Truva. Andrew Lang
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Truva - Andrew Lang страница 8

Название: Truva

Автор: Andrew Lang

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-79-5

isbn:

СКАЧАТЬ diye sordu Nestor. Hiçbir askerin kabul etmeyeceği belliydi. Diodeme eğer birkaç kişi de onunla gelirse bu riski göze alabileceğini ve eğer yanına bir arkadaş seçecekse de bu kişinin Ulysses olacağını söyledi.

      “Hadi o zaman, yola koyulalım,” dedi Ulysses, “Gece sona ermek üzere, neredeyse şafak sökecek.” Bu iki komutan üzerlerine zırh giymedi, alevler arasındayken bronz kadar parlamayacağını düşünerek muhafız askerlerden deri kasket ödünç aldılar. Ulysses’in ödünç aldığı kasketin dışı domuz dişleriyle sağlamlaştırılmıştı. Agamemnon’un şehrinde bulunan Miken’in mezarında kılıçlar ve zırhlarla birlikte bu amaçla yapılan pek çok kasket bulunmuştur. Ulysses’in ödünç aldığı kasketi ise biri Hırsızların Ustası olarak tanınan büyükbabası Autolykus’tan çalmış, hediye olarak arkadaşına vermişti. Birkaç kez el değiştiren kasket en sonunda Giritli genç asker Meriones’in eline geçmişti ve şimdi Ulysses’e ödünç verilmişti. Böylece iki prens karanlıkta yola çıktı. O kadar karanlıktı ki bir balıkçılın seslerini duyuyor ama nereye uçtuğunu göremiyorlardı.

      Ulysses ve Diomede ölü bedenlerin arasında iki kurt gibi karanlıkta sessizce yol alırken Truvalı liderler toplanıp ne yapmaları gerektiğini görüşüyordu. Yunanların her zaman olduğu gibi düşman yaklaştığında diğerlerini ikaz etmek için nöbetçi ve gözcü asker yerleştirip yerleştirmediğini bilmiyorlardı. Bu nedenle Hektor geceleri sürünerek ilerleyecek ve Yunanları gizlice dinleyecek askerin ödüllendirilmesini teklif etti. Ayrıca casusa Yunan kampındaki en iyi iki at da hediye edilecekti.

      O sırada Truvalı askerlerin arasında Dolon adında genç bir adam vardı. Babası zengindi ve ailedeki beş kız kardeş içinde tek erkek oydu. Çirkindi ama hızlı bir koşucuydu ve atlar onun için dünyadaki her şeyden daha önemliydi. Dolon ayağa kalkıp “Atlar ile Peleus oğlu Akhilleus’un at arabasını vereceğinize dair ant içerseniz Agamemnon’un kulübesine kadar görünmeden gider, onları dinler ve Yunanların savaşa devam edip etmeyeceğini öğrenmeye çalışırım,” dedi. Dünyadaki en iyi atların ona verileceğine dair ant içilince Dolon yayını aldı, gri kurt postunu omuzlarına attı ve Yunan gemilerine doğru koştu.

      Dolon’un gelişini gören Ulysses, Diomede’ye dönüp “Geçmesine izin ver, sonra da oklarınla onu gemilere doğru sürer Truva’dan atarsın,” dedi. Böylece Ulysses ve Diomede savaşta ölen askerlerin arasına uzandı, Dolon da onları geçip Yunan askerlerine doğru koşmaya devam etti. Ardından ikisi ayaklandı ve iki tazı bir yabantavşanını kovalarken onlar da Dolon’u izledi. Dolon gözcülerin yanına gelmişti ki Diomede haykırdı: “Olduğun yerde kal, yoksa ok fırlatacağım!” dedi ve Dolon’un omzunun tam üzerine bir ok fırlattı. Dolon hareketsiz kaldı, korkudan beti benzi atmıştı, dişleri birbirine çarpıyordu. İkisi yaklaştığında Dolon ağlıyordu. Babasının zengin olduğundan ve fidye karşılığında onlara altın, bronz ve demir ödeyebileceğinden söz etti.

      “Kendine gel ve ölümü aklından çıkar da neden buraya geldiğini söyle bize,” dedi Ulysses. Dolon Yunanları gizlice dinlemesi karşılığında Hektor’un ona Akhilleus’un atlarını vaat ettiğini söyledi. Ulysses “Ne büyük beklentilerin varmış,” dedi. “Akhilleus’un atları dünyadan değil, daha kutsal bir yerden geliyor. Onlar tanrının hediyesidir. Sadece Akhilleus onlara binebilir. Şimdi söyle bana, Truvalı askerler bizi gözetliyor mu ve Hektor atlarına binip nereye gitti?” Ulysses’e göre Hektor’un atlarıyla uzaklaşması büyük bir tehlikenin habercisiydi.

