Название: Norveç masalları
Автор: Frederick Herman Martens
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-27-6
isbn:
Son fırtına o kadar kötü bir şekilde vurmuştu ki onları, ilk iki fırtına bunun yanında hiçbir şeydi. Devasa dalga vurduğunda gemi yan yatmış, güvertede ne var ne yoksa dalga tarafından süpürülmüştü. Tayfa geminin tekrardan düzeleceğini sanmıyordu.
Fakat çocuk, huş ağacından yapılmış son sicimi de parça parça, ne bir parça eksik ne bir parça fazla olacak şekilde denize atmalarını söyledi. Sicimin son parçası da denize düştüğünde derinlerden gelen, inlemeye benzer bir ses duydular; sanki birisi acı çekerek ölüyordu. Her şey tekrardan durulduğunda gözlerinin görebildiği en uzak noktaya kadar bütün deniz kan rengine bürünmüştü.
Karaya vardıklarında kaptan ve iaşe subayları karılarına yazmaktan bahsettiler. “Sanırım artık bir karınızın olmadığını fark edip,” dedi miço onlara, “her şeyi oluruna bıraksanız iyi olabilir.”
“Ne saçma sapan konuşuyorsun sen öyle, çokbilmiş seni! Artık karılarımız yok mu?” dedi kaptan. “Yoksa onlardan kurtuldun mu?” dedi iaşe subayları.
“Hayır, hayır. Hepimiz beraber onlardan kurtulduk,” diye yanıtladı çocuk. Tayfanın karada, kaptanın da odun alışverişinde olduğu pazar akşamı gemi nöbetinde neler duyduğunu, neler gördüğünü bir bir anlattı.
Eve doğru yelken açtıklarında öğrendiler ki karıları fırtınanın olduğu gün ortadan kaybolmuşlardı, o günden beri onları ne gören vardı ne de duyan.
“Fırtına Büyüsü”(Asbjörnsen, Huldreeventyr, I, s. 248. Christiana yakınlarında Rasmus Olsen adında bir denizci tarafından anlatıldı), deniz ve cadılarla ilgili esrarengiz bir masal. “Fritjof Efsanesi”ndeki başkahraman da fırtına olmasını sağlayan iki cadı karşısında benzer bir macera atlatmaktadır. Miço'nun yaptığı karşı büyünün kaynağını bilmek ve neden huş ağacının seçildiği, ayrıca parça parça denize atıldığında nasıl cadıları yok edebildiğini öğrenmek ilginç olacaktır.
Dört Silinlik Parça
Bir zamanlar köyden çok uzakta, köhne görünümlü bir kulübede oturan yoksul bir kadın vardı. Ağzına koyacak azıcık lokması, ondan daha da az odunu olduğundan küçük oğlunu ormana, yakacak odun getirmeye yolladı. Sonbahardı ve gökyüzü griydi. Hava o kadar soğuktu ki ısınabilmek için oğlan bir hopladı bir zıpladı, bir zıpladı bir hopladı. Ne zaman yığına eklenecek yeni bir ağaç kökü veya ağaç dalı bulsa ellerini çapraz yaparak omuzlarına çarpıyordu çünkü elleri, soğuktan dolayı üzerlerinde yürüdüğü dağ mersini çalıları gibi kıpkırmızı olmuştu. El arabasını doldurduğunda eve doğru yöneldi. Daha önce biçilmiş ve üzerinde kökler kalmış bir tarladan geçiyordu ki tam o sırada sivri uçlu beyaz bir taş gözüne ilişti. “Ah, seni zavallı taş, ne kadar beyaz ne kadar da soluk bir renksin! Gerçekten donuyor olmalısın!” dedi delikanlı. Ceketini çıkardı ve taşın üzerine serdi. Yakacak odunlarla birlikte eve döndüğü zaman annesi, nasıl oldu da bu buz gibi sonbahar havasında sadece uzun kollu bir tişörtle dışarıda dolandığını sordu. Annesine sivri uçlu beyaz bir taş gördüğünü söyleyip ekledi, “Taş o kadar beyaz, o kadar solgun görünüşlü bir renkteydi ki ceketimi ona verdim. Hem üzerine kırağı düşmüştü.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Norveç’in doğusunda bir bölge. (ç.n.)
2
İsveç ve Norveç’te dağlara verilen özel isim. /fjatl/ (fi-el) şeklinde okunur. (ç.n.)
3
Norveç’in kuzeyinde bir ada bölgesi. (ç.n.)
4
İng. Doughnut. Halka şeklinde bir çeşit tatlı hamur işi. Türk mutfağındaki lokmaya benzer. (ç.n.)
5
Fırtınalı kötü havalarda denizcilerin yelkeni küçültmesine denir. (ç.n.)
6
Kuzey bölgelerinden Bergen’e balık satmak için topluca yola çıkan gemi filosu.
7
Takma saç yapan kişilere verilen ad. Günümüzde bu kişiler daha çok sahne sanatlarında görev alır. (ç.n.)
8
Arapça “keyl” sözcüğünden türemiş olan “kile”, eski zamanlarda tahıl ve arpa için kullanılan bir ölçü birimidir. Ağırlık yerine hacme dayalı olan bu ölçü biriminin genelgeçer bir karşılığı yoktur çünkü ölçü bölgeden bölgeye değişiklik gösterir ve o bölgenin adıyla anılırdı (örn. İstanbul kilesi gibi). (ç.n.)
9
Şairi bilinmeyen eski Norveç şiirlerinin modern bir derlemesi olan “Poetik Edda” kitabının ilk şiiri olan Voluspa’da, yaratılış hikâyesi ve dünyanın sonu anlatılır. (ç.n.)
10
İng. Aspen. Türkçede titrek kavak ağacı anlamına gelir. (ç.n.)
11
СКАЧАТЬ