Gizemli Kütüphane. Oliver Tearle
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gizemli Kütüphane - Oliver Tearle страница 7

Название: Gizemli Kütüphane

Автор: Oliver Tearle

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-75-7

isbn:

СКАЧАТЬ hikâyesinin, yazılı versiyonundan öncesine dayanıp dayanmadığı ise bilinmemektedir. Fakat “İngiliz” kelimesinin kökeni, Beowulf’u Britanya’ya getiren Germenlere (Angıllara) dayandığından, Beowulf’u edebiyattaki en “İngiliz” eser olarak tanımlamak daha doğru olabilir.

      1066 yılında İngiltere’nin Normanlar tarafından fethedilmesinden sonra Beowulf gözden kaybolmuştur. 1815’te yeniden yayımlanması üzerine unutulmaktan kurtulmuştur. Şiirin günümüze ulaşabilmesi pek çok yönden bir mucize sayılabilir. Modern çağda ilk çevirisinden veya Seamus Heaney’nin çevirisi gibi başka kaynaklardan okuyabilmemizi iki adama borçluyuz: İzlandalı-Danimarkalı akademisyen G. J. Thorkelin ile pek tanınmayan İngiliz milletvekili ve antikacı Sör Robert Cotton.

      Beowulf, on dokuzuncu yüzyılda çoğaltılana kadar tek bir elyazması halinde korunmuştur. Çoğaltılmadan önce dünya üzerindeki tek kopyası, şans eseri Cotton’ın eline geçmiştir. Aslında şu an elimizdeki tüm Anglosakson şiirlerini günümüze ulaşmış dört elyazması sayesinde biliyoruz: Cotton elyazması (Beowulf’un da dahil olduğu), Exeter Kitabı, Vercelli Kitabı ve Oxford’daki Bodleian Kütüphanesi yazmaları.

      Cotton’ın Beowulf yazmasını koruyup ortaya çıkarması dünyanın pek de ilgisini çekmedi. Cotton’ın ölümünden sonra elyazması, şiirdeki Beowulf gibi oradan oraya, bir felaketten ötekine her defasında yok olmaktan kıl payı kurtularak savruldu. 1640’lı yıllardaki İç Savaş’tan kendisini koruyup kollayan bir antikacının çabaları sayesinde zarar görmeden kurtuldu. Ancak 1731’de çıkan bir yangında Cotton’ın koleksiyonunun geri kalanıyla birlikte büyük ölçüde zarar gördü.

      Beowulf on dokuzuncu yüzyılın başlarında Thorkelin’e kadar yıpranmış, ancak eksiksiz bir biçimde ulaştı. Thorkelin, Cotton’ın elyazmasından bir kopya çıkarması için Britanya Müzesi’nden birini görevlendirdi. Sonrasında, ileride birçok kişinin yapmaya çalışacağı gibi modern bir çeviri yapmaya hazırlandı. Ancak çabaları 1807 yılında çıkan Kopenhag Savaşı yüzünden boşa gitti. Savaş esnasında akademisyenin evi ve yaklaşık yirmi yıllık çalışmanın eseri olan 3182 dizelik şiir yanıp kül oldu.

      Ancak Thorkelin evinin yıkıntıları arasında şiirin orijinal yazmasını kurtarmayı başardı ve çeviri üzerinde tekrardan çalışmaya başladı. Sonunda, 1815 yılında şiiri yayımladı. Şiir tam zamanında yayımlandı. Sonraki yıllarda Cotton’ın yazması, bazı yerleri okunamayacak kadar bozuldu; yani Beowulf’u eksiksiz biçimde okuyabilmemizi Thorkelin’e ve çevirisine borçluyuz.

      Thorkelin’in çevirisinin yayımlanmasından sonra ilk kez 1825 yılında Virginia Üniversitesi’nde Eski İngilizce dersi verilmeye başlandı. Oxford ve Cambridge’deki İngiliz Edebiyatı dersleri bundan neredeyse yüz yıl sonra verilmeye başlamıştır. Bu derslere başlandığında Beowulf üniversite müfredatının en başında yer aldı. J. R. R. Tolkien, Beowulf üzerine yıllarca ders verdi. Şu an İngiliz Edebiyatı’nı Beowulf olmadan hayal etmek zor, ancak şiir hak ettiği ilgiyi meraklı bir milletvekili ve yılmak bilmeyen bir akademisyen sayesinde sadece son bir iki yüzyılda görmüştür.

      Merlin’in Edebiyat Sahnesinde Yerini Alması

      Kral Arthur’un hikâyeleri Beowulf ile yakın bir dönemde geçmektedir. Bazı dilbilimciler Arthur ve Beowulf isimlerinin etimolojik olarak ayılarla bağlantısı olduğunu düşünmektedir; bunu da yıkılmaz bir cesarete sahip, korku salan karakterlerini betimleme isteğiyle ilişkilendirirler (ancak bu teoriye katılmayanlar da vardır). İkisinin arasındaki en büyük fark, Arthur’un savaştığı Angıllar ve Saksonların Beowulf’u Britanya’ya getiren kişiler olmasıdır. Arthur, Saksonlardan önce ortaya çıkmış, Britanyalıların veya yerlilerin kralı olarak vatanını göçebe Germen topluluklarından koruyan bir karakterdir.