      “Hektor komutanlarla birlikte; Ilus’un mezarında meclis toplandı,” dedi Dolon, “Ancak düzgün bir güvenlik önlemi alınmadı. Truvalı halk ise işaret ateşi etrafında bekliyor, çünkü eşlerinin ve çocuklarının güvenliğini düşünmek zorundalar.” Sonra da Priam için savaşan farklı halkların nerede olduklarını söyledi ve “At çalacaksanız en iyileri Trakların Kralı Rhesus’undur. Bu gecelik bize katıldılar. O ve adamları en arka sırada uyur, atları şimdiye kadar gördüklerim arasında en iyisidir. Uzun, kar gibi beyaz ve rüzgâr gibi hızlı. At arabaları altın ve gümüşle işlenmiştir, atın zırhı altındandır. Şimdi beni tutsağınız olarak geminize götürün ya da bağlayıp arkanızda bırakın. Yalan söyleyip söylemediğimi göreceksiniz.”

      “Olmaz,” dedi Diomede, “canını bağışlarsam gelip yine casusluk yapabilirsin.” Kılıcını çekti ve Dolon’un başını uçurdu. Kasketini, okunu ve mızrağını sonradan kolayca bulabilecekleri bir yere sakladılar ve gece boyu hiç ateş yanmayan ve hiçbir korumanın bulunmadığı Kral Rhesus’un karanlık ordugâhına doğru ilerlediler. Ardından Diomede sırayla uyumakta olan erkekleri kalbinden bıçaklıyor, Ulysses ise ölüleri ayaklarından tutup atlar korkmasın diye bir tarafa fırlatıyordu ki atların ölü askerlerden korkup kaçtığı bir durum hiçbir savaşta yaşanmamıştı. Son olarak Diomede, Kral Rhesus’u öldürdü ve Ulysses kralın atlarını serbest bırakıp at arabasından kırbacı almayı unuttuğundan onları elindeki yayla kamçıladı. Sonra Ulysses ve Diomede atların sırtına atladılar çünkü at arabasını yanlarında taşıyacak zamanları kalmamıştı. Gemilere doğru dörtnala koşturdular, Dolon’un mızrağını, okunu ve kasketini almak için durdular. Prenslere doğru ilerlediler, prensler onları içtenlikle karşıladı. Beyaz atları görünce ve Kral Rhesus’un öldüğünü duyunca hep birlikte keyif içinde güldüler. Artık Rhesus’un ordusunun dağılıp eve, Thrace’e geri döneceğini tahmin ediyorlardı. Devam eden savaşta onlardan haber alamadığımız için eve dönmüş olmalılar. Yani Ulysses ve Diomede Truvalıların binlerce askerden mahrum kalmasına neden olmuştu. Diğer prensler kafalarında güzel düşüncelerle uyumaya gittiler. Ulysses ve Diomede ise denizde yüzüp kaplıcaya gittiler, gül rengindeki şafak gökyüzünü kaplarken kahvaltı ettiler.

      VI

      Gemi Savaşları

      Şafak sökünce Agamemnon uyandı, kalbindeki korku gitmişti. Zırhını giydi ve at arabalarının önünden yürüyecek komutanları sıraya dizdi. Komutanları ordunun mızrakçıları, okçuları ve sapancıları izleyecekti. Büyük kara bir bulut kapladı gökyüzünü ve buluttan kırmızı bir yağmur döküldü. Truvalılar bir tepede toplanmıştı. Zırhı parıldayan Hektor sağa sola, ileri geri dolanıyordu, tıpkı bulutun arkasına bir gizlenip bir ortaya çıkan yıldız gibi.

      Ordular karşı karşıya geldi ve bir orağın uzun mısır tarlasını kesip geçmesi gibi askerler de birbirlerini devirdiler. En cesur Truvalı askerlerin miğferleri Yunan ordusundaki rütbelilerin ellerine geçmişti. En cesur Yunan askerlerin kılıçları da Truvalıların ellerindeydi ve aynı zamanda oklar yağmur gibi yağıyordu üzerlerine ama iki taraf da pes etmiyordu. Ancak ağaçları kesmekten yorulan oduncuların sessiz tepelerde yemek molası vermesi gibi öğle vakti Yunan askerlerin ilk sırası taarruza geçti, önlerinde Agamemnon ilerliyordu. Agamemnon iki kişiyi mızrakla vurdu, onların göğüs zırhlarını alıp at arabasına yükledi. Sonrasında Hektor’un bir kardeşini mızrakla vurup diğerini kılıcıyla yere serdi. Boşu boşuna savaş tutsağı olmayı talep eden iki kişiyi daha öldürdü. Piyade erleri başka piyade erlerini öldürdü; at arabası süren askerler de diğerlerini. Yunanlar rüzgârlı bir günde ormana düşen yangının ağaçlara sıçraması, uğuldaması ve hızla ilerlemesi misali Truvalı askerlerin arasına daldılar. Sahipsiz at arabalarını çeken atlar arazide deli gibi koşuşturuyordu. At arabalarını süren askerler ölmüştü. Devasa kanatlarını çırpan açgözlü akbabalar askerlerin üzerini sarmıştı. Agamemnon devam etti ve en gerideki Truvalıları da vahşice katletti ancak geri kalanlar geçitlere ve geçitlerin dışındaki meşe ağacına kadar çekildiler, sonra da durdular.

СКАЧАТЬ