okuludur hanım, onun için kadınları almıyorlar. İnsanı döverler de, küfür de ederler, hatta tuvalet bile temizletirler! Beni de dövdüler, küfrettiler, o kadar tuvalet temizlettirdiler ki, sorma gitsin. Senin oğlunun da hiç kimseden fazlası yok! –büyük oğlunu gösterdi; -İşte, erkek gibi askerliğini yapıp bitirdi, hem de çıkarma birliğinde. Bir defa bile olsun ne şikâyet etti, ne de yanına ziyaretine gittik.

      –Bu, maşallah kaplan gibidir.

      –Yiğitlik boy-bosla değil hanım, yürekledir, ben ona kurt yüreği yedirmişim.

* * *

      Karargâh Komutanı’nın söylediklerinden Savcı pek hoşlanmadı:

      –Bakın Albay, sen de melek değilsin. Tabur Komutanı’nı dövdüğün zaman hakkında soruşturma açmalıydık. Bir hafta hastanede yattı. O zaman bu merhum seni kurtardı, yoksa şimdi en fazla tabur komutanı olurdun.

      Karargâh Komutanı, Savcı’nın söyledikleri karşısında sessiz kalmadı:

      –Komutanın beni çok sevdiğinden dolayı mı savunduğunu zannediyorsunuz?! Tabur komutanını neden dövdüğümü hiç araştıran oldu mu? O zaman ben de dâhil suçluların hepsi cezasını almış olsaydı ne sonraki olaylar olurdu, ne de bugün Komutan’ı katlederlerdi. Şu kendini asarak intihar eden çocuk var ya, ortalığa yaydılar ki, güya sevdiği kız başkasıyla nişanlanmış, o da buna dayanamamış intihar etmiş. Çocuğun kanı batıp gitti. Evet, o çocuğun anasının ilenci bizlere dokundu. Bu ne ki, belki bundan da beter olacağız!

      Başkan durumun gerginleştiğini görünce araya girdi:

      –Eski yamalı bohçaları karıştırıp durmayın. Böylesi bir insanı kurşunlayıp katletmişler, ülke ayağa kalkmış siz ise neyi tartışıyorsunuz..! Yarın gazeteler neler yazacak onu da Allah bilir. Aşağılık herifler sanki köpek gibi koku alıyorlar. Demin nizamiyede üç-dört tanesi bitmişti, iyi ki, yaklaşmalarına izin vermediler.

      Savcı:

      –Söyledin ya, aşağılık köpekler!

      Kriminolog sonunda işini bitirerek onlara yaklaştı:

      –Sayın Savcım, biz işimizi bitirdik.

      –Bekleyelim hele, Birlik Komutanı nizamiyeyi geçmiş diyorlar şimdi ulaşır.

      Tam da bu anda Birlik Komutanı’nın otomobili dönemeci döndü ve onlara doğru geldi; ancak biraz uzakta durdu. General, muhafızının gelip kapısını açmasını beklemedi kendi indi ve generallere has bir yürüyüşle onlara doğru gelmeğe başladı.

      Karargâh Komutanı koşarak General’in önünde esas duruşa geçerek selam verdi:

      –Yoldaş General…

      General eli ile “rahat” komutu verdi.

      Başkan’la Savcı’dan başka herkes rahat vaziyetinde durmuştu. General herkesi başıyla selamlayarak cesedin yanına yaklaşıp çömeldi ve başını elleri arasına alarak düşünceye daldı, bir hayli de öyle kalakaldı; sonra galiba etrafta askerlerin olduğunu ve ona baktığını düşünerek toparlanıp ayağa kalktı.

      Yanında duran Karargâh Komutanı’na dikkatle bakarak kafasını salladı ve elini omzuna koyarak suçluymuş gibi pişman bir halde:

      –Affet Albay! Bağışla beni! Zamanında seni dinleseydim başımıza bu bela gelmezdi.

      Sonra dönüp teker teker herkesle tokalaşıp görüştü.

      Başkan, General’e başsağlığı verdi:

      –Başınız sağ olsun.

      Sanki kurşunun biri de General’e sıkılmıştı, elini Savcı’nın omzuna koyarak:

      –Benim СКАЧАТЬ