      Arthur’un hikâyesi, tahminen dokuzuncu yüzyıldan beri birçok yazar tarafından sayısız kez anlatıldı. Bunun sonucunda da efsaneyle ilgili garip ve tutarsız fikirler türedi. Çoğu kişi “taşa saplı kılıç” hikâyesini bilir. 1938 yılında T. H. White tarafından Taşa Saplanan Kılıç adıyla tekrardan aktarılan, daha sonra Disney tarafından filmi çekilen hikâyede rivayete göre sadece gerçek kralın yapabileceği gibi Arthur’un taşa saplı kılıç Excalibur’u çekip alması anlatılır. (Bu mitin kökeni, metal kılıçların taştan kalıplara dökülerek metal donduktan sonra taştan çıkarılmasına dayanıyor olabilir.) Ancak hikâyenin birçok yorumunda Arthur’un taştan çekip çıkardığı kılıç Excalibur değildir: Excalibur, Arhtur’a kral olduktan sonra Gölün Hanımı tarafından verilir. Hikâyenin bazı versiyonlarında kılıcı taştan çekip almak zorunda olan kişi Galahad’dır. Başka versiyonlardaysa Gölün Hanımı kılıcı Arthur yerine Bedivere’e verir. En eski serüvenlerde Arthur’un yeğeni Gawain’in Excalibur isminde bir kılıcı vardır. Bu tutarsızlıkların nedeni Arthur’un hikâyesine çok sayıda yazarın katkıda bulunmasıdır, bu yüzden efsanenin doğru olan tek bir versiyonu yoktur. Arthur’un bugün bildiğimiz hikâyesi çok sayıda mitin, hikâyenin ve yorumun birleşimi ve karışımıdır.

      Ancak Arthur’a uluslararası anlamda okur kazandıran kişi, yirminci yüzyılda Galler’de yaşamış olan Monmouth’lu Geoffrey olmuştur. Historia Regum Britanniae yani Britanya Krallarının Tarihi adlı eseri, Arthur mitini konu alan yazarlar üzerinde etkili olmuştur. Geoffrey’nin eseri, ortaçağda basılı kitap döneminden önce çok satmıştır. Bahsettiğimiz gibi Beowulf tek bir yanmış elyazmasıyla günümüze ulaşmışken Geoffrey’nin eserinin ortaçağdan günümüze ulaşmış 200’den fazla kopyası vardır. Geoffrey’nin yazdığı dönemde tarihle kurgu arasına çizgi çekmek hiç de kolay değildi; bu nedenle eserin ne kadarının gerçek, ne kadarının Geoffrey’nin veya başkalarının kurgusu olduğunu bilemiyoruz.

      On dokuzuncu yüzyıl Fransız akademisyeni Gaston Paris, Geoffrey’nin Galcedeki Myrddin’i, Latincede “dışkı” anlamına gelen merdaya benzememesi için Merlin şeklinde değiştirdiğini öne sürmüştür.

      Geoffrey’nin efsanevi kral hakkındaki anlatısında Büyücü Merlin dahil, Arthur mitiyle ilgili birçok ikonik karakterden ilk kez bahsedilmiştir. (Ayrıca eserde Merlin’in büyü yaparak İrlanda’dan devasa taşlar getirip Stonehenge’i yapması gibi garip ifadeler de yer almaktadır. Bu iddiadan sonra insanların Stonehenge’le ilgili kafası karıştı. On yedinci yüzyıl mimarı Inigo Jones bunun bir Roma anıtı olduğunu düşünmüştür.) Tüm bunlar kültürel mirası yeterince etkilememiş gibi Geoffrey’nin eseri Shakespeare’in Kral Lear ve Cymbeline oyunlarına (dolaylı da olsa) kaynaklık etmiştir.

      Monmouth’lu Geoffrey Arthur mitini dünyaya duyururken kendi çıkarını da gözetiyordu; ancak çıkarının ne olduğu eleşirmenler arasında fikir ayrılığı yaratıyor. Normandiyalıların Hastings Muharebesi’ne katılmasının, Saksonlarla Arthur gibi yerli Britanyalılar arasındaki çatışmayı sonlandırdığını öne sürmüş olabilir. Ancak durum böyleyse Geoffrey’nin Normandiya Kralı Stephen ile kuzeni İmparatoriçe Matilda arasındaki kanlı savaşın perde arkasını yazması oldukça ironik. Sonraki yazarların da kendi dönemlerini yansıtmak için Arthur’un hikâyesini kullandığıysa kesindir. Assisi’li Francis, ortaçağın diğer göz önündeki isimleri Şarlman ve Roland gibi Arthur’un da İsa’ya olan inancını savunmak için savaş alanında ölmeye hazır olduğunu öne sürmüştür. Arthur efsanesi ortaçağ boyunca tekrar tekrar anlatıldı. Normandiyalı yazar Wace (“wassi” şeklinde okunur) efsaneye СКАЧАТЬ