Batın, ailenin en eski ve büyük dairesidir. Nasıl ki aşiret de cemiyetin en eski ve en küçük dairesidir. İçtimai tekâmül bu iki daireden başlar; fakat bu daireler makus bir inkişaf takip ederler:
Bu iki şema gösteriyor ki içtimai tekâmül esnasında cemiyet, aşiretten başlayarak gittikçe tevessü ettiği hâlde, aile oktan (phratrie) başlayarak gittikçe küçülmektedir.
Bundan anlaşılıyor ki Tsinlerin dini bilhassa aile tesanüdünü vücuda getiren ve kuvvetlendiren bir dindir. Her Yer-Su, kendi batnının hususi hamisi, Rabb-i hâsıdır.
Bu din bir taraftan, aileye ve totemizme merbut olduğu hâlde, diğer cihetten de maderî nesepe müstenittir. Buna, kadın unsuruna bahşettiği imtiyazlardan dolayı kadın dini unvanı da verilebilir. Bu kadın dini sistemi, bilahare erkek dini sistemiyle birleşerek il dinini vücuda getirmiştir. İleride göreceğimiz veçhile, Avrupalıların şamanizm dedikleri din, Türklerin yalnız bu kadın dini sisteminden, yani dörtlü tasnife istinat eden Tsin dininden ibarettir.
3. TSİN DİNİNİN ESASI
Tsin dini: Bu dine, şamanizm adı da verilir. Bu dinin ruhanileri kamlar yahut kamanlardır. Şaman kelimesi bundan çıkmıştır. Şamana, Yakutlarda oyun namı verilir ki Oğuzlardaki ozan kelimesiyle aynı asıldandır. Bu suretle ozanın da kadim zamanda şaman olduğu anlaşılıyor. Yakutlarda kadın şamana odakan derler.
Erkek şamanlar da yaptıkları dinî yahut sihrî ayinlerde muvaffak olmak için kadın gibi saçlarını uzatırlar, kadın elbisesi giyerler, ince sesle konuşurlar, hatta kendilerinin gebe kaldıklarına, birtakım balık, karga ilh. gibi şeyler doğurduklarına kail olurlar. Bu hâller gösteriyor ki bu dinin kuvve-i kutsiyesi kadında mütecellidir. Şaman, kadına ne derece çok benzerse manevi kudreti o kadar çok olur. Bu kadınlaşma mecburiyet-i diniyesi şamanları makus cinsiyete kadar sevk ettiği söyleniyor. Zaten gebe kalmak, doğurmak vakıaları da bunu gösterir.
Şamanizmin kadın unsuruna istinat ettiğini gösteren bir cihet de şamanların totemleriyle müzleridir. Yakutlarda her şamanın İye Kila adlı bir totemi vardır. İye “ana” demektir. Kila “hayvan” demektir. Bu suretle İye Kila “ana hayvanı” manasındadır ki maderî totem demektir.
Mamafih bu maderî hamiyeler şamanlara mahsus değildir. Yakutlarda laiklerin de birer İye Hezit’i vardır. Bu tabirde iye “ana” demektir. Hezit bir edattır ki -ci manasındadır, -ci’ye, Yakutçada ekser kelimelerde ilave olunan t harfi ilhak edilince bu edat husule gelebilir. O hâlde bunun da şimdiki Türkçede mukabili anacıdır. Bu da dişi bir ruhtur ki laik olan ferdin hamiyesidir. Görülüyor ki şamanizm teşkilatındaki gerek totemler gerek hami ruhlar hep dişidir. Bu dinin kadın dini olduğu, bununla da sabit olur.
Altay Türklerinde iki türlü kurban ayini vardır. Biri huş ağacına mahsus bir ormanda icra olunur. Bu ayinde yalnız erkekler bulunabilir. Kurban edilecek hayvanın da açık renk olması şarttır. Hâlbuki evde yahut mezarlıkta icra edilen diğer bir kurban ayini daha vardır ki bunda kadınlar hazır bulunabilir. Görülüyor ki birinci nevi kurban ayini erkek dinine, ikince nevi ise kadın dinine aittir.
Kırgızlarda ve Kaşgar Türklerinde, evin ocağında iki peri yaşar ki biri dişi, diğeri erkektir. Birincisine Od Ana, ikincisine Od Ata adlarını verirler.
