Yunus Emre`den Seçmeler. Yunus Emre
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yunus Emre`den Seçmeler - Yunus Emre страница 3

Название: Yunus Emre`den Seçmeler

Автор: Yunus Emre

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-943-1

isbn:

СКАЧАТЬ daha çok berraklaşır.

      Allah sevgisini, insandaki Allah’ı; her varlıkta Allah diyen bir ifade bulunduğunu söyler ve Tanrı’sına varamamak endişesiyle yandığı zamanlardaki acısını haykırırken Yunus, âdeta eskiden söylenmiş şiirleri hatırlatıyor ve onları tekrarlıyormuşçasına şiiri kolay söylemiştir.

      Böylelikle, Anadolu’da XIII. asırda başlayan ve bir daha yerini hiçbir yabancı dile bırakmayan Türkçenin bu kati zaferinde Yunus Emre’nin aziz hizmeti vardır. Ancak, Yunus Emre Türkçesi, bazılarının yanlış söyledikleri gibi bir özTürkçe değildir. Bu dil, ortak İslam medeniyeti içinde öteden beri gelişmeye başlamış ve bu ortak medeniyet dillerinden Türkçeleştirilmiş kelimelerle zengin bir İslami Türk Dili’dir. Türk milleti, bilhassa Anadolu ve Balkanlar Türkiye’sinde her türlü yabancı menşeli kelimeleri Yunus Emre asrından bu yana, büyük bir temsil kudretiyle Türkçeleştirmiş; bunların pek çoğunu kendi dilinin söyleyiş inceliklerine uydurarak Türkçe sözler hâline getirmiştir.”

      Yunus, Türkçenin zaferidir vesselam.

      Yunus Emre’nin Şiir Anlayışı ve Edebiyatımızdaki Yeri

      12. yüzyılda Türkistan’da Ahmet Yesevi ile başlayan tasavvufi şiir geleneğimiz, Anadolu’da Yunus’la sanki yeniden ve daha üstün bir şekilde yeşermiştir. Türkistan’da Ahmet Yesevi’nin “Hikmet” adı verilen şiirleri doğu Türklerinin üzerine ebedî bir güneş gibi doğarken, batı Türklerinin üzerine de “İlahi” adıyla Yunus’un sonsuz güneşi ışıyordu.

      Kendisinden sonra bir “Yunus Okulu”nun doğmasına yol açan Yunus, büyük bir mutasavvıf halk şairidir; fakat o, tarzı, bilgisi, üslubu, kültürü, dili ile açıkça “ozan”, “saz şairi”, “âşık” adı verilen ve şiirlerini saz eşliğinde söyleyen diğer halk şairlerinden ayrılır.

      İlahilerinde aşk anlayışını derin bir samimiyetle aksettirmiştir. Şiirleri yapmacıktan uzaktır. Sadeliği içinde insana basitmiş gibi gelen söyleyişi, aslında hiç de kolay olmayan “sehl-i mümteni” denilen bir söyleyiş zirvesidir. Kolaylık sadece görünüştedir. Hiçbir sanat kaygısı taşımıyormuş gibi kendiliğinden söylenivermiş izlenimi uyandıran bu şiirlerde, tasavvufun söylenmesi zor heyecanlarını son derece kolay ve güzel ifade etmiştir.

      Yunus Emre, bu dünyaya şiir söylemek üzere gelmiş görevli bir şair olduğunun idrakindedir:

      Uş yine geldim ki bunda sır sözün ayan eyleyem

      Bir söz ile yeri göğü cümlesin hayran eyleyem

      Yunus açık söylemekten yanadır; kapalı söylemeyi sevmez. Açık ve yalın söyleyerek sırları açığa çıkardığını ifade eder:

      Bu bizden önce gelenler manayı pinhan dediler

      Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryan eyleyem

      Yunus yalnız tasavvuf edebiyatımızın değil, bütün Türk edebiyatının birkaç büyük şairinden biridir. Allah aşkını, insan sevgisini, merhamet ve müsamahayı, ölüm ve gariplik duygularını onun kadar içli, duygulu ve derin anlatan şair çok azdır. Lirik şiir tarzında dünya çapında bir dehadır. Didaktik şiirlerinde bile üstün bir lirizme ulaşan Yunus’un ustalığı, en soyut düşünceleri çok rahat bir edayla söylemesidir. Evrensel temaları, bütün insanlığı ilgilendiren büyük bir mesajı, millî dil ve şekiller içerisinde millî ve şahsi bir üslupla en güzel şekilde ifade etme başarısını göstermiştir.

