Название: Araf'ta Uyanış
Автор: Gülnur Kaya Akıncı
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-44-7
isbn:
Küçük kardeşlerime karşın, ben çok şanslıydım. Babamın göğsünde taşıdığı pırlanta kalbini, neşeli hâllerini Türkiye’deyken görmüş, sevecen bir babanın evladı olmanın keyfini doyasıya yaşamıştım. Onlar ise gurbetin değiştirdiği, bambaşka bir adamı baba olarak tanıdılar.
Yalan söylemediğim sürece babamla her şeyi açık konuşabilirdim. Hoşgörüsü, sevgiye saygısı, ileri görüşlü kişiliği zarar görmemiş, değişmemişti.
“Evleneceğin kişiyi kendin seçeceksin çünkü senin hayat arkadaşın olacak, benim değil!” demişti bir gün bana.
Yine şaşırtmadı babacığım beni: “Madem istiyorsun, ben sana güveniyorum kızım!
Benden müsaade, gezip dolaşın birbirinizi tanıyın. Şayet bu genç senin için doğru insansa, evlenip yuvanı kurarsın yavrum.” dediğinde dünyalar benim olmuştu.
Kim bilir belki Tanrım bana ve aileme hepimizi mutlu edecek bir hediye hazırlamıştı.
SEVGİ
Bugün uzun zamandır sıkıntı çektiğim romatizma ağrılarım arttığı için aile doktorumuza gitmiştim.
Yazılan ilaçlarımı almak üzere eczaneye geldiğimde önümde uzun bir kuyruk vardı. Sıralardan birine girerek beklemeye başladım. Çocukluğumdan beri, böyle anlamsız bekleme sürelerini insanları izleyerek değerlendirmekten zevk alırım. Herkesin bu sıkıcı bekleme sürelerini geçirme tarzı farklıydı. Bu da bana ilginç geliyordu.
Müşterilerin çoğu anlamsız, donuk gözlerle önlerine bakan Almanlardı. Sadece bir anne elini tuttuğu küçük oğlunu konuşarak meşgul etmeye çalışıyordu. Çocuklar için bu durum hiç çekilmezdi.
Yan sırada çikolata tenli, güneş sarısı kısa etekliğinin altından çelimsiz bacakları görünen, kırmızı ojeli minik elleriyle dedesinin eline sarılmış kız çocuğu dikkatimi çekti. Ürkek bakışlarla etrafı süzen boncuk karası gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Beline kadar uzanan siyah saçları at kuyruğu şeklinde örülmüş, payetli gece mavisi tacı alnına düşen kâküllerini süslüyordu. Dedesinin bembeyaz, göğsüne kadar uzanan sakalları, başında Hint türbanı, gözlerinde marketten alınmış bir okuma gözlüğü vardı. Klasik, canlı rengârenk Hint kıyafetli dede ile torunu, gri yağmurlu bir günü renklendiren ilkbahar çiçekleri gibi, eczanede göze çarpıyorlardı.
Etraftaki insanların gizli gizli bu ikiliye fırlattıkları bakışları hiç güzel değildi. Bana kendi küçüklüğümü hatırlatan bu sahneden ziyadesiyle rahatsız olmuştum. Bu minik yavru Almanya’da yaşayacaklarından bihaberdi.
Nihayet sıra onlara geldi. Dede Almanca bilmiyordu. Cam tezgâhın arkasında duran eczacıya doğru eğilerek kısık sesle İngilizce bir şeyler söyledi. Eczacı kadın yüksek sesle “Ne? Ne diyorsunuz bayım sizi anlamıyorum!” dedi. Dede kafasını sallayarak önce kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Sonra elini tutan torununu kolundan tezgâha doğru çekerek, tişörtünün uzun kolunu yukarı kaydırdı. Minik yavrunun davul gibi şiş kolunda mikrop kapmış bir yara vardı. Bu bir sinek ısırığı veya arı sokması olmalıydı. Çocuk ısırılan bölgeyi kaşıyarak yara yapmıştı.
Eczacı, dilini anlamayan dedeyle inatla Almanca konuşmaya devam ederek “Bu yara iltihap olmuş, doktora gitmeniz lazım, ben ilaç veremem.” dedi.
Yaşlı dede, çaresiz yardım bekleyen gözlerle etrafında duran insanlara baktı. Kimsenin gıkı çıkmıyordu. Herkes boş bakan gözlerle olanları seyrediyordu. İşin kötü yanı ben de İngilizce bilmiyordum.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.