Название: Gurebâhâne-i Laklakan
Автор: Ahmet Haşim
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-39-6
isbn:
BİR AĞAÇ KARŞISINDA
Soğuk bir kış günü, karanfil almak için çiçekçi dükkânına girdim. Tatlı bir yaz hararetiyle ısıttırılan bu yerin havası, nebati usarelerin hafif, sert ve yeşil buğularıyla dolu idi. İstediğim çiçeklerin destelenmesine kadar, bana gösterilen sandalyede oturdum. Mesut bir insanın hayal evi gibi, iklim, mevsim, yer ve zaman dışında meyl ve hevesin arzu edebileceği her türlü renkte otlar, yapraklar ve çiçeklerle dolu olan bu âdeta sihirli dükkânda, sessiz bir hayat ile nefes aldığı hissedilen karanlık yapraklı, bodur bir hurma ağacından başka hiçbir şeyle meşgul olmadım. Hayalim, sanki aciz bir sinekti ve nebati örümcek onu birden ağlarında avlamıştı. Hareketsiz duran haşin ağaca baktım ve düşündüm: Bir limonlukta hapsedildiği için, uzaklarda kalan diğer hemcinsleri gibi, öğle güneşlerinde sıcak toprağa gölge salamayan, yağmurlarda ıslanamayan, fırtınalarda sarsılmayan, semayı, yıldızları, ayı görmeye görmeye unutan şu ağaç, bulunduğu köşede acaba mesut muydu? En hakir ottan, en muhteşem çınara kadar her nebatın muhtaç olduğu hava ve ışıktan, kuş ve böcek ziyaretinden mahrum olarak, bu ağacın soba harareti ve insan nefesiyle yaşamaktan mesut olabileceğine hükmetmek için kendimce makul bir sebep bulamadım.
Nebatların zekâsı hakkında büyük Maeterlinck’in7 anlattığı akıllara hayret verici müşahedelerden sonra, bir ağacı mesut veya muzdarip tasavvur etmekte hiçbir garabet kalmıyor. Varlıkların sükûtuna aldanmamak! Muzdaripler yalnız “muzdaribim” diye bağırabilenler değildir. Bilinmez niçin, acıya hayat katan kudret, insandan başka hiçbir mahluka acının sırrını açıklamak imkânını vermemiştir. Her mahluk, hayatın kanlı yollarında, boynuna geçirilen ve sesini boğan bir ağır “sükût” zincirini sürükleyip yürüyor. Hiçbir beygir, hiçbir arı, hiçbir sinek, başının ağrıdığını veya midesinin bulandığını bize söyleyememiştir. Fakat bu cinsten bir ızdırabın gözü, başı, ağzı olan bir mahluka yabancı olabileceğini sanmak ne merhametsizliktir. Rüzgârlı, karanlık gecede, bahçenin ağaçları, vahşi gürültülerle hışırdıyor; bu ağaçlardan niceleri kırılan bir dalın yarasıyla kanıyor, niceleri gizli bir böceğin zehriyle için için ölüyor, niceleri can çekişmekte, niceleri anlaşılmaz acıların kıskacına yakalanmış, kıvranmaktadır. Fakat bunu hiç kimse bilmiyor çünkü rüzgârlı, karanlık gecede hepsi aynı gürültü ile sallanıp hışırdıyor. Çöllerin serbest bir ağacı iken irsî bir terbiye ile yavaş yavaş ateş kenarında yaşamaya mahkûm uyuşuk bir kedi zilletine indirilmiş, bu şimdi çiçeksiz, meyvesiz, aşksız ağacın her dokusu, duyulmak için ağız ve sesten başka bir şey istemeyen bin karanlık feryat ile dolu olduğunu pek muhtemel gördüm.
Dar saksıya gömülen kısa kütükten, çelik süngüler gibi fışkıran yapraklar, korkunç bir ızdırap ile gerilmiş büyük bir elin bana doğru uzanan sert parmakları gibi göründü ve demir kafes arkasında yatan hasta aslanın sıtmalı, büyük, sarı gözlerini andıran nebati gözlerle, mahpus ağacın bana bakmakta olduğunu, tüylerim ürpererek düşündüm.
YENİ SANATKÂR
Bütün yeni fikirlerin doğduğu memleket Fransa olduğu hâlde, ne gariptir ki yenilikten en fazla çekinen, ananelerine en çok bağlı ve en az kımıldanmayı seven memleket yine Fransa’dır. Asalet ocaklarını, insan kanının selleriyle söndürmüş olan Fransa’da, bugün, mesela On Dördüncü Louis’nin8 oturağı mezada çıkarılsa onu elde edebilmek için Fransız milleti birbirine СКАЧАТЬ
7
Maeterlinck, Maurice (1849-1862): Belçikalı yazar. Sembolik şiirler ve piyesleri ile tanınmıştır. Eserlerinde tabiatın karanlık ve esrarlı kuvvetlerini sanatkârane bir şekilde ifade eder. Arıların, karıncaların ve çiçeklerin hayatına dair ince fikir ve duygularla dolu eserleri vardır. Bazı eserleri Türkçeye çevrilmiştir.
8
XIV. Louis (1643-1715): Fransız kralı. Kendisine olan inancı, zekâsı, mutlak otoritesi ve etrafında bulunan değerli insanlar sayesinde savaşta ve barışta büyük başarılar kazandı. Devrinde edebiyat ve güzel sanatlar ihtişamlı bir üsluba kavuştu ve gelişti.