      Yunus Emre şiirlerinde esas olarak hece ölçüsünü kullanmıştır. Aruz ölçüsüyle yazdığı şiirleri de vardır; fakat bunlar sayıca azdır. Aruzla ve heceyle yazdığı şiirlerinden çoğu musammat tarzındadır. Yani beyit esasına göre yazılmıştır ve ortadan kafiyelidirler; beyitler ortadan bölündüğü zaman dörtlük olurlar. Kafiye konusunda Yunus’un çok titiz olduğu, özen gösterdiği söylenemez. Bazı şiirlerin kafiyelerinin bozulduğu görülmektedir. Bazı şiirler de sadece rediflerle yazılmıştır.

      Risalet’ün-Nushiye ve Divan olmak üzere Yunus’un iki eseri vardır. Şiir sanatını, estetik ilgilerini ve düşünce dünyasını asıl Divan’ında bulabiliyoruz. Kendisi daha hayattayken şiirlerinin bir araya getirilip Divan’ının oluşturulduğunu öğreniyoruz:

      Yunus olduysa adım pes ne aceb

      Okuyalar defter ü divanımı

      Fakat bugün elimizde Yunus zamanından kalma bir divan yazması yoktur. Eğer Yunus tarafından tanzim edilen bir nüsha bugüne dek gelmiş olsaydı, daha sonraki yüzyıllarda başka Yunuslara ait olan şiirler Yunus Emre’ninkilerle karışmayacaktı. Çünkü daha sonraki yüzyıllarda yaşayan Yunus ya da Yunuslara ait şiirler Yunus Emre’nin şiirleri ile karışmıştır.

      Türkiye’de Yunus Emre üzerine en kapsamlı araştırmaları yapmış olan Mustafa Tatcı’nın hazırladığı Yunus Emre Divanı’nda 417 şiir bulunmaktadır. Tatcı başka Yunuslara ait olan şiirleri bu divana almamıştır.

      Risalet’ün-Nushiye mesnevi şeklinde yazılmış tasavvufi bir nasihatnamedir. 600 beyitten meydana gelen eser didaktik olduğu için şiiriyet düşüktür. Mesnevinin konusu insan-ı kâmil olma yolunda yaşanılan manevi yolculuk ve bu yolculukta yaşananlardır.

      Onun şiirlerinde en çok ilahî aşk, din, ahlak, gurbet, ölüm, fânilik ve tabiat temaları işlenmiştir. Şiirde bitmeyen bir arayış içindedir; bu sebeple daima yeni kalmanın sırrını bulmuştur:

      Her dem yeni doğarız

      Bizden kim usanası

      Her okunduğunda yeni okunuyormuş gibi bir izlenim vermek öyle her şairin harcı değildir; bu Yunus ve Yunus gibi gerçek şairlere has bir özelliktir. Yunus ufkumuzda her dem doğmaya devam ediyor…

      Seçme Şiirler

      Sensiz Yola Girer İsem

      Sensiz yola girer isem çarem yok adım atmaya

      Gövdemde kuvvetim sensin başım götürüp gitmeye

      Gönlüm canım aklım dilim senin ile karar eder

      Can kanadı açık gerek uçuban dosta gitmeye

      Kendiliğinden geçeni doğan eder maşuk anı

      Ördeğe kekliğe salar sürü irüben tutmaya

      Bin Hamzaca kuvvet vermiş kadir Çalap aşk erine

      Dağları yolundan ırar kasteder dosta gitmeye

      Yüz bin Ferhad külüng alıp kazar dağlar bünyadını

      Kayalar kesip yol eder ab-ı hayat akıtmaya

      Ab-ı hayatın çeşmesi âşıkların visalidir

      Sohbeti aşk ile eder susamışları yakmaya

      Âşık mı derim ben ona Tanrı’nın uçmağın seve

      Uçmak dahi tuzak imiş mümin canların tutmaya

      Âşık olan miskin olur Hak yoluna teslim olur

      Her ne dersen boyun tutar çare yok gönül yıkmaya

      Bildik gelenler geçtiler gördük konanlar СКАЧАТЬ