Mehmet Akif Ersoy, Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri. Bilge Ekinci
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Mehmet Akif Ersoy, Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri - Bilge Ekinci страница 2

Название: Mehmet Akif Ersoy, Hayatı, Edebî Şahsiyeti, Eserleri

Автор: Bilge Ekinci

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-805-2

isbn:

СКАЧАТЬ birinci kitabı sefalete, tembelliğe, istibdada, aile hayatında görülen densizliklere, hatta ölüme karşı isyanlar ve feryatlarla doludur.

      Süleymaniye Kürsüsünde: “Safahat”ın ikinci kitabıdır. Bu kitapta şair, feryat ve şikâyetlerin dozunu azaltarak, gerilikten, sefaletten kurtuluş için çareler teklif etmektedir. Bu çareleri şöyle özetleyebiliriz: “Kurtuluş için evvela millî birliği kuvvetlendirmemiz lazımdır. Bunu temin için de birbirimizi anlamalı, sevmeliyiz. Aydın ile halk arasındaki uçurumu gönül seferberliği ile kaldırmalıyız. Kafası ve kalbi ahenkli olarak işleyen, çok çalışan bir millet hâline gelmeliyiz.”

      Hakk’ın Sesleri: Balkan Savaşı ile birlikte Rumeli’nin büyük bir bölümü kaybedilir. Her fert gibi Akif de büyük üzüntü içindedir. Bizi bu mağlubiyete götüren tembelliğe, hissizliğe, yeise, yolsuzluklara, cehalete ve bölücü fikirlere şiddetle çatar. Müslümanların kalkınma isteğini ve birliğini kuvvetlendirici, teşvik edici özellikte olan ayet ve hadislerden seçmeler yapıp bunları şiir yoluyla açıklar. Müslümanları birliğe davet eder, cesaretlendirir. Hakk’ın Sesleri işte bu vasıfta şiirlerden meydana gelmiştir.

      Fatih Kürsüsünde: Akif’in kurtuluş için neler düşündüğünü ifade eden şiirlerden oluşur. İslam dünyasını kalkındırmak, gerilikten kurtarmak, yeni bir ruha sahip milleti şekillendirmek için bulduğu, tavsiye ettiği çözüm, tembellikten sıyrılarak Batı’nın fen ve sanatını süratle almak ve İslam’ın prensiplerine sıkı sıkıya sarılmaktan ibarettir.

      Hatıralar: I. Dünya Savaşı’nda milletin yeniden canlandığını görür. Ama bu canlanış, İmparatorluğu parçalanmaktan, İslam dünyasını ise gerilikten kurtaramamıştır. Akif, bu durumdan doğan üzüntülerini “Hatıralar”da anlatır. Ayrıca Almanya ile Arabistan’a yaptığı geziler sırasında gördüğü iki değişik medeniyete mensup insanların hâlini anlattığı, mukayese ettiği “Berlin Hatıraları”, “Necid Çölü’nden Medine”ye vs. gibi şiirleri de bu kitaptadır.

      Âsım: Bu kitapta yer alan şiirlerde, Akif’in milletin ölmezliğine inandığını, Âsım’ın şahsında ideal bir milletin zaten var olduğunu, millî zafere inancını görmekteyiz. Çanakkale şehitlerini anlatan şiir de “Âsım” adlı kitabın içindedir.

      Gölgeler: Millî Mücadele sırasında yazdığı şiirler ile Mısır’da yazdığı şiirler bu kitapta bulunmaktadır.

      MEHMET AKİF’İN ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER

      İSTİKLAL MARŞI

– Kahraman Ordumuza -

      Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

      Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

      O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,

      O benimdir, o benim milletimindir ancak!

      Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!

      Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet bu celal?

      Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,

      Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.

      Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;

      Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

      Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,

      Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

      Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

      Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

      Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

      “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

      Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

      Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

      Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın

      Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın!

      Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı!

      Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

      Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

      Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

      Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

      Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

      Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hûdâ,

      Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

      Ruhumun senden, İlahî, şudur ancak emeli:

      Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli

      Bu ezanlar –ki şahadetleri dinin temeli-

      Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

      O zaman vecd ile bin secde eder –varsa– taşım;

      Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,

      Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden naşım!

      O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

      Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

      Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!

      Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal,

      Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

      Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin İstiklal.

      KOCAKARI İLE ÖMER

      Yok ya Abbas’ı bilmeyen, kimdi?

      O sahâbîyi dinleyin, şimdi:

      Bir karanlık geceydi pek de ayaz…

      İbn-i Hattâb’ı görmek üzre biraz,

      Çıktım evden ki yollar ıpıssız.

      Yolcu bir benmişim meğer yalnız!

      Aradan geçmemişti çok da zaman,

      Az ilerden yavaşça oldu iyân,

      Zulmetin sînesinde ukde gibi,

      Ansızın bir müheykel Arâbî!

      Bembeyaz bir ridâ içinde garîb,

      Geliyor muttasıl mehîb mehîb

      Ben sokuldum, o geldi; yaklaştık;

      Durmadan karşıdan selamlaştık.

      Düşünürken selam alan sesini,

      O heyûlâ uzandı tuttu beni:

      Bir de baktım, Ömer değil mi imiş!

      – Yâ Ömer! Böyle geç zaman, bu ne iş?

      – Şu mahallatı devre çıkmıştım…

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте СКАЧАТЬ