Moğolistan Türklerinde her evde iki sanem vardır ki, biri inek memeli, öteki kısrak memelidir. Birincisi odanın sol tarafına, ikincisi sağ tarafına asılıdır. Soldakine ev sahibesinin kardeşi, sağdakine ev sahibinin kardeşi namları verilir. Bu perilerden ve sanemlerden birincilerin kadın dinine, ikincilerin erkek dinine ait olduğu anlaşılıyor. İleride beyan edeceğimiz birçok vakıalar daha vardır ki bunların hepsi, ayrıca bir kadın dini bulunduğunu, bu dinî sistemde yalnız kadınların hâkim ve müessir olduğunu teyit edecektir.
4. TÜRK TAKVİMİ
Türk takvimi de Tsin dininde doğmuştur. Tsin Türkleri her on iki seneye çağ (cycle) namını verirlerdi. Bu on iki seneyi on iki hayvanın isimleriyle ifade ederlerdi. Bu hayvanların isimleri Tavuk, At, Tavşan, Öküz, İt, Domuz, Maymun, Yılan, Sıçan, Pars, Koyun, Timsahtır.
Bir adam hangi hayvanın yılında doğmuşsa kendisine, o senenin kutsiyeti isnat edilir: Mesela Koyun Yılında doğmuş denildiği zaman âdeta totemi koyun imiş gibi addolunur. Bu takvim Çin’e, Tibet’e, Hindiçini’ye, Mançurilere ve Moğollara da girmiştir. Bunu Çin’e ithal edenler, Edouard Chavannes’a göre Tsin Türkleridir. Hindiçin’i de bir hayvanın yılında doğan erkekle kadın başka başka çağlara mensup olsalar bile birbiriyle evlenemezler. Yani erkek birinci on iki yılın Öküz Yılında, kadın ikinci on iki yılın Öküz Yılında doğmuş olsalar bile öküz tevellüdü oldukları için totemdaş insanlar gibi birbiriyle izdivaç edemezler. Bu hâl delalet eder ki bu hayvanlar bir nevi totemîlerin bakiyesidir. Zaten tetkik edilirse görülür ki dört cihetin totemleri de bu on iki hayvan arasındadır. Diğer isimler de bu dört hayvanın -Çinlilere nazaran- müteradifleridir. Mesela pars köpeğin müteradifidir. Sıçan, domuzun müteradifidir. Bu minval üzere bu on iki hayvan dört cihetin totemlerine icra edilebilir. Türkler seneyi bu hayvan isimleriyle ifade ettikleri gibi ayları da yine dört cihetin hayvan isimleriyle ifade ederlerdi. Mahmut Kaşgarî’ye göre Türkler ilkbahar aylarını, oğlaka nispet ederlerdi (Malumdur ki koyun, kuzu, keçi, oğlak kelimeleri mukaddes mantıkça birbirinin müteradifleri idiler.).
İlkbaharın birinci ayına Oğlak Ay, ikinci ayına Ulu Oğlak Ay, üçüncü ayına Ulu Ay denilirmiş. Diğer mevsimlere ait aylar da bu suretle adlanırmış.
Türk takvimindeki hayvanların isimleri, şu veçhiledir:
5. DÖRT UNSUR
Tsin dininin esasını teşkil eden dört unsur ağaç, su, demir, ateştir, Yunanlıların anasır-ı erbasından bu sistemde yalnız su ile ateş vardır. Bu dört unsurun makulat-ı erbaaya nasıl dâhil olduğunu gördük. Bunların dördü de aynı derecede mukaddestirler. Fakat her birinin kutsiyeti başka nevidir. Bu dört makulenin hem mütesavi hem de mütehalif olması, şamanizmi tesciye eden mühim bir keyfiyettir.
Ağaç: Tarih-i Cihan-güşâ Uygurlardan bahsettiği sırada, bunların evlerinde duvara tersim edilen bir şecere-i melunenin mevcudiyetini zikreder. Altay Türkleri erkek dinine mahsus zükûrî ayinleri yalnız huş ağacının ormanında yaparlar. Yine Altay Türklerinde arzın merkezinde Yer-Suların reisi olan Ugan’ın makamında on altıncı göğe kadar yükselmiş bir çam ağacı vardır. Bu çam ağacının yüksekliği Ugan’ın on altıncı kat gökte sakin bulunan Bay Ülgen’e müsaviliğini gösterir. Yine Altay Türklerinin kozmogonisine göre Tanrı Kara Han, yeryüzünün ortasında dokuz dallı ağaç yaratmış, bunun her dalının altında bir adam halk etmiştir. Bu dokuz adamdan, insanların esası СКАЧАТЬ