Название: Bulgaristan Türk Şiiri Cilt 1
Автор: Şaban Mahmudoğlu Kalkan
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-48-8
isbn:
Şimdi bakışında gözlerinin
Zehirlenip kalıyor tüm aradıklarım
Gülüşün ve yürüyüşün başka…
Evvel sussan da karşımda
Sırdaşı olur görünürdün dertlerimin.
Ayrılıktan bıktım diyordun
Özlem, özlem üstüneydi mektupların
Her an dönmemi bekliyordun
Aynı sıcaklık aynı sevecenlik
Ve aynı sevgi olacaktı dönüşümde
En büyük hediyen…
Aynı pencereye atacaktın çiçekleri
Hani nerede?
Hani nerede:
“Varın, yoğun, ayın, güneşin, kuvvetin”?
Ne tez kısaldı yıllarla geceler
Dünya ne zaman genişledi?
Şimdi bakışında gözlerinin
Parçalanıyor arzularımın en temizi
En güzeli umutlarımın
Solup kalıyor saçlarımda.
Dostları bile ayak altı etmişsin.
Düşürmüşsün koynundan sevgi aynasını
Eskisine fırça çekilmiş sözlerinin
Bir gecede bin bir renge girer saçın ve yanakların
Aynı baş
Aynı dudak olacaktı dönüşümde en büyük hediyen
Aynı dilde konuşacaktın titrerken boynumda
Hani nerede?
Şimdi bakışında gözlerinin
Zehirlenip kalıyor tüm inançlarım.
Şimdi yürüyüşünde parçalanıyor tüm aradıklarım
Şimdi bakışında öyle
Büyük bir sevgiyi boğuyor denizler…
Şimdi bakışında gözlerinin
Ayna tutuyor yabancı eller.
YURT GEZİSİ 141
Kızanlıkta gül oldum bahçe, bahçe
OkKa, okka üzüm oldum Trakya’da.
Koşa bir rüzgar oldum akşam üstü
Bir yolcu oldum Koca Balkanda.
Kan gibi karpuzu oldum Dobruca’ nın
Tozlu ellerle kesildim öğle paydosunda
Ve buğday oldum, arpa oldum, başak, başak.
Konbaynla (biçer döver) biçildim Tuna yaylasında
Sonra iki büyük deniz oldum Arda boyunda
Sonra kayık, sonra martı, sonra balık oldum sularında.
Bir de misafir kaldım Rodop köylerinde
Her hanesinde bir sevinç bir hürmet…
Sonra bir taş oldum Karadeniz sahilinde
Tuzlu sular yıkadı başımın yosunlarını
Ve sevdalı kızlar seyrederken gece yosunları
Sabrı oldum içlerinde gittikçe tükenen …
Sonra Rila – Pirin (dağ adları) gezdim sökerken şafak
Madan – Rudozem (şehir adları) gezdim saçım doldu toprak
Dedim bir de yoktan deniz yapayım..
Yolum oldu Vıça – Dospat (baraj adları)
Derken dikiliverdi önüme Ördekler
Açarak kollarını bir anne şefkatiyle..
Gel, dedi, yavrum terini ben sileyim,
Yorulmuşsun, otur biraz dinlen.
NO: 98 İSA HASAN CEBECİ (1942)
İsa Hasan Cebeci 1942 yılında Hacıoğlu Pazarı’na bağlı Pirli köyünde doğdu. İlk ve orta okulu doğduğu köyde okudu. Daha sonra Hacıoğlu Pazarı’ndaki Türk Pedagoji okulundan mezun olarak ilkokul öğretmeni oldu ve üç yıl köyünde öğretmenlikten sonra askere gitti. Askerliğini emek eri olarak yaptı. Şumnu’daki Yüksek öğretmen okulunun Türkçe ve Coğrafya bölümüne yazıldı. Orada üç yıl okuduktan sonra Sofya Devlet Üniversitesinin Türkoloji Bölümüne geçti ve oradan diploma aldı. Köyüne tekrar öğretmen oldu. Köyünde kültür faaliyetlerini canlandırdı. Kütüphanenin başkanı oldu. Dram ve folklor ekibinin çalışmalarını yeni raylara oturttu. Sahneye yeni piyesler koydu. Bölgenin folklor araştırmalarını bilimsel metotlarla yürütmeye başladı. Bütün bunlar yerel yöneticileri rahatsız etti. Genç şair takibe alındı. Gezileri sınırlandırıldı. Ancak 1980 yılında bir grup öğretmen arkadaşı ile Azerbaycan’ın başkenti Baku’ yu ziyaret etme imkanı buldu. Azerbaycanlı şair dostları bu ziyareti iyi değerlendirerek genç şairi okuyucularına takdim etme fırsatını kaçırmadılar.
1985 yılındaki asimilasyon politikasına karşı çıktı ve sürgüne gönderildi. İşsiz kaldı. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak sınır dışı edildi. Türkiye’ye iltica etti. İstanbul’a yerleşti. Dört yıl İstanbul Tepecik Lisesinde Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. 1995 yılında Çorlu’ya yerleşti. Halen orada oturmakta ve Çorlu Lisesi Türkçe öğretmenliği yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Bulgarca ve Rusça biliyor.
İsa Hasan Cebeci şiirin sadık dostudur. Şiirlerinde doğa vatan ve milli duyguları dile getirir. Folklordan esinlenerek hece veznini ustaca kullanan şairlerimizdendir. Çocuk şiirleri ile ünlüdür.
Şiirlerini Bulgaristan’da bir kitaba toplayıp yayımlama imkanı bulamadı.
Eserleri:
“Çocuk ve Fidan”, İstanbul 1998.
“Sen Rüzgara Benzeme”, Çerkezköy – 1998.
“Hoyrat Düşümceler”, Hoyratlar, Çorlu, 2005
“Deliorman Ağzı”, Ankara, 2010
HACET 142
Fidan boylum hacete geldim işte kapına
Yokuşlu yollar geçtim, karşında duruyorum.
Yıllardır hasret kaldım o beyaz gerdanına
Dilenmek için gönül kapını vuruyorum.
Bilmem ne diyeceksin gönlümün dileğine
Bu, parayla alınan meta değil, mal değil…
Senden sevda isterim, n’olur sor yüreğine
Bu bir gönül dileği, şeker değil, bal değil…
Ne olur boş çevirme beni, evet, deyiver
Günlerim bayram olsun, bahçemiz seyran olsun!
Dostça koluma girip evimize geliver,
Bunlar kavuşmuş deyip, herkesler hayran olsun....
140
“Rodoplardan Yankılar”, Derleme, Sofya, Narodna Prosveta Yayınevi 1968
141
“Rodoplardan Yankılar” Derleme Sofya Narodna Prosveta Yayınevi 1968
142
“Sen Rüzgara Benzeme” Şiirler, Çorlu, 1998